Çocuklar ve gençler genellikle gördüklerinden etkilenir, özenirler ve çabucak fikir değiştirirler. İnsanoğlu duygusal bir varlık olduğundan kararlarını verirken duygularıyla hareket eder. Verilecek en zor kararlardan biri de lise ve üniversite tercihi dönemlerinde meslek seçimidir. Büyükler kendi aralarındaki ticaret, ekonomi ve iş bulma konusunda sohbetlerinde insanların yeme-içme ihtiyacının hiçbir zaman bitmeyeceğinden dem vururlar. Ama gel gelelim çocuklarının aşçı olmasına ilk anda sıcak bakmazlar. Ancak çocukların bu konudaki ısrarı çoğunlukla galip gelir. Her nedense öğretmen, doktor, avukat, mühendis gibi kariyer meslekleri dururken toplumsal algı anne-babaları da bu konuda olumsuz etkilemektedir.
Tv kanallarındaki yemek programlarının daha çok kadınlar tarafından izlendiği düşünülür. Aslında yemek konusu her insan için hayati bir konu olduğu için aile üyelerinin tümünün ilgisini çeker. Bu programların, beş altı kişilik bireysel, gelin-kaynana, apartmanlar arası evde misafir karşılama tarzında yapılanlarından daha çok stüdyoda profesyonel bir yarışma formatında olanlarına ilgi daha çoktur. Bir önceki günün özet tekrarıyla beraber yaklaşık dört saate yakın evin tüm fertlerini ekranda toplayan yemek yarışmalarında kimin birinci olacağına yönelik merakla son dakika beklenmektedir.
Bir alanda yarışmaların düzenlenmesi, öncelikle alanın genel tanıtımı ve mesleğin reklamıyla o alana ilgiyi artırmaktadır. Bölgesel düzeyde ön elemelerle toplumun her kesiminden kadın-erkek, alaylı-okullu, sektörden-ev hanımına, öğrenciden-yabancı misafire kadar fırsat eşitliği içinde herkesin katıldığı bu yarışmaların mesleki eğitim açısından da önemli etkileri olduğuna inanıyorum. Belki bir anda binlerce yeni öğrenci bu alana yönlenmeyebilir ancak içlerinden çok yetenekli birkaç tane yıldızın çıkarak ülkemizi kültürümüzü tanıtması ve diğerlerine iyi örnek olması da küçümsenemeyecek başarıdır.
Aşçılık, yemek, mutfak, servis, pastacılık, ekmekçilik vb. eğitimlere ücretsiz olarak Halk Eğitim Merkezlerinden ve belediyelerin meslek kurslarından her yaş düzeyinde insanın erişmesi mümkündür. Üniversitelerin Sürekli Eğitim Merkezleri (SEM) ile MEB’ a bağlı özel meslek kursları da mutfak sanatları okul/akademisi adıyla kısa süreli, dönemlik ve yıllık kursları ücretli olarak sunmaktadırlar. Çeşitli gıda firmaları da ürünlerinin kullanımını tanıtmak maksadıyla kısa süreli seminerler ve yarışmalar düzenlemektedirler. Bazıları tüm bunlara katılmadan kendini yetiştirmeye ve geliştirmeye deneme yanılma yoluyla ilerlemeye çalışır. Yaptıklarının kısa videolarını çekip sosyal medyada fenomen olmaya çalışanlar bile çıkmaktadır.
Son yıllarda üniversitelerde gastronomi bölümlerinin açılmasıyla meslek lisesi düzeyinde aşçılık/servis ve yiyecek-içecek hizmetleri alanına olan ilgi artmıştır. Zira gençlerin hemen hepsinde mesleğin yükseköğrenimini bitirme eğilimi ağır basmaktadır. Üniversite öğrencileri, müşteri olarak cafe/restoranlarda çokça vakit geçirmelerinden, fast food yemek firmalarında part-time işlerde çalıştıklarından, öğrenci evlerinde kendi yemeklerini yaptıklarından mezuniyet sonrasında farklı alandan mezun olsalar da yemek konusuna özel ilgi duymaktalar. Gastronomi alanını seçenlerin çoğunluğu bilinçli tercih yaparak eğitimlerini tamamladıktan sonra yurt içi-dışı otel ve restoran zincirlerinde işe girebilmekte veya kendi işlerini kurmaktadırlar. Bu alanın eğitmen şefleri/öğretmenleri olabilmektedir.
