FİNLANDİYA’DAN
EĞİTİM İZLENİMLERİM
Ne
zaman ülkemizdeki eğitim sistemi hakkında bir değerlendirme ve tartışma olsa
neredeyse hepimiz yurtdışında bir ülkeyle karşılaştırma yapar yada örnekler
veririz. Bu ülkelerin başında da Beyaz Zambaklar Ülkesi kitabıyla daha çok
başarı hikâyesini bildiğimiz Finlandiya gelmektedir. Avrupa Birliği projeleri
kapsamında beş yıl önce Finlandiya’nın Seinajoki kentindeki proje ortağımız
eğitim kurumunu ziyarete gitmiştik. İlk günün sabahı SEDU eğitim kurumlarından
biri olan meslek lisesindeyiz ve ilk başta okul binası inşaatında okulun kursiyer
ve öğrencilerin de çalıştığını anlattılar. Okulda teknoloji, metal, otomasyon,
lojistik, elektrik bölümlerinde eğitim yapılıyor. Okul atölyeleri oldukça
donanımlı ve beş meslekte uygulamalı eğitim yapılmaktadır. Herkese mutlaka iş
güvenliği eğitimi veriliyormuş. Okul her yıl bir arsaya ev yapıp satıyormuş, bu
evin yapımında kursiyerler çalışıyor ama ücret almıyorlar. Atölye içinde üç
katlı mini bir bina yapılmış model olarak içini her bölüm gelip üzerinde uygulama
yapıyorlar. Her yıl bina içi söküp yeniden yapılıyor. Okul yönetimi, eski
makinaları piyasaya satıp yenisini alıyormuş.
Bizi
şehir kütüphanesine getiriyorlar bu yenisi, birde eskisi varmış yakınında o
restore edilince zeminden birbirine tüp geçit tüneliyle bağlanacakmış. Tasarım
orijinal ve harika. Duvarlar nerdeyse tamamen camdan içinde kafeteryası var.
Çocuk bölümü ayrı çok şirin, ilgi çekici ve güzel düzenlenmiş. Ayakkabılarınızı
çıkarıp minderlere uzanıp kitap okuyabiliyorsunuz. Müzik ve film bölümü var,
elektronik bir org/piyano var kulaklıkla çalabiliyorsunuz. Kişiler, isterlerse
kitapları elektronik abonman kartla hızlıca işlem yaparak ödünç alabiliyor.
Öğlen
yemeğini ev ekonomisi ve yiyecek bölümü olan bir başka meslek okulunda yiyoruz.
Self servis uygulama mutfakları var. Aşçı adayı kursiyer öğrenciler
kıyafetleriyle görünüyor. Farklı ülkelerden öğrenci değişim programıyla gelmiş
kız öğrencileri görüyoruz. Yemekten sonra üç gruba ayrılıyoruz. Bizim grup
şehirden 25 km uzakta Elmaoki adlı bir kasabaya gidiyoruz.
Tekstil,
ev tasarımı ve dekorasyon eğitimi verilen küçük bir meslek lisesindeyiz. Öğrenci
sayısı yüzelli civarında, öğrenciler bir kısmı da firmada işbaşında uygulamalı
mesleki eğitim günündelermiş. Bayan meslek dersleri öğretmeni; “işletmeye
gittiğimde benden önce giden öğretmeni, öğrenciyi ve işletmeyi ben tanımıyorsam
ondan habersizsem bu benim düşebileceğim en kötü durum olur” diyor. Son sınıflar ise final projesi
hazırlığındaymış. Ağırlıklı tasarım, tamir, restorasyon yapılıyor. Her yıl bir
tema belirleniyormuş. Bu yıl 1950-1960 arası yılları çalışıyorlar. Hiç meslek
bilmeden gelenler burada iki veya üç yıl sonra meslek sahibi olarak mezun olup
işe başlayabiliyorlar. Öğrenciler öğretmenleri gözetiminde kooperatif
aracılığıyla ücreti karşılığı dışarıya iş yapıyorlar. Eski hatıra mobilyalar
görüyoruz tamire gelmiş. Boya ile mermer ve eskitme görünüm veriliyor. Mobilya döşeme
atölyesi, tekstil boya baskı atölyesinde iş yapan kursiyerler var. El dokuma tezgâhlarında
dokuma yapılıyor. Ev tekstili ve dekorasyon bölümü var. Bayan terziliğinde
sipariş tiyatro kostümleri dikiliyor.
Buradan tarım meslek lisesine geçiyoruz, merkeze
altmış km uzakta bir çiftlikteyiz. Okul öğretmenlerinden İlma Hanım, bize tarım
meslek lisesinde yapılanları anlatıyor. Yatılı okulun yediyüz öğrencisi var. Bu
bölge de yaklaşık 7500 çiftlik varmış ve ülkenin % 13’ ü 243 bin dekar arazi
ekilip tarım yapılıyor. Okula ait otuzbeş
süt inekleri ve onsekiz dişi domuz besleniyor ayrıca yavruları da var. Okula
ait yüzelli hektarlık bir uygulama çiftliği de var. Tarım mayıs ve eylül arası
yapılabiliyor. Serada çiçek yetiştirip satıyorlar. Domates ve salatalık da az miktarda
yetiştiriliyor. Mesleki ve orta öğretim okul/öğrenci oranı birbirine yakınmış.
Aileler tarımla uğraşıyor, hazır bir iş alanı zaten var bu sebeple öğrenciler
bu bölümü talep ediyor ve ailenin işlerini devam ettiriyorlar. Bizde olduğu
gibi gençlerin rahat işleri talep ve tercih etme eğilimi azda olsa varmış.
Genel kültür dersleri bu okulda çok basitleştirilmiş ve öğrenciler bu konuda
zorluk çekmiyorlar. Üç yıl içinde matematik dersi toplam elli saat, İngilizce elli
saat. Öğrencilere matematik dersinde limit, türev, integral gibi zor ve ihtiyaçları
olmayan gereksiz konular anlatılmıyor. Bu çiftlikte hayvancılık tamamen
makinalı ve modern usullerle yapılıyor. Süt sağma makineleri var öğrenciler
tulum giymiş içeride dolaşıyorlar.
Ertesi
gün üniversiteye ziyarete gidiyoruz. Bizi uluslararası projeler koordinatörü Bayan
Heli karşılıyor. Bu kampüsteki öğrencinin çoğu işletme bölümünde ve yüz kişilik
eğitmen kadrosu var. Binanın içinde katları yeşil, pembe ve mor gibi farklı
renklere boyamışlar. Merdiven korkuluklarını ahşap kaplamışlar normal tabi ülkede
ağaç bol. Öğrenciler koridorlarda küçük bağımsız çalışma ve proje ofislerine
sahipler. Okul, önceleri politeknik isminde iken şimdilerde uygulamalı bilimler
üniversitesi adını almış. Sağlık ve sosyal bilimler, tarım/çiftçilik, ziraat
bölümleri var ancak bu bölümler bir başka kampüste. Üniversitenin dört temel
değeri olduğunu anlatıyor. Meslekte teknik ve uzmanlaşma, aktif işbirliği,
uluslararası iyi ilişkiler, girişimcilik. Lisans, master programları da var.
Ancak üç yıl çalıştıktan sonra doktora yapılabiliyor. Hollanda, Almanya ve İngiltere’den
öğrenciler var buradan öğrenciler de oralara gidiyormuş. Üniversite bu yıl 20.
kuruluş yılını kutluyor. Onaltısı normal, yirmibeşi uygulamalı bilimler ana
bölümleri olmak üzere toplam ikiyüzyeşmişbeş alt programları var. Yirmi lisans
ve yedi yüksek lisans program aktif. Çift ana dal programı yapılabiliyor. Ülke genelinde
4700 öğrenci 270 akademik personele sahipler. Liseden mezun öğrenciler sürekli
giriş sınavına başvurabiliyor. Ancak tüm başvuranların ancak % 20’ sini kabul
ediyorlar. Okuldan çeşitli sebeplerle ayrılan öğrenci çok az. Onaltı ülkedeki
anlaşmalı üniversitelerle ortak sınav bile yapılıyormuş. Tarım ve ormancılıkta
600 öğrenci ve 35 hoca var. Yaşlı hasta bakımı hemşirelik 980 öğrenci 55 hoca
görev yapıyormuş. Araştırma geliştirme ve inovasyon çalışmaları yapılıyor. AB
üye ülkelerde 150 iş ortakları var 40 farklı ülkeyle işbirliği yapılıyor.
Nerdeyse öğrencilerin yarısı yurtdışından eğitim kısa ve uzun süreli gidilip
gelinebiliyor. 2012 yılında 460 öğrencileri yurt dışına gitmiş. Üniversiteyi
bir şirket gibi yönetme kararı almışlar. Türkiye’den bazı üniversiteler ile
işbirliği yapıyorlar. Lisans eğitimi ücretsiz, master ücretli, her fakültede
bir uluslararası sorumlu var.
Öğleden
sonra 1950 de kurulmuş KUORTANE spor enstitüsünü geziyoruz. 640 yatılı
kapasiteli konaklama kapasitesi ve 73 adet saunası var. Buz hokeyi kapalı
sahası, 15 tenis kortu, gölün kenarında, daha doğrusu nehir, 45 hektar alanı
var okulun. İçinde ayrıca spor lisesi var. Ülkede 12 spor enstitüsü varmış. Altı
enstitüde üst uzmanlık seviyesinde eğitim veriyorlar. 2012 bütçesi; 9.1 milyon
Euro, 90 çalışanı var, bu zamana kadar 102 bin kişi tesislerden faydalanmış.
365 gün açık, yılda 80 öğrenci alınıyor, lise notlarına bakılıyor, uygunluk
sınavı yapılıyor, psiko motor becerileri ölçülüyor. 120 kredi teorik ders ve
3-4 yıl süren bir eğitimi var. 40 kredi ile masör, 40 kredi spor organizasyon
yönetimi birer yıllık programlarla uzman yetiştiriyor. Temel spor öğretmenliği
bölümü var. Uluslararası kalite belgelerine sahipler. Hokey, voleybol, bowling,
jimnastik, yüzme, yüksek performans eğitimi, açıkhava, salon, tedavi, fizyo
tıbbi, antrenörlük, ilerleme projeleri, testler, danışma, atlet kariyerleri
konularında hizmetler sunuluyor. Her yıl düzenli atletik yarışmalar
düzenleniyor. Dengeli beslenme ve fiziksel aktiviteyle yaşam yönetimi dersleri
var.
Maria
ve Eline Hanım bölgenin benimsenen yaşam ve eğitim felsefesini; “bir şeyimiz
yoksa bir onu yaparız. Gölümüz yoktu onu kazdık ve göl oldu. Çıkan toprağı tepe
yaptık kayak merkezimiz oldu. Gıda üretim ve işlemede iyiyiz. 13.000 firmayla
anlaşmamız var nüfusa göre üniversitelere finansta firmalar da yardım
etmektedir. Yiyecek, metal, ahşap, turizm sektörü endüstri haline getirilmeye çalışılıyormuş.
Ülkenin en hızlı büyüyen ve gelişen bölgesiymiş burası. Finliler apartmanda
yaşamayı sevmezler. Müstakil ev ve uzakta olmayı tercih ederler.” şeklinde
özetliyor.
Gerek
ülke hakkında yaptığımız okumalar ve gerekse toplantıda anlatılanlar ve
sorularımıza verilen cevapları gözlemlerimizle birleştirdiğimizde özetle; PISA
sınavlarında oldukça başarılılar ve eğitim konusunda sorunlarını çözmüş
gibiler. Özellikle
tarım ve spor lisesinin yatılı kampüs yapısı ve imkanları, uygulanan program
gerçekten örnek alınacak düzeydedir. Öğretmenleri çok
iyi yetiştiriyor ve seçiyorlar. Öğretmenlik, geliri çok yüksek olmasa da sosyal
statüsü olan mesleklerin başında geliyor. Öğretmenler,
ilk % 10 luk dilime girme başarısını gösteren mezunlar arasından seçiliyor.
Yüksek Lisansı olmayan öğretmen çok az. Halkın sosyo
ekonomik gelişmişlik ve refah durumu hemen hemen eşit olduğunu söylüyorlar. Tüm
öğrenciler için iyi yönde fırsat eşitliği mevcut ve eğitimde herkese eşit
davranılıyor. Aileler çocuklarının eğitimleriyle yakından ilgileniyor. Ders
başarı notları bakımından öğrenciler
arasındaki makasın en az olduğu ülkelerden birisi Finlandiya. Kılık
kıyafet konusunda öğrenci, öğretmen ve çalışan herkes istediğini giyebiliyor. Eğitim sisteminde sınav da var
test de var. Öğretmenler günde sadece 4 saat derse girer. Tüm okulların
harcamalarının tamamı devlet tarafından karşılanıyor. Ülkedeki özel okullar da
ücretsiz eğitim veriyor ve devlet tarafından finanse ediliyor. Okul ve sınıf
düzeyinde akademik sınıflandırma yapılmadan tüm öğrenciler aynı sınıflarda
eğitim yapmaktalar. Temel felsefe, çocukların ve öğrencilerin hayat içinde
yaparak yaşayarak özgüvenle mutlu bireyler olması üzerine kurulmuş gibi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder