ÖNCE EĞİTİM SONRA KALKINMA
İktisadi Kalkınma, bir ülkenin üretim yapısını yüksek katma değerli ürünler üretecek şekilde dönüştürmesi ve gelirin adaletli bir şekilde dağıtımı ve yaşam standartlarının yükseltilmesi olarak tanımlanabilir. Bu tanım doğrultusunda kalkınmanın amaçları şöyle sıralanabilir (1);
Üretim ve teknoloji boyutu; Daha yüksek katma değerli ürünler üretmek,
İnsani boyutu; Yaşam standartlarını yükseltmek,
İstihdam boyutu; İstihdam olanaklarını arttırmak ve çalışma koşullarını iyileştirmek,
Çevre boyutu; Çevreye en az zararı vermek,
Hâkimiyet boyutu; Toplumlarla yarışta önde yer almak,
Özgürlük boyutu; İktisadi, siyasi, sosyal ve uluslararası ilişkiler bağlamında özgürlük düzeyini yükseltmektir.
Kalkınmanın tanımında yer alan yaşam standartlarının yükseltilmesinden maksadın insanların refah yani bolluk ve rahatlık içinde yaşamak olduğu anlaşılmaktadır. Bir ülkede tüm altyapının, fiziki imkânların tamamlanmış olması, bolluk ve rahatlık içinde olup mutlu bir topluma ulaşıldığı anlamına gelmiyor. Toplumun mutluluğa, huzura ve sağlığa kavuşması ve korunması için eğitimli olması da gerekiyor.
İleri görüşlü aydınlarını halkın refahı ve ülkenin kalkınması için çalışmaya hayatlarını bu amaca adamaya davet etti. Hayatı yeniden inşa etmek gerektiğine insanları ikna etmek için yorulmadan çalıştı. Başarısızlık, eksiklik, geri kalmışlık, tembellik karşısında “artık işe koyulmanın vakti geldi, hem öğrenmek hem de öğretmek zorundayız. Halkın eğitilmesi, kültürün geliştirilmesi, taze güçlerin çalışma hayatına dahil edilmesi ve halkın bilinçlendirilmesine hizmet için seferberlik ilan etti.
Gençlere işe önce kendinizden başlayın, kötülükle mücadele edin, daha iyi bir hayat kurun derken devrimci söylem kullanmadı, düzenin yıkımına çağrı ve isyanda bulunmadı. Sadece halkın eğitim kültür seviyesi yükseltilerek sınai-ekonomik modernizasyon, toplumsal yaşamın kötülüklerinden arındırılması konularına odaklandı. Ülkeyi dolaşarak yaklaşık binbeşyüz konferans verdi. Vatanı gerçek anlamda sevmenin ne olduğunu anlatarak her vatandaşın sorumluluk alması gerektiğini anlattı. Bataklık, kayalık ve kaynak fakiri ülke halkının, yurtseverlerinin önderlerin/hayat mimarlarının kalkınma için fedakârca çalışmasının kitabını yazdı.
Johan Vihelm Snelman, genç bilim adamlarıyla dernek kurarak yeni tür eğitim kurumu oluşturulması düşüncesiyle yola çıktı. Bir lisede eğitimde yeni yöntemlerin uygulanmasıyla okul reformunun temeli atıldı. Fakirliği dert edinen ve kafa yoran vatansever halk arasından çıkan insanları tek kurtuluşun eğitim olduğuna inandırdı. Toplumsal konulara sanayi, ticaret, ziraat, orman, eğitim ve kültüre odaklanıldı. En çok yeni milli eğitim sisteminin kurulması ve ulusal sanayinin geliştirilmesine ağırlık verildi. Milli düşünceye sahip, sağlam nesiller yetiştirilmesini sağlamaya çalışan yazılar yazdı. Bencillik ve ilgisizlik illetiyle mücadele eden fikir hareketine öncülük etti.