Yemek yarışmasını pedagojik bir yaklaşımla başından sonuna kadar izlediğinizde olayın sadece sonunda bir tabak/porsiyon yemek çıkarmaktan ibaret olmadığını anlarsınız. Öncelikle yemek yapanın hijyene ve temizliğe önem vermesi gerektiğini, yemeğin sunulacağı tabak seçiminin ve yemeğin tabakta konulduğu şekle, üzerine eklenen yenebilen ama görsel/lezzet zenginliği katan son dokunuşların, yemeğin hazırlanış sırasında kullanılan tekniklerin ve malzemelerin sayısı, sırası ve miktarının da çok önemli olduğunu görürsünüz. Sunumu yapan kişinin masaya tabağı ve kaşık/çatal/bıçakları koyması, tadım yapacak ve yiyecek olanlara hazırladığı yemeği anlatımla tanıtması varsa tarihi/kültürel geçmişinden bahsetmesi ve kendisinin yemeğe kattığı farkları iyi aktarması beklenmektedir.
Yemeğin hazırlandığı tezgahı, ocakları, el aletlerini, kap kacakları tanıması yerlerini bilmesi, başlarken kendisinden istenenleri iyi dinleyip anlaması, yemeği planlaması, zamanını iyi değerlendirmesi, olası aksiliklerde yeni bir çözüm üretebilmesi, kullanacağı malzemeleri tanıması, nerede ve nasıl değerlendirileceğini bilmesi gerekiyor. Tüm bunları bilmek yanında yarışma heyecanı ve stresi altında yapabilmeyi becermesi için daha önceden denemeler yapmış tecrübeye sahip olanların daha başarılı olduğu görülmektedir. Bazen de aşırı özgüven, basit hatalarla birinci olması beklenen adayı sonuncu yapmaktadır. Tüm bu şartlar altında mesleki etik değerlere ve ustaya ve meslektaşlara saygı, terbiye ve iş ahlakı, centilmenlik, yardımsever olma ve paylaşabilmek için yeterli özgüvene sahip kişilerin teknik-lezzet-yaratıcılık ölçütlerinde rakipleri içinde en iyisini yapanlar yarışmayı lider olarak tamamlamaktadır.
Tüm yarışmacılara aynı miktarda ve aynı malzeme ile reçete/tarif verildiği halde herkesin yaptığı yemeğin farklı kıvam ve lezzetlerde olması hatta bazılarının zevkle tüketilecek seviyede olmaması tamamen beceri, ustalık ve maharet gerektiğini göstermektedir.
Kullanılan hiçbir malzemeyi ziyan etmeden, sıfır atık prensibiyle değerlendirmek hem ekonomik kullanmak hem de israf etmeden sayı ve miktar olarak istenilen düzeyde ürün çıkarabilmenin önemsendiği yarışmalar boyunca psikolojik dayanıklılık içinde mücadele ederek kazanmak ve kaybetmenin var olduğunu bilerek sonucunda yaşayacağı duygusal duruma hazırlıklı olmak gerekiyor.
Yarışmacıların birbirinden etkilendiği ve akranlarından ve ustalardan öğrendiği, soru-cevapla bilmediğini sorabildiği, deneyerek yaparak yaşayarak tecrübe sahibi olduğu yarışmalarda her konuda iyi ve güçlü olanlar kazanmaktadır. Programın seyredilme oranını artırmak için zaman zaman şov yapanların, sert çıkışların yaşandığı yarışmaları her şeye rağmen yiyecek-içecek alanı öğrencilerinin seyretmesi gerektiğini düşünüyorum. Hatta öğretmenlerimizin bu yarışmalardan birini ders ve ödev konusu yaparak sınıfta/atölyede detaylı bir tartışma konusu yapmasının faydalı olacaktır. MEB, geçmişte meslek lisesi öğrencileri arasında il/bölge/ülke düzeyinde Beceri Tabanlı Proje Yarışmaları düzenlemekteydi. Bu çalışmaya sektörün önde gelen firmaları sponsor olarak alınarak devam edilmesi çok faydalı olacaktır. İstanbul İl Milli Eğitim Müdürlüğü ile Gedik Üniversitesi/Holding işbirliğinde Ulusal Kaynakçılık Beceri Yarışması yine İstanbul Hazır Giyim ve Konfeksiyon İhracatçıları Birliği ile Moda Tasarım Yarışması oldukça ilgi çekmiştir. Hatta bu tür yarışmaları diğer sektör ve meslek dallarına da yaygınlaştırmakla birlikte TV kanallarında yayınlanması da olumlu etkide bulunacaktır.
Giyilen önlüğün bile hak edilmesi gerektiğini, ilk başlayanın çırak olarak kabul edilerek oluşan hiyerarşiye saygıyla ustaların önlüğü ahilik geleneğinde olduğu gibi kuşak bağlama yani mesleğe kabul edilme anlamına geldiğinin vurgulanması kültürel geleneklerin yaşatılmasının önemli olduğunu düşünüyorum. Türk mutfağının bilinmesinin yetmeyeceği dünya mutfaklarından da öne çıkan çok yaygın olarak bilinen lezzetlerin yapılması, tarihi ve kültürel mirasın korunması adına önem taşımaktadır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder