25 Nisan 2021 Pazar

DÜNYA EĞİTİMİNE YÖN VERENLER

Eğitim, tüm dünya devletlerinin vatandaşlarına sunması gereken en temel hizmetlerden biridir. Eğitim konusunda, hangi millete ait olursa olsun bilim insanları araştırmalar yapmakta, uzun düşünsel çaba sonrasında çeşitli teori ve modeller öne sürmektedirler. Herkes için temel bir insan hakkı olarak kabul edilen eğitim için UNESCO gibi örgütler de dünya çapında çeşitli çalışmalar yürütmektedir. Dünya çapında isim yapmış bilim insanların, eğitim tecrübelerini ve iddialarını “Eğitim Düşünürleri” adıyla 127 düşünüre, dört ciltlik bir çalışmada yer veren örgüt çalışmasını erişime açmıştır. Bunların içinden 53 düşünürün fikirleri Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) tarafından tercüme edilerek yayınlanmıştır. MEB tarafından hazırlatılan iki ciltlik bu eserde (*); Malcolm Adiseshiah, Alain, İbni Sina, Clarence Edward Beeby, Anders Bello, Basil Bernstein, Bruno Bettelheim, Pavel Petrovich Blonsky, Boutros Al Boustani, Yves Brunsvick, Martin Buber, Joseph Calasanz, roger Cousinet, Jan Wladyslaw Dawid, Maurice Debesse, Friendricih Adolph Wilhelm Diesterweg, Francoise Dolto, Jozsef Eötvös, Aliu Babatunde Fafunwa, Farabi, Celestin Freinet, Fukuzawa Yukichi, Gazali, Paul Goodman, Dimitri Clinos, Maria Grzegorzewska, Torsten Husén, Gaspar Melchor De Jovellanos, Marc-Antoine Jullien, Isaac Leon Kandel, Ellen Key, İbni Haldun, Janusz Korczak, J. Krishnamurti, Anton Makarenko, Philipp Melanchthon, Mencius, Victor Mercante, İbn Miskeveyh, J. P. Naik, August Hermann Niemeyer, Kuniyoshi Obara, Joseph Priestley, İsma’il Al-Qabbani, Maria Rúbies I Garrofé, Otto Salomon, Rudolf Steiner, Anisio Teixeira, Davorin Trstenjak, Konstantin Dmitrievitch Ushinsky, José Pedro Varela, José Vasconcelos, Henri Wallon adlı düşünürlerin eğitim konusundaki fikirlerine yer verilmiştir. Prof. Dr. İrfan Erdoğan, sosyal medya üzerinden dinlediğim bir söyleşide; eğitimde yeni arayışların eski önemli değerli kadim tecrübeler içinde aranması gerektiğini söyledi. Ben de bu görüşü destekliyor ve katılıyorum. Yüzlerce yıl önce çocuk, gençlik ve eğitim konusunda tüm dünyada söylenen elimize yazılı olarak ulaşan fikirlerin çoğunun değerini ve önemini korumakta ve zamanla da bunun değişmeyeceğini düşünüyorum. Adiseshiah (1910-1994); “Tüm dünyada insanlar için olanakları artırarak ve üretkenlik sağlayarak insanların akıllarındaki korkuyu daha iyi bir yaşama dair umutla yer değiştirmek için ve eğitim için çalıştı. O, eğitimi bireylerin sadece meslek edinmek için tükettikleri bir gıda olarak değil aynı zamanda ulusal kalkınmanın bir enstrümanı ve ulusun geleceğine yapılmış önemli bir sermaye yatırımı olarak algılamaktadır.”(1) Meslek eğitimi alan bireyler, sadece kendi geleceklerine umut değil ülkelerinin kalkınmasının en önemli sermayesi olacak nitelikli insan kaynağı olacaklardır. Alain (1868-1951); “Eğitim felsefesi akımlarının tamamı üç temel soruyu cevaplandırmaya çalışır. Bu sorular; eğitimin amacının ne olduğu, eğitilecek kişinin doğasının/yapısının ne olduğu ve amaca nasıl ulaşılacağı şeklinde ifade edilebilir… Okullarla ilgili yapılan iş gücü piyasasının taleplerini okulların karşılayamadığına yönelik şikâyetleri ısrarlı bir şekilde reddetmesini de açıklar. O bu şikâyetlerin gücü elinde bulunduranlar tarafından yapıldığını çünkü gücü elinde bulunduranların özgür bireylerle muhatap olmak istemediklerini belirtir.”(2) Eğitimin en önemli amaçlarından biri olan istihdama imkan sağlamasında, işverenlerin eğitimden şikayet etmek yerine eğitimin ihtiyaçlara göre yapılandırılması ve sürecinin iyi kurgulanmasına destek olmalıdırlar. Blonsky (1881-1941); “Eğitim süreci boyunca öğrencilerin aktif olmaları için, çaba harcadı ve kendilerine güvenmeleri için onları cesaretlendirdi. Eğitim için ezber değil oluşturucu ve yaratıcı aktif bir süreç derdi. Bu noktada bilişsel kapasiteyi geliştirmek için pratik ve bağımsız aktiviteler uygulaması yönündeki görüşleri bugün bile fayda sağlamaktadır.”(3) Öğrenci merkezli eğitimde, yapılandırmacı yaklaşımla bizzat öğrencinin öğretmen rehberliğinden kendi başına zihinsel uygulamalar yapması eğitimle gelişiminde çok önemlidir. Boustan (1819-1883); “Sıklıkla yazılarında ve ifadelerinde herhangi bir ulusal reformun kesinlikle eğitim reformunu içermesi gerektiğini söylemiştir. Eğitim bugün bizim başımıza bela olan pek çok kötülüğün kaynağı olan cahilliğin gölgelerini uzaklara kovalayan insanların zihinlerinde parlayan bir ışıktır.”(4) İnsanların barış içinde yaşamalarının önündeki engellerin en önemlisi olan cehaletle mücadele için eğitim, en önemli reform olarak görülmelidir. Buber (1878-1965); “. Öğretme sanatı eğitim sınırlarının esnekliği ile ifade edilir. Gerçekten öğretebilmek için gerekli olan iki şey vardır; disiplini sağlamak için araya minimum mesafe koymak ve diyaloğun gelişmesi için maksimum samimiyet yaratmak.(5) Öğrenci ve öğretmen arasındaki ilişkiyi en iyi tanımlayan en iyi iki kelime; disiplin ve samimiyettir. Öğretmen, öğrencisiyle sevgiyle iletişim kurarken, öğrencinin eğitimin belirli kurallarına uygun azim, sabır ve çok çalışmasını gerektirmektedir. Calasanz (1557-1648); “Neredeyse bütün eğitim sistemlerinin temeli olarak kabul edilen evrensel ve ücretsiz eğitim doktrini, günümüzde dört kıtada yirmi altı ülkedeki Pious okulları tarafından savunulmaktadır… Asırlık tecrübesiyle, coğrafi kapsamı ve etkisiyle Calasanz tarafından başlatılan eğitim misyonu dünyanın gördüğü en hayati ve üretken eğitim misyonlarında biridir. Okul sistemine ve öğretime getirdiği yeniliklerin birçoğu bugün hâlâ geçerlidir. Fakir çocukları tam güçlü öğretim gereğiyle ilk ücretsiz halk okulunun da kurucusu olmuştur. Toplumun tüm sınıflarına hiç ayırım yapmayan fakirlerin büyük eğitimcisidir… Calasanz ilkokul çocuklarını ilerlemeci ya da döngüsel seviyeler yoluyla bir eğitim metodu kurdu, organize etti ve sistemleştirdi; bu sistem mesleki eğitim ve halk ortaöğretimiydi.”(6) Bugün tüm dünyada temel insani hakların başında sayılan ücretsiz eğitimi, beşyüzyıl gibi çok uzun zaman önce okul sistemiyle hayata geçirmek önemli bir insani erdem ve girişim olarak kabul edilmelidir. Cousinet (1881-1973); “Eğitim artık uzmanlık gerektiren bir eylem olmayabilir. Zira bu tarz eylemlerin yararsız olduğu kanıtlandı. Aslında eğitim, çocukların kendileri için uygun bir ortamda ve bir eğitmenin desteğiyle kendi gelişimlerine yönelik çalışması ile gerçekleşen bir etkinliktir. Eğitimde aktif yöntemler öğretmeye dayalı değil, öğrenmeyi öngören araçlara dayalıdır. Böylece bu araçlar öğrencilerin kendi elindedir ve bu araçlarla karşılaşan her öğretmen bu araçları kullanmamaya hazırlanacak ve böyle yaparak öğretmekten geri durabilecektir. Onlar her zaman kabul etmese de aileler ve öğretmenler yeni eğitim yöntemleri ile birlikte çocuklara bırakılan seçim “özgürlüğünden” ve adımından korkarlar.”(7) Bugün öğrencilere bilgiden daha çok öğrenmeyi öğrenmek konusunda bir beceri kazandırmaya çalışmanın hayat boyu öğrenme için de önemli bir kazanım olacaktır. Aslında eğitim-öğretim çift taraflı bir eylem olsa da asıl istekli ve aktif olması gerekenin öğrenci olduğu muhakkaktır. Dawid (1859-1914), “önerdiği okul sistemi o zamanın çok ilerisindeydi. Dawid’in okul müfredatının aşırı yüklenmesi ve içeriğin birleştirilmesi diye bahsettiği şey bugün bile tam olarak gerçekleştirilmiş değildir. Dawid’in duyguları ve istemeyi eğitmek istemesine rağmen okul tüm eforunu entelektüel eğitim üzerine yoğunlaştırmaktadır.”(8) Bugünlerde eğitim sistemlerindeki ders sayısı ve saatlerinin çokluğu, öğrencileri gereksiz aşırı bilgiyi ezberlemeye zorlarken sosyal hayata katılmalarına engel olduğu konuşulmaktadır. Debesse (1903-1998), dünya sorunlarına eğitim yoluyla bir çözüm arayarak tehlikede olan insanlık değerlerini koruma çabasının bir parçası oldu. Onun eğitim mesajı şu sözlerle düzgünce özetlenebilir: “Genetik miras yoluyla getirilen ve çevreleri tarafından dayatılan çoklu özelliklerin şekillendirdiği öğrenciler, kendi tabi canlılıklarına destek verilmesi hâlinde, insanlık normuna yeni bir şeyler katma yeteneğine sahip olurlar. Eğitim bireyleri yaratmaz, bireylerin kendilerini yaratmasına yardımcı olur.”(9) Eğitim, tek başına sihirli bir güç olmayıp çocukluktan itibaren ailenin ve çevrenin desteklemesi halinde bireyin insan olmak niyetiyle yolculuğundaki en önemli araçtır. Diesterweg (1790-1866); “Öğrencinin zihni, dikkat ve örnekleme üzerine kurulu olan basit bir yolla uyarılır. Bu yol, aklı ve dili özgürleştirir, dili ve düşünceyi geliştirmeyi teşvik eder. Aklın mantık yürütme gücü, gerçeklikle bağlantı kurularak güçlendirilir ve bu güç, ilerleyen zamanlarda kullanılmak üzere içselleştirilir. Bu, öğretmenin öğrencinin öz faaliyetlerini teşvik etmesi yoluyla olur.”(10) Paragrafla; dil, düşünce, akıl, mantık ve özgürlük gibi anahtar kavramların birbiriyle ne kadar ilişkili olduğunu özetleyen güzel bir açıklama yapılmıştır. Dolto’nun (1908-1988) gözlemine göre; psikolojik sorunları olan özel öğrencilerin varlığı diğer öğrencilere hoşgörülü olmayı öğretmektedir. “Hiddetli ve huzursuz öğrencilerin varlığı diğer öğrencilere hayatın herkese her zaman iyi davranmadığını anlamaları için büyük yardımı olacaktır.”(11) Özel eğitim gerektiren özel öğrencilerin eğitimde kaynaştırma yoluyla normal öğrencilerin arasında eğitime katılması, kendileri kadar diğerlerine de bazı insani değer ve duyguları kazandırır. Eötvös (1813-1871); “Bazı ülkelerde olduğu gibi merkeziyetçi yönetimden kaçınan bu kanun teklifi, öğretmen ve yerel din adamlarıyla birlikte yerel nüfusun temsilcilerinin oluşturduğu okul yönetim komiteleri kurarak, devlet okullarının yönetimini direkt olarak yerel topluma veriyor. Ülke seviyesinde, kanun, okul konseylerinin kurulmasını önermekle birlikte, eğitim sahnesinde söz sahibi olma şansını nüfusun eğitimli bölümlerine veriyor.”(12) Yönetişim ve eğitimde özerkliğin yerel otoritelere daha fazla rol tanıması sorunların daha kısa sürece çözülmesi ve yapılanlardan duyulan memnuniyeti artırabilir. Fafunwa (1923-2010); “Öğretim, öğrenciler, ebeveynler, koruyucular veya yöneticiler ve planlayıcılar gibi neredeyse her bir vatandaşın yaşamına diğer herhangi bir meslekten daha fazla dokunur. Öğretmenlik mesleğine dikkatsiz ve düşüncesizce yüzüstü bırakarak davranmak, kendi geleceğimizi lanetlemektir. Kötü eğitilmiş ve güvensiz bir öğretmen muhtemelen kötü bir doktor, mühendis, mimar, üniversite hocası üretecektir.”(13) Tüm meslek sahiplerini yetiştiren öğretmenlik mesleğine gereken önem verilebilmesi, öğretmen olmaya uygun doğru gençlerin seçilmesi, iyi eğitilmesi ve mesleki gelişimlerinin sürekli desteklenmesi insanlık için bir kurtuluş olarak görülmelidir. Freinet (1896-1966); “Bundan böyle okulların rolü çocuklara önceden doğal çevrenin sağladığı temel ve somut deneyimleri vermektir: Bir şeyler yetiştirme, hayvan bakımı, basit makineler yapma, tüm bu faaliyetler soyut kavramsal fikirler geliştirebilecek somut işlevsel şemalar oluşturabilmek için vazgeçilmezdir. Eğer okul bir yaşam ortamı olacaksa çocukların artık dışarıda edinemediği temel deneyimler için izlenecek yolları sunmalıdır.”(14) Köyden kente göçle uzaklaşmış ve unutmuş olduğumuz temel yaşam becerilerini günümüz okullarında açmaya başladığımız tasarım beceri atölyeleri sayesinden kazanmak mümkün olabilir. Fukuzawa (1835-1901); “Avrupa’da tanık olduğu refaha teknik ilerlemenin katkı sağladığını fark etti. Japonya’da da benzer bir ilerleme için insanların bilgi ve düşüncelerinde inkılapçı değişimlerin temel bir gereklilik olduğuna inanmaya başladı. Londra’dayken memlekette kalan arkadaşına yapılması gereken en acil şeyin makine ve silahlar almak yerine yetenekli gençleri eğitmek olduğunu belirten bir mektup gönderdi.”(15) hemen konuşmada gençlerin ülkelerin geleceği için önemli olduğu belirtilirken onların eğitilmesi özellikle de mesleki ve teknik eğitimle nitelik ve beceri kazandırılması her şeyden daha önemli görülmelidir. Bu bilim insanlarının yaşadığı dönem için ulaşım ve iletişim imkânları gözönüne alındığında bile; fikirleri kendi ülkeleri, edinebildikleri kütüphane kaynakları, görüşebildikleri fikir insanlarıyla sınırlı olmasına rağmen yıllarca sonra fikirlerinin sınırları aştığı söylenebilir. Fransa, Nijerya, Japonya, ABD, Yunanistan, Polonya, İspanya vd. kıtalararası uzaklıktaki bu fikir insanlarının gözlemlerini, araştırmalarını ve geliştirdikleri fikirlerin insanların eğitimi için halen yenilerine ilham olmaktadır. Tanınmış Türk-Müslüman bilim insanlarından İbni Sina, İbni Haldun, Farabi ve Gazali’nin de yer aldığı bu çalışma önemli bir dünya klasiği başvuru kaynağı sayılabilecektir. Yüzlerce yıl önce düşünülen, üzerinde çalışılan ve yazılanların çoğunluğunun hala tartışılmakta olduğunu görünce eğitimin insanlık boyunca tartışılmaya devam edeceğini düşündürmektedir. Öte yandan geçmişteki birikimlerin üzerinde bugünkü şartlarla yeniden düşünülerek fayda üretilebileceğini göstermektedir. (*) Dünya Eğitimine Yön Verenler I – II, Çev. B. ATA, H. KÖKSAL ve T. ÖZTÜRK, Millî Eğitim Bakanlığı Yayınları–6911, Bilim ve Kültür Eserleri Dizisi–1674, Ankara–2019 (1-s.30, 2-s.37, 3-s.147, 4-s.158, 5-s.171, 6-s.194, 7-s.197, 8-s.223, 9-s.233, 10-s.249, 11-s.259, 12-s.273, 13-s.284, 14-s.325, 15-s.331)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

MESLEKİ EĞİTİM AFORİZMALARI

Hayaller kurulmadan hayatta beklenen değişiklikler ve güzel çalışmalar kendiliğinden gerçekleşmiyor. Bizim planımız kurgumuz dışında başkal...