Petrov, kitabında Snelman karakterini idealize ederek kendisiyle özdeşleştirdi. Ülkenin kalkınması ve refaha kavuşması yollarının araştırılması ana fikrinden yola çıkarak her vatandaşın kas ve beyin gücüyle ülke meselesini düşünmesi gerektiğine inandı. Köylülere arazileri temizlemesi, toprak taşıması, ağaç ekip çiçek yetiştirmesini öğretti. Ülkeyi refah müzesine çevirdi. Bu başarının sırrını, bilgi ve eğitime dayalı çalışma tarzına bağladı. Finlilerin temel zenginliğini ve düzenin temelini okula dayandırmaktaydı. Ülkesinde İsveçlilerin kariyer meslek sahibi olduğu, Finlilerin ikinci sınıf ırk durumuna düştüğü bir zamanda öğretmen, din adamı ve aydın bir avuç insanla halkın enerjisini coşturdu. Vazifelerinin halkın daha iyi bir hayat kurmak için ne yapmaları gerektiği konusunda eğitmek olduğunu söyledi. Halkı, düzene, dakikliğe ve disipline alıştırdı. Olumlu örnekleri ve etrafındaki iyi niyet kırıntılarını dev bir eğitim hazinesine dönüştürmeye çalıştı.(2)
Gönüllü öğretmenlere yaz tatillerinde iki üç hafta süreli kurslar düzenletti. Din adamları, halk öğretmenleri, memur, doktor, tüccar ve subaylarla toplantılar yapıldı. Halkın gerçek anlamda hizmetkârı olunması gerektiğine inandı. Kalbinde tanrı inancı olmayan bir halkın kurtuluşu yoktur diyerek kendilerine başvuran halka elden geldiğince yardımcı olunmasını, olunamıyorsa bile yeterli imkân olmadığını anlatmalarını söyledi. Memurlar, vatandaşların yasalara saygılı, daha fazla derin adalet duygusuna sahip bireyler olmalarına yardımcı olmalıdır. Halkın memurlar karşısında ezilmemesi, dik durup kendine güvenmesi, örnek insanlar olarak memuruyla gurur duyup saygı göstermesi gerektiğini anlattı.
Futbol hakkında “gençlerin bu en kötü spor dalına giderek meraklarının arttığına, ülkede binlerce insanın futbol kültürüne alışarak ona tapmaya, bilim ve sanatla eşdeğer görmeye başladığını, gazetelerde köşe yazarlarının futbolun ruhsal bir hastalık gibi gençlerin büyük kesimine sirayet etmeye başladığından yakındı. Gençlerin zamanı ve okul günlerini boşa heba ettiklerini, kalın manda ayaklı kuşağın gençlerin zeka ve maneviyat açıdan fakirleşmesini endişeyle karşıladı. Futbol başarısına sevinmek yerine ülkede; güçlü düşünce, büyük emeller, süt, yumurta, tahıl, kumaş üretimi, temiz vicdan, yeni fikirler, mekaniğin gururu, refah içindeki halk toplulukları daha çok sevinilmesi gerektiğine inandı.
Bütün umut, genç nesli iyi yetiştirmek ve eğitmektir. Çocukları terbiyeden yoksun bırakmayın. Zekâ, bilinç, sevgi fakiri olmasınlar. Bu sadece aileyi değil devleti de ilgilendiriyor. Anne-babalar biraraya gelerek tecrübe paylaşmalı, psikologlar destek olmalıdır. Fin aile yapısı, zekâ ve maneviyat açısından değişip yeniden şekillenmelidir. En büyük ilkellik, ülkede yaşayan her bir insanın sahip olduğu fiziksel manevi zihinsel yeteneklerden faydalanamamak, istememek ve başarısız olmaktır.
Lisede gençler imtihandan sonra neden kitapları yakıyorlar. Çünkü ruhen ölü okullar öğrenci beynini canlı düşünce yerine kuru, sıkıcı okul kuralları cansız tozuyla dolduruyor. Okulun temel görevi; öğrenci bilimi anlayıp değer vermesini sağlamak, her insanın elektrik santrali gibi üretken olmasını sağlamaktır. Herkes düzensizlikten dert yanıyor, birşeyler yapan yok, herkes akıllı ve bilge ise herşeyi biliyorsa neden kötü şartlar altındayız. Bilmek yetmiyor, hatırlayıp ihtiyaç olarak görmek yaparken sevinç duymak lazım. Yüzyıla yakın zaman önce Beyaz Zambaklar Ülkesinde adıyla yayınlanan bu kitapta bir ülkenin eğitimle ulaştığı başarı hikâyesi yazılmış ve dünyada halen en çok tavsiye edilen ve okunan kitaplar arasında yerini korumaktadır.
Çok şükür ki bizim ülkemiz bataklık ve kayalık değil tersine cennet gibi. Aynı anda dört bir köşesinde dört mevsimi yaşayabiliyor, ihtiyacımız olan herşeyi yetiştirebiliyoruz. Dünyanın gelişmiş ekonomileri arasında hakettiğimiz yere ulaşmak için herşeye sahibiz öyleyse yapmamız gereken tek şey var; EĞİTİME ÖNEM VERMEK OKUMAK, ÇALIŞMAK…
- https://ekonomihukuk.com/buyume-kalkinma/iktisadi-buyume-kalkinma-giris/
- Grigory Petrov, Beyaz Zambaklar Ülkesinde, Çev.Alina Mimsafina, Hayykitap Edebiyat, Ekim-2019, İstanbul
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder