5 Aralık 2020 Cumartesi

Hayat Boyu Öğrenmede Meslek Liselerinin Rolü

Hayat Boyu Öğrenmede Meslek Liselerinin Rolü

Mesleklerin neredeyse hepsinde, her açıdan ve gittikçe hızlanan baş döndüren değişim, yenilik ve farklılaşmalar olmaktadır. Bilişim teknolojilerinin üretimden pazarlamaya sınırsız yaygınlaşması mesleklerin etkilenmesini daha da hızlandırmaktadır. Bu hızlı değişimlere, çalışanların da hızla uyum sağlayabilmesi ancak meslek eğitiminde daha teknoloji ve sektör odaklı, esnek bir yapıda ve kısa süreli mesleki/teknik kurslarla desteklenmesiyle mümkün olabilir. Dünya ülkelerinde olduğu gibi ülkemizde de temel ekonomik ve sosyal sorunların başında “işsizlik” yer almaktadır. İşsizliğin önemli nedenlerinden biri de mesleksizlik veya aranan mesleğe ve niteliklere sahip olmamak gelmektedir. Bir tarafta özellikle çalışabilir genç insan kaynağı aradığı işi bulamamaktan şikâyet etmektedir. Diğer tarafta ise firmalar vasıflı eleman bulamadıklarını beyan etmektedirler. Üstelik ülkemizde genç bir nüfus mevcut olmasına rağmen iş hayatında uluslararası rekabet gücü açısından yüksek bilgi ve beceri düzeyine sahip nitelikli işgücü talebi de giderek artmaktadır.

MEB 2019/2020 istatistik bilgilerine göre; ülkemizde 4470 Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesinde, 74.720 derslikte, 144.255 öğretmenle 1.608.081 öğrenciyle mesleki ve teknik eğitim sürdürülmektedir. Mesleki Eğitim Merkezlerinde durum ise; 329 merkezde, 2167 derslikte 115.000 öğrenciye, 5354 öğretmenle mesleki eğitim yürütülmektedir. Halk Eğitim Merkezlerinde durum; 995 merkez, 8742 öğretmen, 5381 derslikte, 8.046.273 kursiyer yıllık eğitim almıştır. Yaygın eğitim meslek kursu (3308 sayılı yasa) kapsamında 32.238 kursiyer eğitim almıştır.

Günümüzde teknolojinin ulaştığı nokta; özel-resmi tüm kurum-kuruluşların ve sektörde faaliyet gösteren firmaların yaptıkları işleri, sundukları hizmeti ve ürettikleri mallarını rekabet edilebilir düzeyde gerçekleştirebilmek, müşteri beklentilerini tam anlamıyla yerine getirebilmek için Endüstri 4.0 ve dijital dönüşümle yeniden organizasyonlarını düzenlemek zorunda bırakmaktadır. Bu dönüşüm öncelikle internet, bilişim ve yazılım tabanlı bir altyapı gerektirmektedir. Bu altyapıyı kullanacak olan insan kaynağı da eğitim yoluyla bu dönüşüme hazırlanmalıdır. Bu eğitimlerin Mesleki ve Teknik Anadolu Liselerinde yapılması mümkündür. Üstelik bu çalışmalar meslek liselerindeki öğretmenlerin ve öğrencilerin de kendilerini bu yönde geliştirmelerini de sağlayacaktır.

Çalışma hayatındaki her türlü yeniliğe adapte olması gereken çalışanların, mesleklerindeki gelişmeleri tek başına kişi veya firma olarak yakından takip edebilmesi mümkün değildir. Bu ihtiyacı büyük firmalar kendi bünyelerinde kurdukları eğitim birimiyle çözebilirken küçük firmaların bu hizmeti satın almaları ekonomik olarak bir maliyet oluşturmaktadır. Bu açıdan da devlet gücüyle/desteğiyle ve mesleki eğitim yoluyla bu ihtiyacın daha ekonomik ve güvenle karşılanması mümkündür. Bu çalışmalarda mesleki odalar, birlik ve ticaret-sanayi odaları gibi örgütlerin de önemli payı olmalıdır. Çalışanların bilgi, beceri ve yetkinliklerinin mesleki eğitim yoluyla sürekli güncellenmesi ve geliştirilmesi sayesinde zaman, nitelik ve bir seferde en iyisini gerçekleştirmesiyle verimin artmasına faydası olacaktır. Bilinçli çalışanlar,  kaynakları daha ekonomik kullanacaklar, teknolojiden en verimli şekilde faydalanarak karlı ve başarılı mal ve hizmet üreteceklerdir. Bu durum firmaların akreditasyon ve büyük projelere başvurmasında kurumsal itibarlarını yükseltecektir.

Çalışanlar çeşitli sebeplerle ömür boyu aynı işyerinde çalışamamaktadır. Mesleğinin, bilgi, beceri ve yetkinliklerinin işveren beklentilerini karşılayamaması halinde işten ayrılma, çıkarılma veya zorunlu iş değiştirme durumları kişilerde psikolojik travmalar oluştururken işveren açısından da birikim ve tecrübenin kaybı anlamına gelmektedir. Çalışanların yenilik ve gelişmelere ayak uyduramaması halinde endişe, korku ve kaygılar yanında özgüven kaybı da oluşmaktadır. Mesleki eğitim, çalışanların kendilerine olan güvenini artırırken psikolojik olarak sağlıkla işine devam etmesine katkı sağlayacaktır. Mesleki eğitim yoluyla kişilerin güçlendirilmesiyle bu durumların azaltılması ve önlenmesi mümkündür. Mesleki eğitim, çalışanların hayatlarının bir döneminde aldıklarında ortadan kalkan bir ihtiyaç değildir. Hayatboyu öğrenme felsefesiyle sürekli ihtiyaç duyulan bir eğitim türü olarak mesleki eğitimi ülkemizde en iyi meslek liseleri verebilecektir.

Zorunlu iş ve meslek değiştirilmesi halinde eski tecrübelerin üzerine yeni bir meslek öğrenilmesi yoluyla iş hayatındaki yeni ortama ve durumlara uyum için en sağlıklı çözüm; yine meslek liselerinde açılacak olan meslek kurslarına katılarak mesleki eğitim almak olacaktır. İşbaşında uygulamalı meslek eğitiminin yaygınlaşmaya başladığı günümüzde gelecekte daha çok usta öğreticiye ihtiyaç duyulacağı açıktır. Bu itibarla işletmelerdeki tüm meslek lisesi mezunları ile çalışan ustalara yönelik onbir gün süreli iş pedagojisi kursları açılması da faydalı olacaktır. Bu yeterliliğe sahip olmak işyerinde stajyer almak için zaten yasal önkoşullardan biridir. Liseleri çeşitli sebeplerle terk edip örgün eğitimden ayrılmış öğrencilerin hayata kazandırılması için mesleki eğitim kursları bir fırsat olarak kabul edilebilir.

Ülkemizde özel sektör dahil olmak üzere tüm imkanlar gözden geçirildiğinde; yaygın eğitim kapsamında mesleki-teknik kursların açılabileceği fiziki ortam, atölye ve laboratuvarlar, makine, alet ve ekipman donanımı ile atölye ve meslek dersleri öğretmenlerine sahip yegane kurumların meslek liseleri olduğu görülecektir. Bu itibarla MTAL mesleki ve teknik eğitimde alternatifi olmayan eğitim kurumlarıdır. Yetişkinlerin meslek liselerine kurs amaçlı gelmeleri, okulları daha yakından doğru tanımaları, devamında sosyal ortamlarda okulların algısının olumlu yönde yükselmesine katkı sağlayacaktır.

Atölye ve meslek dersleri öğretmenlerinin de öğrencilerini mezuniyet sonrası piyasada aranan nitelikli meslek insanları olarak yetiştirebilmesi için kendilerini sürekli geliştirmeleri bilgi, beceri ve yetkinliklerini artırmaları gerekmektedir. Bu işlemin sadece teoride akademik düzeyde kalmaması, sektörde geçerli olan donanımda gerçekleşebilmesi için meslek kursları bir araç olabilir. Öğretmenlerin de işbaşındaki ustalardan öğreneceği çok şey olacaktır.

Sektörde çalışanların meslek liselerine gelerek açılacak kurslara katılmaları her zaman söylenegelen okul-sanayi işbirliğinin artmasına da katkı sağlayacaktır. Bu işbirliği ilk zamanlar eleman düzeyinde gerçekleşirken gitgide işletmeyle meslek liselerinin bağını güçlendirecektir. Öğrenciye eğitim sürecinde staj ve mezuniyetinde iş imkânı sağlarken,  okula atölye-donanım-temrinlik desteği ve öğretmenlerin kendini yenilemesi ihtiyacını karşılayacaktır. Değişik açılardan olumlu etkileri sebebiyle meslek liselerinde açılacak meslek kursları okullara yeni bir heyecan da getirecektir. Mezun öğrencilerin bile okulda görmediği bir konuda kursa katılmaları mümkün olabilir.

Ülkemizde belirlenen 2023 hedeflerine ulaşabilmek ve gelecekte daha refaha erişebilmek, öncelikle kendine yeten sonrasında yaptığı mal ve hizmeti dünyaya satacak yerli ve milli projelerin gerçekleştirilmesi gerekmektedir. Bu çalışmalarda ar-ge mühendisi ve yöneticisi kadar nitelikli teknik elemanlara da çok ihtiyaç duyulmaktadır. Bu elemanların meslek liselerinde eğitilmesi mümkündür. Halen tüm sektörlerde nitelikli eleman ihtiyacı bulunduğu bilinmektedir.

Ülkemiz ortaöğretim sisteminde meslek liselerine oranla diğer okul türlerinin öğrenci ve okul sayıları fazladır. Akademik eğitim alan öğrencilerin doğal olarak üniversitelere girebilmek için kurs ve dersanelere giderek TYT ve AYT sınavlarına hazırlandıkları hatta giremeseler bile ertesi yıl yeniden denedikleri, kimilerinin ise üniversiteye kayıt olup okumaya başlasa bile tekrar sınavlara girdikleri bilinmektedir. Her yıl yaklaşık iki milyona yakın öğrenci üniversite sınavlarına başvurmakta bunların yarısı ancak yerleşebilmektedir. Mezun olan üniversitelilerin de emsallerinden bir adım öne geçebilmek için yüksek lisans yaptıkları, resmi kurumlarda işe girebilmek için KPSS kurslarında hazırlandıkları ve İŞKUR işbaşı programları gibi eğitim faaliyetleriyle meslekleri dışında çeşitli kurslara giderek yeni bir vasıf kazanmaya çalıştıkları bilinmektedir. Çoğunluğu da meslekleri dışındaki işlerde asgari ücretle çalışmaktadırlar. Diğer yandan genç çalışabilir nüfusun üçte birinin ne işte ne de eğitimde olmadıkları istatistiklere yansımaktadır.

Mesleki kurslar düzenlenmesi konusunda, ulusal çapta birden çok bakanlığın işbirliğiyle 2010 yılında UMEM adıyla harika bir proje üretilmiştir. Her ne kadar belirlenen amaçların tümüne erişilemese de projenin faydalı olduğu binlerce insanı meslek sahibi yaptığı bu sebeple yine de başarılı olduğu söylenebilir. Bunun yanı sıra ülke genelinde yüzün üzerinde meslek lisesine yeni ekipman ve donanım sağlanması ve atölye ve meslek dersi öğretmenlerinin sektörde ve üniversitelerde eğitimlerle güçlendirilmiş olması çok önemli bir kazanımdır.

İstanbul İl Özel İdaresi, İŞKUR, İstanbul Ticaret Odası ve İstanbul İl Milli Eğitim Müdürlüğü işbirliğinde hazırlanan ÖZİMEK Projesi,  hem işsizliğe hem de mesleksizliğe karşı bir model olarak 2007 yılında ortaya çıkmıştır. Tamamlanmış bu proje ile sektörlerin talep ettiği meslek dallarında, standartlara uygun mesleki geliştirme ve edindirme kursları açılmıştır. Kursiyerlere gerek yeni meslekler edinme ve gerekse mesleklerini geliştirme fırsatını sunulmuştur. Kurslara olan ilgi ile hedef gün geçtikçe daha da büyütülerek yedi yılda yüze yakın okulda 143 branşta verilen eğitimlerle otuzbine yakın kursiyere ulaşılmıştır. Gerçekleştirilen anket çalışması ile mezunların %75’nin iş hayatında olumlu değişiklikler kaydedildiğini belirlenmiştir. Ülke çapında diğer mesleki eğitim projelerine ilham kaynağı olan ÖZİMEK Projesi, İTO tarafından yapılan başvuru sonucunda yurtdışında ödül almıştır.

Meslek liselerinde; meslek edindirme, değiştirme, geliştirme ve uyum kursları Halk Eğitimi Merkezleriyle işbirliği içinde açılabilmektedir. Halk Eğitim Merkezleri ve Mesleki Eğitim Merkezlerinin mesleki ve teknik kurslar için fiziki şartları, atölye ve laboratuvar donanımı ile öğretmen kadrosu sektörün taleplerini karşılayacak düzeyde yeterli değildir. Bu durum merkezlerde son yıllarda açılan kursların hangi sektörlere mesleklere yönelik açıldığına ve mezun sayıları incelendiğinde görülecektir. Milyonlarca insanın mesleki ve teknik eğitim ihtiyacından bahsederken bu talebin sadece üniversitelerin Sürekli Eğitim Merkezi kurslarıyla, özel öğretim kurumlarının açtığı kurslarla, HEM-MEM veya İŞKUR kurslarıyla karşılanamayacağı rahatlıkla ifade edilebilir. Özellikle sanayi ve teknik alandaki meslek kursları için meslek liselerine çok ihtiyaç duyulmaktadır. MTAL yönetici ve öğretmenlerinin okulda örgün eğitim yapılmadığı, mesai saatleri dışında, hafta sonu, yarıyıl ve yaz tatillerinde bu kursları açmalarını teşvik için ücret düzenlemesi gerekmektedir Katılımcıların işsiz olanlarından ücret alınmaması, çalışanların ise az miktarda da olsa DÖSE kapsamında az da olsa katkı sağlamaları istenebilir.

Meslek liselerinin elinde bulunan bu değerli imkân ve kaynakların kullanılmıyor olması ülkemiz için büyük bir kayıptır. Özellikle son yıllarda sektörle yapılan mesleki teknik işbirlikleri, hamilik projesi, proje okulların çok önemli atölye ve laboratuvarlara kavuştukları bilinmektedir. Bu imkânların ihtiyaç duyan tüm firma ve vatandaşlara sunulmasının çok önemli ekonomik ve sosyal etkileri olacaktır. Bu itibarla biran evvel bu konuda gerekli çalışmaların başlatılması gerekmektedir.

Türkiye’de işsizlik ve mesleki eğitim uzun yıllar gündemini korumuştur ve korumaya da devam etmektedir. Kurumsal yapılar ve uygulamalarda değişikliklere gidilmesine rağmen gelinen noktada sistem tam olarak sorunlara çözüm olamamıştır. Hızla farklılaşan nitelikli eleman arz ve taleplerinin olduğu ülkede kısa süreli mesleki kurslar, işsizlikle mücadelede daha fazla önem kazanmaktadır. Mesleki ve Teknik Anadolu Liseleri diğerleri gibi dört yıldır. Talebi artan bir meslek alan veya dalının öğretmenlerinin, eğitim yerinin ve eğitim araç gereçlerinin organize edilmesi sonrası açılması uzun yıllar alabilmektedir. Özellikle hızla literatüre giren yeni mesleklerde müfredatın oluşturulması, öğretmenlerin eğitilmesi gibi nedenlerle daha da fazla zaman gerekmektedir. Aynı şekilde iş gücü piyasasında ihtiyacı kalmayan alanların kapatılması durumunda da eğitimlerine başlamış öğrencilerin mezuniyeti için 3 – 4 yıl beklemek gerekecektir. Mesleki kurslar örgün eğitime göre çok daha hızlı organize edilebilmekte veya farklılaştırılabilmektedir. Firmalar işsizlere verilecek kısa süreli kursların işsizlik sorununun azaltılmasında ve nitelikli personel arzı ile talebi arasındaki dengesizliğin giderilmesinde etkili olduğunu düşünmektedir. Bu şekilde nitelikli personel arzı da yükselecektir.(1)

Başkent Halk Eğitimi Merkezi’ndeki “mesleki kurslara yetişkinlerin katılım örüntüleri” konulu araştırmanın bulgularına göre, mesleki ve teknik kategori altında açılan kursların yalnızca %22’sinde öne çıkan yönelimin mesleki gelişim olması mesleki ve teknik kursların aslında mesleki gelişime değil, sosyalleşme ve boş zaman değerlendirme amacına hizmet ettiği görülmüştür.(2) Özellikle kadınların, gençlerin ve uzun süredir işsiz olan kesimlerin istihdamına katkı sağlamakta ve işsizliğin azaltılmasında etkili olmaktadır. İstanbul Kültür Üniversitesi ve İŞKUR işbirliği ile açılan işgücü yetiştirme kursları sonrası işe yerleştirilen kursiyerlerin oranı bu görüşü destekleyici niteliktedir. Ancak bu politikalar işsizlik sorunun çözümünde etkili olmakla birlikte tek çözüm yolu da değildir.(3) Bu sayede ülkemize sığınan göçmenlerin sosyal entegrasyonu da daha sağlıklı biçimde sağlanacaktır.

MEB 2019–2023 Stratejik Planında GZFT analizinde; “hayat boyu öğrenme kapsamındaki faaliyetlere ilişkin farkındalık düzeyinin düşük olması” zayıf yönlerde, “öğrenci ve ailelerin meslekler ve iş hayatıyla ilgili yeterli bilgiye sahip olmaması” da tehditlerde beyan edilmiştir. MEB Stratejik Planda; “Hayat boyu öğrenme kurslarından yararlanma oranı (%) 11,10 ile katılım oranı (%) 5,8 ile faaliyetlerinden memnun olunan faaliyet alanları grafiğinde % 11 oranı da oldukça düşük bir düzeydedir. Bireylerin iş ve yaşam kalitelerini yükseltmek amacıyla hayat boyu öğrenmeye katılım ve tamamlama oranlarının artırılması için Mesleki ve teknik eğitim ve hayat boyu öğrenme sistemleri toplumun ihtiyaçlarına ve iş gücü piyasası ile bilgi çağının gereklerine uygun biçimde düzenlenecektir. Mesleki ve teknik eğitime atfedilen değer ve erişim imkânları artırılacaktır. Mesleki ve teknik eğitimde yeni nesil öğretim programları geliştirilecek, beşeri ve fiziki altyapı iyileştirilecektir. Mesleki ve teknik eğitim-istihdam-üretim ilişkisi güçlendirilecektir. Bireylerin iş ve yaşam kalitelerini yükseltmek amacıyla hayat boyu öğrenme nitelik, katılım ve tamamlama oranları artırılacak ve yurt dışındaki vatandaşların eğitilmesi sağlanacaktır.” Denilmektedir.(4) Hayata hazır, sağlıklı ve mutlu bireyler yetiştiren bir eğitim sistemi için mesleki ve teknik eğitim kurslarına önem vermeliyiz. Beşikten mezara kadar eğitim felsefesiyle yaygın mesleki ve teknik eğitim kursları hizmet sunumunu hızla artırmalıyız.

  • https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/582250
  • https://dspace.ankara.edu.tr/xmlui/handle/20.500.12575/33127
  • https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/85292
  • http://sgb.meb.gov.tr/meb_iys_dosyalar/2019_11/22154626_Milli_EYitim_BakanlYYY_2019-2023_Stratejik_PlanY.pdf

Mesleki Gelişim Atölyesinde Öğrenme Birim Analizi

Mesleki Gelişim Atölyesinde Öğrenme Birim Analizi

Eğitim öğretimde ders kitapları hala önemli ve değerli bir konumdadır. Öğretmen ve öğrenciler için ellerinde bulunan ders kitabı, bir dönem veya eğitim-öğretim yılı içinde takip edilecek konuları/üniteleri ve ihtiyaç duyacakları temel bilgilerin de yer aldığı bir yol göstericidir. Hatta çoğu ders için bir ders kitabı yeterli gelmediği düşünülerek öğretmenler ikinci veya üçüncü kaynak/ilave ders kitabı da tavsiye etmektedirler. Milli Eğitim Bakanlığı, tüm ders kitaplarını ücretsiz olarak okulların açıldığı ilk gün öğrencilerin sıralarına koymaktadır. Onyedi yıldır hiçbir veli benim öğrenciliğim dönemindeki gibi ders kitabı peşinde koşmuyor ve hiçbir maliyete katlanmak zorunda kalmıyor. Üstelik bugünkü kitapların geçmişle kıyaslandığında gerçekten çok kaliteli olduğunu düşünüyorum. Ders kitabı, sadece derse ait ünite ve alt konu başlıklarında ansiklopedik teorik bilgilerin edinilebildiği araçlar olmaktan daha çok öğrencilerin konuları tam öğrenebilmesi için gerekli tüm iş ve işlemlerin yaptırılmasına yardımcı olan temel kaynaklara dönüşmüştür.

Milli Eğitim Bakanlığı Mesleki ve Teknik Eğitim Genel Müdürlüğü Programlar ve Öğretim Materyalleri Daire Başkanlığı, 2020–2021 öğretim yılında Mesleki ve Teknik Anadolu Liselerinin 9. sınıflarında kullanılacak öğretim materyallerini EBA platformu içinde herkese açık e-kitap olarak yayınladı.(1) Bu sitede şu an için 9. Sınıflara ait seksendört kitap mevcuttur. Diğer sınıflar için kitapların yazım aşamasında olduğu burada beyan edilmiştir. Merak edip sizler için geneline göz atıp içinden “Mesleki Gelişim Atölyesi – 9” kitabını inceledim. Sadece bu kitap, T.C. Millî Eğitim Bakanlığı, Koç Holding ve IBM Türkiye arasında imzalanan Mesleki ve Teknik Anadolu Liselerinde 21. Yüzyıl Becerilerinin Geliştirilmesi Protokolü kapsamında proje yürütücülüğünü üstlenen Kalkınma Atölyesi tarafından hazırlanmıştır. Üçyüzkırk sayfalık kitabı, biri doçent, biri doktor olmak üzere yedi kişilik bir heyet ve onlara da yedi kişilik bir ekip katkı sunarak hazırlanmıştır.(2)

Kitap, ilk iki sayfasında kendisini tanıtıyor; bu kitapta neler var, her bir ünite hangi başlıklardan oluşuyor ve bu başlıklarda yapılacakların birkaç cümleyle ne işe yarayacağını şematik olarak açıklıyor. Bu kitapta; “Ahilik ve meslek etiği, İş sağlığı ve güvenliği, Teknolojik gelişmeler ve endüstriyel dönüşüm, Çevre koruma, Girişimci fikirler iş kurma ve yürütme, Fikri ve sınai mülkiyet hakları” olmak üzere altı ünite var. Siz benim “ünite” dediğime bakmayın. Eski alışkanlık, bir de size açıklayabilmek için üniteyi özellikle kullandım. Bu kitapta her bir üniteye “öğrenme birimi” ismi verilmiş. Her öğrenme birimi; “araştır düşün, merak ediyorum, mesleğe hazırlanıyorum, etkinlik zamanı, göster kendini, bilginin peşinde, bunları biliyor musunuz, izle ve düşün, yeni göreviniz ve değerlendirme” başlıklarında incelenmektedir.

Şimdi de ilk öğrenme birimi olan “Ahilik ve Meslek Etiği” ünitesini inceleyelim. İlk sayfada Piri Ahi Evran (Ahi Evren)’in küçük bir fotoğrafı ve güzel bir nasihati olan; “Ahi’nin eli, kapısı, Sofrası açık olmalı; Gözü, beli ve dili kapalı olmalı. Eline, diline, beline sahip ol. Kalbini, kapını, alnını açık tut. Gelen gelsin saadetle, Giden gitsin selâmetle. Eşine, işine, aşına özen göster.” Veciz bir metin paylaşılmış.

Sonrasında;  “Sosyal bir varlık olan insan, hayatı boyunca eğitimden çalışma hayatına pek çok alanda karşılaştığı sorunları çözmek için diğerleriyle bir araya gelerek farklı teşkilatların bir parçası olmuştur… Para kazanmanın yegâne amaç olmaktan çıkarak etik ilkelerinin özümsenmesi ve uygulanması gerekmektedir. Bu yüzden insanlar bir an önce iş ve meslek hayatındaki yozlaşma ve kirlenmeden şikâyet etmek ve kendisini savunmak yerine etik davranışlar sergileyip sergilemedikleri konusunda sorgulamaya başlamalılardır. Meslek etiği ilkeleri, şirketler veya işletmeler için ise çalışma ortamındaki sorunları azaltırken huzur ve üretimin artmasını sağlayarak yükselişe geçmelerine olanak sağladığı için önem arz etmektedir.” bilgisi verilmektedir. “Bu öğrenme birimindeki etkinlikler ile okul, iş ve meslek hayatındaki örnek durumları etik ilkeler bakımından sorgulayarak, etik karar verme becerinizi geliştireceksiniz.” açıklaması yer almaktadır.

Sonraki sayfada; “1. Öğrenme Birimi Beceri Şemasında;  İletişimde karşılaşılan engelleri anlamak, İş birliği içinde çalışmak, Kendini yazılı ve sözlü ifade etmek, Etik ilkelerin katkılarını anlamak olmak üzere “sosyoduygusal beceriler”, Kuralların gerekliliği ve işlevi, Ahilik ve meslek etiği, Ahilik ilkeleri, Meslek kuruluşları ve Ahiliğin tarihsel gelişimi olmak üzere “temel okuryazarlık” Problemi tanımlamak, Eleştirel okuyarak analiz etmek, Problemin olası nedenlerini araştırmak, Çözüm yolları araştırmak, Çıkarımda bulunmak olmak üzere “üst bilişsel beceriler”. Üç farklı baloncuk içinde şematik olarak paylaşılmıştır.

Ahilik ve Meslek Etiği Öğrenme Birimi Akışında ise “1.1 Meslek etiği ve iletişim, 1.2 Ahilik ve ahilik ilkeleri, 1.3 Meslek etiğine uygun problem çözme.” Olmak üzere ünitenin üç başlıkta inceleneceği anlaşılmaktadır. Hem defter hem kitap kullanımı formatında hazırlanmış, her sorudan sonra yeteri kadar yazılacak boş yer bırakılmış bu çalışmaya, “1.1 Meslek etiği ve iletişim” başlıklı ilk bölümle başlanmış. “Araştır ve Düşün” başlığında; Konuya başlamadan önce aşağıdaki soruların cevaplarını düşününüz/araştırınız ve cevaplarınızı yazınız.

  1. Sizce etik davranmak ne demektir? Bir insanın etik davranışlar sergilediğini nasıl anlarsınız? Açıklayınız
  2. Sizce “etik” ve “ahlak” kavramları arasında fark var mıdır? Açıklayınız
  3. Bir insanın etkili iletişim kurduğunu nasıl anlarsınız? Açıklayınız

Konuya giriş sayılabilecek yarım sayfalık bir bilgi notu yazıldıktan sonra “Mesleğe Hazırlanıyorum” başlığında; “iş ve meslek hayatınızda etkili iletişim kurmak çok önemlidir. Çünkü iş arkadaşlarınız, müşteriler ve farklı kuruluşlarla ilişki kurmanız, plan yapmanız, fikir sunmanız, problem çözmeniz gerekir. Bu öğrenme biriminde ahilik ve meslek etiği ile ilgili konular üzerinde çalışırken iş ve meslek hayatınızda başarılı olabilmek için gerekli en temel becerilerden biri olan iletişim becerileri üzerine odaklanacaksınız.” Açıklaması yer almaktadır.

“Etkinlik Zamanı” başlığında; Okul Seçimlerine Hazırlanıyorsunuz! Aşağıdaki etkinliği yapmak üzere bir grup oluşturunuz. Etkinliğe başlamadan önce grup isminizi, sınıfınızı ve grup arkadaşlarınızın isimlerini aşağıdaki kutucuklara yazınız.

  1. İkna edici olduğunu düşündüğünüz seçim vaatleriniz neler olacak?
  2. Okul seçimleri konuşmasında nelere dikkat edeceksiniz?

“Seçim Konuşmaları Üzerine Düşünme Zamanı, Sınıf Anlaşmamızda; Eğlenceli ve üretken bir eğitim ortamı için sınıf olarak hep birlikte belirlediğimiz yukarıdaki kurallara elimden geldiğince uyacağıma söz veriyorum”. Bölümleri yer almaktadır.

“Merak Ediyorum” başlığında; Sınıf kurallarını öğrenmek ne işe yarar? Sorusu sorularak öğrencinin uzun süre varolacağı sosyal ortam olan sınıfa uyumu hedeflenmiştir.

“Göster Kendini” başlığında; 1. Bu derste sınıf kuralları, bunların işleyişi ve önemine yönelik düşüncelerinizde ve/veya alışkanlıklarınızda değişiklik oldu mu? Nasıl? Açıklayınız.

  1. Aşağıdaki metni okuyunuz ve Emre’nin karşılaştığı iki iletişim engelini açıklayınız.

Sorularıyla öğrencilerin öğrenme sonrasında düşünce ve davranışlarındaki değişimleri gözden geçirmeleri ve açıklamaları istenerek kendilerini ifade etmeleri, bu sayede iletişimin insan hayatı için ne kadar önemli olduğunu kavramaları istenmiştir.

İkinci alt başlık “1.2 Ahilik ve ahilik ilkeleri” konusunda “Bunları biliyor musunuz?” başlığında; “Osmanlıdan günümüze kadar gelen “Pabucu dama atılmak” deyiminin kökleri, Ahilik teşkilatına dayanmaktadır. Müşteri aldığı bir ayakkabıdan (pabuçtan) memnun olmaz ise hemen esnaf şeyhi, kâhya, yiğitbaşı, vb. şikâyet makamlarını takip ederek ilgili kişiye şikâyetini dile getirirdi. Bu durum incelendikten sonra söz konusu kusur esnaftan kaynaklanmış ise o ayakkabının ücreti müşteriye iade edilirdi. Dava konusu olan kusurlu/kalitesiz ayakkabı ise o ayakkabıyı yapan esnafın damına atılırdı. Bu olay o esnaf için çok ağır bir cezaydı çünkü çarşıdan gelen geçen vatandaşlar için bu durum o esnafın iyi ayakkabı yapmadığı anlamına geliyordu. Başka bir deyişle, bugünkü̈ ticaret ve sanayi odalarının, meslek odalarının, meslek birliklerinin görevlerini yapan Ahilik teşkilatında; kalitesiz üretilen “pabucun dama atılması” uygulaması, kalite kontrol mekanizmasının ve meslek etiğinin etkin bir şekilde uygulanmasını sağlamıştır.” Bilgi notu paylaşılmıştır.

“Bilginin Peşinde” başlığında ise; “Püf noktası, iflas bayrağını çekmek, iflas topunu atmak gibi esnaflığa dayanan deyimlerin hikâyelerini internetten araştırınız” öğrencilerden istenilmektedir.

“Yeni Göreviniz” başlığında da; Bir sonraki ders için yan sayfada verilen çalışma alanına, etik denince aklınıza gelen kavramları içeren bir zihin haritası çiziniz. “Zihin haritası” oluştururken aşağıdaki yönergeyi takip ediniz. Zihin Haritası Yönergesi; Zihin haritasını sadece okulda (okuma, gözden geçirme, not alma, yaratıcı fikirler geliştirme, proje yönetimi ve ders anlatma) değil, iş hayatınızda (beyin fırtınası yapma, zaman yönetimi, proje geliştirme, ekip kurma, sunum yapma), özel hayatınızda (öncelikleri saptama, projeleri ve günlük işleri planlama), toplumsal hayatınızda (özel günleri takip etme, insanları ve mekânları hatırlama, tatilleri ve toplumsal olayları planlama ve iletişim kurmada) kullanabilirsiniz. Zihin haritalarının kullanım alanlarını özetleyen bir zihin haritası örneği yukarıda sunulmuştur.

Bu öğrenme biriminin son alt başlığında; “1.3 Meslek etiğine uygun problem çözme” konusu incelenmiştir. 1.4. Öğrenme birimi değerlendirme başlığında da beşli çoktan seçmeli beş soruyla öğrenme birimi sona ermektedir.

Okuma, dinleme ve yazma gibi temel öğrenme becerilerinin ötesine geçilebilmesi, kalıcı tam öğrenmenin gerçekleşebilmesi, öğrenilenlerin hayatta ihtiyaç duyulacak temel yaşam bilgileri olduğunun kavranabilmesi için öğrenciyi öğrenme faaliyetinin merkezine tutmaya yarayan tüm tekniklerin kullanılmaya çalışıldığı görülmektedir. Öğrencilere bilgilerin öğretmen tarafından hazır verilmesi yerine görev verilerek merak etmeleri sağlanmış. Araştırmaları ve düşünmeleri sonucunda elde ettikleri bilgileri grup faaliyetiyle arkadaşlarıyla paylaşırken kendilerini ifade etmelerine imkân sağlanmış olması ve akran öğrenmesi yoluyla pekiştirecekleri düşünülmüş. Dersin amaçlarına ulaşılma düzeyinin tespiti amaçlı değerlendirme testi uygulanmış. İpucu ve ilginç hikâyeciklerle konunun zihinde kalıcı öğrenilmesi ve hatırlanması amaçlanmıştır. Temel okuryazarlık, sosyokültürel ve üst bilişsel beceriler kazanılabilmesi için çok sayıda yöntem ve teknik kullanılmıştır. Zihin haritasını buna örnek gösterebiliriz.

Kitabın sonunda ise her kitapta olduğu gibi kaynakça, sözlük ve cevap anahtarı bölümü yer almaktadır. Kitaplar genel olarak itinayla renkli ve çok güzel hazırlanmış, kaliteli, yeterli, interaktif grup çalışmalarına yer verilmiştir. Bu haliyle öğrencilerin sıkılmadan takip edeceklerini, beğeneceklerini ve faydalanacaklarını düşünüyorum. İlgi çekici renkli görsellerin de de yer aldığı bu kitabı çok beğendim. Emeği geçenleri tebrik ediyorum. Gerçekten iyi bir ürün çıkarmışlar. Tüm ders kitaplarının en kısa zamanda bu vasıflarda hazırlanmasını ümit ederim.

  • http://meslek.eba.gov.tr/materyal.html
  • http://kitap.eba.gov.tr/panel/dosyalar/upload/1474/0/U_0_15_10_2020_16_42_34_545.pdf

Birleştiren Güç: EĞİTİM…

Birleştiren Güç: EĞİTİM…

Bir insanın hayat hikâyesinin yazılması ve yayınlanması için insanlık adına kayda değer faydalı ve kalıcı işler yapması gerektiğine inanıyorum. Bunu hak eden kişilerden biri de şüphesiz üniversite kuranlardır. Bir insanın bedeni ömrü, tüm dünyadaki insanların en uzun yaşayanı kadar olabilir. Ancak üniversite gibi bir eğitim kurumunu ve yaşatılması için de vakıf kurmak yoluyla adının süresiz yaşatılması mümkündür. İnancımıza göre de; “”İnsanoğlu öldüğü zaman, bütün amellerinin sevabı da sona erer. Şu üç şey bundan müstesnadır: Sadaka-i câriye, istifade edilen ilim, kendisine dua eden hayırlı evlat.” (1) Buna göre Merhum Halil Kaya GEDİK, kaynak bilimine ülkemizde yaptıklarıyla, kurduğu vakıf ve eğitim kurumlarıyla, yaptığı hayır ve ülkeye faydalı hizmetlerini devam ettiren yetiştirdiği evlatlarıyla bu üç şartı da sağlamış bulunmaktadır.

Halil bey, ilkokul dördüncü sınıfta Şükrü öğretmenini “eğitimin eğitimcinin kıymetini bana öğreten, hayatına yeni yollar açıp yön verip ışık olup bugünlere gelmesine sebep olarak” görmüştür. Evlerinin çok yakınındaki Uşak Sanat Okulu öğrencilerinin 1945 yılında kıyafetleriyle geçit yaparken “mazimiz parlak, bilmeyiz yılmak. Aslan sanatkârın heybetine bak.” Marşını dinleyerek etkilenmiştir. Başarılı olduğu ve puanı tuttuğu için torna tesviye bölümünü isteyerek okumuştur. İstikbalde mühendis olmaya bu hazırlığın sebep olduğunu söylemiştir. İstanbul’da Yıldız Teknik Okulu Makine Teknikerliğinde okumaya başladığında komşularının oğlunun Almanya’da mühendis olduğunu öğrenince kendisi de kararını netleştirmiş;  “çalışmak hiç boşa gider mi, bir gün gelir işime yarar” diyerek hemen Almanca öğrenmeye başladı.

Almanya’da makine mühendisliği stajını MAN fabrikasında yaparken bir yandan kaynak mühendisliği kurslarına devam etmiş. Türkiye’nin ikinci kaynak mühendisi olarak mezun olmuş. Artık çifte diploma sahibi genç bir mühendisti. Ülkemize dönünce Eskişehir Devlet Demiryolları TÜLOMSAŞ’ta mühendis olarak çalışmaya başlamış.  Kendisini mühendisten çok öğretmen olarak görüyordu. Bildiği öğrendiği herşeyi paylaşmak kaynak işinde bir ekip yetiştirmek için kolları sıvadı. Kaynak bölüm müdürüyken adeta küçük bir eğitim merkezi kurmuştu. Yanında getirdiği kitapları tercüme ederek kaynak eğitim kitabı hazırladı. İTÜ’de kurulan Kaynak Cemiyetine üye oldu. Türkiye’de kaynak mevzuatı ve standartlarının yazımında yer aldı. Eskişehir’de başlayan iş hayatında, ilk yerli ve milli proje olan Devrim Arabasının yirmi üç kişilik ekibinde yer alarak dört buçuk ay gibi kısa bir sürede sıfırdan her şeyiyle yerli otomobili imal etme onurunu yaşadı.

İstanbul Kartal’daki Böhler Kaynak Elektrot Fabrikasına genel müdür olarak davet edildi. Bu görevinde; ürünleri sattıkları kişilerin, malzemeyi kullanma inceliklerine dair bilgilerinin yetersiz olduğunu tespit etti. Bu değişimi sağlayabilirse daha başarılı olacağını düşündü. İlk iş olarak eğitime çalışanlarından başladı. Mühendis ve kaynakçılar için bir kitap hazırladılar. Türkiye’nin her yerinde temel, tekâmül ve uzmanlık olarak elliiki günlük programlarla “kaynakçı geliştirme kursları” açarak binlerce nitelikli meslek insanı yetiştirmiş. Piyasayla temasını eğitimlerle kurmuş, önce vermeyi bilmiş ve karşılığını almıştır. MEB işbirliğiyle de onbeş günlük kaynakçı kursları açılmıştır.

Genel müdür olarak her bir işçisiyle tek tek temas kurup, ziyaret edip görüşmüş sohbet etmiş, onların işleri yanında özel hayatıyla ihtiyaç ve sorunlarıyla ilgilenmiştir. Onların emeği, desteği ve gayretini alarak topyekün bir başarı sağlayacağına inanmıştır. Fabrikada tüm çalışanların hiçbir ayırım yapılmadan ve masraftan kaçınılmadan bol ve besleyici öğle yemeklerini birlikte yemeğe başladılar. Şirket bünyesinde yardımlaşma kooperatifi kurarak çalışanların ihtiyaçlarını ekonomik temin etmesini sağlamış. Sonrasında her çalışanın ev sahibi olmasını hedefledi. Fabrika arsasında boş bulduğu tüm toprağı ağaçlarla ve güllerde doldurdu.

Kaynakla birleştirip değer yaratmayı, israf etmemeyi, hatalardan ders almayı, sürekli daha iyisini üretmeyi hedefledi. Yeter kaliteye inandı ve ihtiyaca göre alımlarda tasarrufta bulundu. Yeterli derecede iyi ve son derece ucuzu satın almayı, maliyet kontrolüyle kaliteyi birlikte bir arada sağlayan yaklaşımı benimsedi. Kartal-71 adıyla Türkiye’nin ilk yerli kaynak elektrotunu üretti. Firma ortaklarının paylarını devretmesi teklifini kabul ederek fabrikanın sahibi oldu. Bir patron ve yöneticinin her çalışandan daha fazla çalışarak sevgi ve saygıyı hak edeceğini düşündü. Her risk ve kararın fırsatları da barındırdığını, bu şekilde ayakta kalıp büyüme ve gelişme sağlanabileceğine inandı. Her müşteriyi yılda bir kez yerinde ziyaret edip görüşmek gibi ve işçiyle yüz yüze sahada temas bir prensipleri vardı.

Buhar cihazları, iş makinaları, saç malzemeleri, döküm, kaynak, otomasyon-robot ve yatırım şirketlerini Gedik Holding çatısı altında birleştirdi. Kaynak grubu her zaman lokomotif işi ve şirketi olmuştur. GeKa markasıyla tamamen yerli sermaye ile üretilen ilk Türk kaynak ürünlerini İspanya’ya ihracat gerçekleştirmiştir. Türk sanayiinde kaynak bilimini, eğitimini, yetkili eğitim merkezini, akreditasyonu, üretimini, ihracatını gerçekleştirdi. Kaynak mühendisliğinin kalkınmada kilit rol oynadığını ve önemini gördü. Buna odaklanarak Türk insanına ve ülkesine değer kattı. Türkiye’nin ikinci, sanayinin ilk kaynak mühendisi olarak ilkleri başarmak konusunda kuvvetli bir azme sahipti. Ülke ihtiyaçlarına karşı muazzam bir sorumlulukla; eğitimi, gelecek teminatı olarak gören basiretli bir zihinle, yaşam ideali olarak gördüğü eğitim vakfını ve üniversiteyi kurmak da nasip oldu.

Her iki çocuğuna da belli bir yaşa geldiğinde sorumluluk almayı öğrenmeleri için paketleme, etiketleme gibi elde yapılan işlerde çalıştırmak için hafta sonları fabrikaya getirmiştir. Vizyoner kurucu, mentör, işinin başında olan insanları değil işini takip eden başarılı bir girişimci, gönül insanı, dinamik bir yönetici, Anadolu sevdalısı, şefkatli bir baba ve sevgi dolu bir dede olarak ailesine, ülkesine, milletine, kültürüne ve hatıralarına bağlı olan Halil Kaya Gedik, tüm yaptıklarına rağmen hala borcunu ödeyemeyeceğini düşünmektedir.

İş hayatına sıfırdan bir çalışan olarak başlamış, yaptıklarıyla etki gücü ve toplumsal fayda açısından örnek çalışmalar yapmış, çocuğuna “ölümümün ertesi günü yas tutmak yerine çalışacaksın” diye vasiyet etmiş “saklanmasında veya hatırlanmasında fayda bulunanlar” adıyla bilgi, belge ve arşiv tutmuştur. Yönetim kuruluna alarak birlikte çalıştığı ve yetiştirdiği kızı Hülya Gedik’e sağlığında yönetimi ve bayrağı devretmiş. Son güne kadar onun yanında yer almıştır. Uşak Üniversitesince; verdiği destekler, eğitime ve ülkeye kattığı değerler sebebiyle Fahri Doktora unvanı verilince çok mutlu olmuş.  Cesur ama temkinli, cömert ama tasarruflu, lider ama ortak akla değer veren, hızlı aceleci ama beklemeyi bilen, çalışmayı ibadet sayan bir insan olarak lüksten uzak yaşam sürmüştür. İsraf içinde yaşayan, acayip kıyafetler giyenlere, sigara içenlere, tembellere, kibirli ve yalan söyleyen insanlara alerjisi vardı. İnandığı bir şeye çevresindekileri de aynı şekilde inandırabilme hususunda başka türlü bir mahareti vardı.(2)

Mütevazılığı elden bırakmadan mesafesini koruyabilen, her zaman saygıyı hakeden, tecrübelerine dayalı fikirleriyle nasihat verirken bile çevresindekilerden belli bir zaman düşünmelerini, pişmanlık duyacak kararlar alınmamasını isterdi. Çalışanlarının bilgisiz ve beceriksiz olmalarından şikâyeti değil onların anlatılarak, öğretilerek ve yetiştirilerek aileye kazandırılmasını tavsiye ederdi. Kazanacağı parayla değil, paranın sebep olacağı iyilik ve yaratacağı ortak faydayla (iş-aş-sosyal yardım) ilgileniyordu.

İnsanı umutlandıran ve iyilik haline büründüren “Aman aman unutma! Hayat güzel, en güzel gün bugün” mucizevi bir sloganıydı.  Belli bir yaştan sonra insanın kişiliği gibi sevgisi de demlenip, kalbinin daha fazla aşkla dolduğunu söylemişti. Kalbinden rahatsızlanıp ameliyat olmasına ve yaşlanmasına rağmen son günlerine kadar çalışmayı hiç bırakmamıştır. Çok yapacak işim ve projelerim var yüzelli yıl yaşayacağım, çok çalışacağım ve hepsini gerçekleştireceğim derdi. Öğlen üzeri kısa bir uyku molasıyla enerjisini toplayarak sanki yeni bir güne başlamayı tavsiye etti.

Sigara ve içki gibi kötü alışkanlıklardan uzak duran, duayı, şükretmeyi ve ibadeti terk etmeyen bir yaşam felsefesi sahibi olan Halil bey, yardımsever, inançlı ve dinine bağlı bir insan olarak kurduğu vakfın hizmet edebilmesi için tüm şirketlerin her yıl karının yüzde beşini vakfa gelir olarak bağlamıştı. Doğruluk, dürüstlük, çalışkanlık, yardımseverlik ve paylaşmakla iyi ve makbul bir insan olunabileceğine inanmıştı. Kazandığı ve sahip olduğu her şey için Allaha şükreder ve yardımlarından bahsedilmesini istemezdi.

Hayatında; nikâhında ve Gedik Eğitim Vakfını kurarken attığı iki imzada yaşamının özetinin saklı olduğunu söylemiştir. Eşdeğer insanlar arasından her zaman kadınlara pozitif ayrımcılık yapmış ve yapılmasını tembihlemiştir. Kaynağın metalleri birleştirmesi gibi insanları, işleri ve toplumu birleştirebilen bir simyacı edasıyla davranmış kendisine kötülük yapanlarla bile ilişkilerini koparmayıp darıldığını belli etmemiştir. Dürüstlükle çalışmayı ibadet olarak olarak görmüş kendine güveni ve sağlığı çok önemsemiştir. Bir işteki başarının, o işe verdiğin önemle eşdeğer olduğunu daha çocukken babasının bakkal dükkânında öğrenmiştir. Siyasetten, devlet ve bürokrasi işlerinden olabildiğince uzak durmuştur.

Halil beye göre eğitim; bir insanın değil, bütün bir ülkenin hatta dünyanın kaderini dahi değiştirebilecek dönüştürme gücüne sahip uzun vadeli büyülü bir işti. Toplum odaklı yaklaşımın merkezine eğitimi koymuş ve buna odaklanmıştır. Kaynak konusunda sanayiye kazandırdıklarını kurduğu eğitim vakfı, açtığı yetkili eğitim sertifikasyon merkezi, okul ve üniversiteyle yeni kuşaklara aktarılması, öğretilmesi, nitelikli elemanlar yetiştirilmesi, ihtiyacı olanlara burs verilmesi gerektiğine inanıyordu. Uşak’ta ve İstanbul’da çok sayıda eğitim kurumunu eğitim sistemine kazandırmıştır. Başarılı öğrencilere burs vermiştir. Milli Eğitim Bakanlığı ve Cumhurbaşkanlığından takdir, şükran ve onur belgesiyle ve Türkiye Büyük Millet Meclisince “Üstün Hizmet Madalyası” ile ödüllendirilmiştir.

Halil Bey, YÖK’te üniversite başvuru sunumu konuşmasında; “seksen yaşında bir insan buralara kadar gelir mi? ben çalışmayı ibadet olarak görüyorum. Kendimi epeyce bir zamandır bir eğitimci olarak görüyorum. Beni bıraksınlar, ben sadece okullarla, öğrencilerle meşgul olmak istiyorum. Çünkü hakiki mutluluk nedir biliyorum. Sadece iş başarısının insan mutluluğu için yeterli olmayacağını gördüm ve anladım. Ekonomik başarıların sonuç olarak mutlaka toplumsal hedeflere yönelmesi gerektiğini, toplumsal kalkınmanın zorunlu bir gereği olarak görüyor ve doğduğum topraklara, ülkeme, devletime ve insanlığa hizmet etmeyi bir görev olarak kabul ediyorum. Bizim dosyanın içinde yalnız bir üniversite planı yok. Bir büyük ideal var, bir büyük heves var. Uşak’tan bir Anadolu kasabasından çıkmış Halil Gedik’in ona bu güzellikleri bahşeden Allah’a şükrü var, memleketine borcunu ödeme arzusu var. Bu artık benim son emelim, son hayalim.”

Mesleki eğitimini; “Türkiye’nin istikbalinde fark yaratabilecek ancak müşterek çözümle sonuca bağlanabilecek bir mesele olarak olarak görmüştür. MEB el atsın, ben işletme olarak kenarda durayım denecek bir mesele değil. İşletmeler, üniversiteler ve elbette devletin ilgili birimleri mesleki eğitimin yaygınlaştırılması için çaba harcamak, çözüme katkıda bulunmak mecburiyetindedir…” demiştir. Tüm isteğinin, şirketini ve kendi mal varlığını büyütmek değil, böylelikle sanayiden kazandığımı eğitim kanalıyla topluma geri vermek olduğu için Devlet kapısına da ilk defa bir okul/üniversite açmak için gittiğini söylemiştir.

Pendik Halil Kaya Gedik Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesini yaparak MEB’na bağışta bulunan Halil Beyle holdingdeki odasında 2010 yılında ziyaret ederek tanışma ve görüşme fırsatım oldu. İki yıl sonra vefatının ardından yönetim kurulu başkanı kızı Hülya Gedik ile görüşerek İstanbul İl Milli Eğitim Müdürlüğü Mesleki ve Teknik Eğitimi Bölümü ve İstanbul Gedik Üniversitesi işbirliğinde 2013 Yılı HALİL KAYA GEDİK 1. KAYNAKÇILIK BECERİ YARIŞMASI düzenlemiştik. Geleneksel hale gelen bu yarışma halen ilgi ve başarıyla her yıl devam etmektedir. Benim gibi O’nun da esnaf çocuğu ve bir meslek liseli olması, mesleki eğitime özel önem vermesi ona karşı olan saygı ve sevgimi daha da artırmıştır.

Biyografisini paylaştığım bu üçüncü kişi/kitap/yazım oluyor. Her üçünün de eğitim alanında unutulmayacak ciddi çalışmalar yaptığını ancak Halil beyin farkı sanayici olup istihdam, üretim, ihracaat ve ekonomik katkı sağlaması yanında eğitime de özel önem vermesidir. Bu kitabı vakti olan herkesin okumasını tavsiye ediyorum. Çünkü okumak için elinize aldığınızda bitirmeden bırakamayacaksınız. Son cümleyi yine Halil beyin sözleriyle kapatayım; “Türk insanı olarak yabancılardan bir eksiğimiz yoktur. Yabancılar bazı şeyleri bizden daha iyi yapabiliyorsa, bu bizden üstün özelliklere sahip olduklarından değil, bizden daha çok çalıştıklarındandır. Çok çalışmalıyız. Bir gün gösterdiğimiz her gayretin karşılığını göreceğimize inanmalıyız.” Allah rahmet eylesin. Mekanı cennet olsun. AMİN…

(1)https://sorularlaislamiyet.com/oldukten-sonra-amel-defterleri-kapanmayan-uc-kimse-kimlerdir, Müslim, Vasiyyet 14. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Vasâya 14; Tirmizi, Ahkâm 36; Nesâî, Vasâyâ 8.

(2) Bu yazı “Türk Sanayiinin Birleştiren Gücü: Halil Kaya Gedik, Nurten Yalçın Erüs, İstanbul Gedik üniversitesi, Armağan Kitap, Ağustos 2020” kitabından yararlanılarak hazırlanmıştır.

Tek Film: Kötü Eğitim

Tek Film: Kötü Eğitim

İnternetten herhangi bir film izleme sitesine girip film türlerine göz attığınızda; aksiyon, aile, animasyon, belgesel, bilim-kurgu, biyografi, dram, komedi, fantastik, gerilim, korku, macera, müzikal, polisiye, romantik, savaş, tarih, yerli ve yabancı vd. şeklinde devam ettiğini göreceksiniz. Binlerce film arşivi olan bu sitelerde maalesef eğitim türü bir başlık olarak yer almıyor. Deneme amaçlı arama çubuğuna “eğitim” yazdım sadece bir tane film listelendi. Bu film, Cory Finley tarafından 2019 yılı yapımı bir film. Adının “Bad Education/Kötü Eğitim” olması dikkatimi çekti. Demek ki eğitim içerikli filmler çok talep edilmiyor ve yapımcılar tarafından da çekilip yayınlanmıyor. Mutlaka filmlerin birçoğunun senaryosunda okul ortamı ve eğitim-öğretim konuları belli oranda yer alıyordur. Ancak bunların yeterli gelmediğini düşünüyorum. Hâlbuki kime sorsanız eğitimin insanlar, toplum ve ülkelerin geleceği için ne kadar önemli olduğunu anlatır durur.

Daha sonra farklı ortamda aynı adla çevrilmiş bir başka filme daha rastladım. İspanyol yönetmen Pedro Almodóvar’ın 2004 yapımı filmi, La Mala Educación / Kötü Terbiye / Kötü Eğitim; 60’lı yıllarda bir manastırda eğitim gören Ignacio’nun, onu taciz eden Rahip Manolo’nun, ilk gençlik çağlarındaki bu çocuğun aşık olduğu ve karşılık da gören bu aşkın rahip tarafından fark edilmesi ile okuldan uzaklaştırılan sınıf arkadaşı Enrique’nin ve aslında aynı zamanda Ignacio’nun yaşamının gidişatından doğrudan etkilenen ailesinin ’80li yıllara dek uzanan öyküsünü anlatıyor. Dolayısıyla pedofili, eşcinsellik ve bütün bunların sinemasal sunumu üzerine bir film karşımızdaki.(1) Bu kısa eleştiriden bile bu filmi de çocukların seyretmesinin çok da doğru olmadığı ve faydası yerine zararı olabileceği anlaşılmaktadır.

İlk sitede yer alan Kötü Eğitim filmini seyrettim. ABD’nin büyük bir eyaletindeki bölgenin okullarından sorumlu eğitim yönetimi kurumundaki yaşanan gerçek olayları konu alan filmde; iyi bir İngilizce öğretmeni kariyer yapıp üst yönetici olur. Sorumlu olduğu bir kampüs okulu son sıralardan dördüncülüğe kadar yükseltir. Her bir öğrenciye, veliye ve mezuna ilgi gösteren bu başarılı yönetici herşeyi o kadar güzel idare etmektedir ki herkes ondan çok memnundur. Okul çevrenin en talep gören popüler başarılı okulları arasına girmiştir. Hatta okulun bu başarısı çevredeki emlak fiyatlarını bile çok artırdığı için emlakçılar toplanıp okul yönetimine hediyelerle teşekküre gelirler. Başarılı yönetici Frank, her zaman dikkat çekici şık giyimiyle ve etrafında oluşturduğu güven ve pozitif enerjisiyle sevilen takdir edilen kişidir.

Lisenin gazetecilik kulübü cesur bir kız öğrencisi, okulun fiziki eksiklerinden ve ihtiyaçlarından hareketle bir araştırma haberi yapmak için bilgi-belge toplamaya başlar. Okulun gelirleriyle giderlerinin oldukça abartılı olduğunu, faturalar üzerinde okula her şeyin fazla fazla ve en iyilerinin alındığını hatta okula lazım olmayan çeşitli lüks harcamaların yapıldığını fark eder. Satın almaların yapıldığı şirketleri telefonla arar ve adreslerinde ziyaret etmeye başlar. Şirketlerin sahte olduğunu ve adreslerde bulunmadığını görür. Bu durumun yönetici tarafından öğrenilmesi üzerine muhasebe bölümü yöneticisi bayan çağrılır ve kendisine zimmetine geçirdiği yaklaşık ikiyüzbin doları geri ödemesi ve istifa etmesi şartıyla olay kapatılmaya çalışılır. Başarılı bu yönetici, üst yönetime bunu okulun marka değerinin düşmemesi, yerel yönetimden alacağı maddi desteği kaybetmemesi, çalışanların, öğretmenlerin ve öğrencilerin bu olaylardan etkilenmemesi amacıyla böyle yapılması gerektiğine ikna eder.

Boşalan muhasebe pozisyonuna on yıl boyunca denetim onayı veren kişi getirilir. Yönetici bu kişiye gerekli araştırmaları yapmasını ister ancak ortaya çıkarınca da neden denetim görevini yıllardır hakkıyla yapmadığıyla tehdit edip üstünü örtmesini ister. Giyim-kuşamına, kişisel bakımına ve sosyal yaşamına düşkün bu yöneticinin astronomik harcamaları ortaya çıkarılır. Polis olaya el koyar ve mahkemede muhasebeden sorumlu müdürle birlikte bu üst düzey yöneticide yargılanır ve hapis cezasına çarptırılır. Aslen öğretmen olan bu yöneticinin eşcinsel bir yaşam karakteri olarak gösterilmesi toplumsal olarak hepimizi rahatsız edici kabul edilemez bir durum olarak filmin en kötü tarafı olduğu söylenebilir. Denetleyenlerinde denetlenmesi gerektiğini gösteren bu durum insana ve kuruma olan güven konusunu etraflıca düşündürmektedir. Öte yandan suç işlemiş kişilerin pişmanlık duymayıp, yaptıklarını kendi vicdanlarına çeşitli telkinlerle yasadışı zimmeti emek ve başarısının karşılığında (maaşının dışında) hakkıymış gibi göstermesi de ayrı bir tespit.

Adı eğitim olan bu filmde; öğretmen ve öğrencilerin okulda yaptıklarına ve eğitim-öğretim faaliyetlerine hiç yer verilmez. Şahsen film bile olsa gerçek hayattan sinemaya aktarılan konuda; bir eğitimciye yaptıklarını hiç yakıştıramadım. Seyredenlerin sonunda eğitim-öğretim adına öğretici bir kazancı yok gibi görünse de başarılı olmak için yasa ve etik dışı davranışlardan uzak durmak ve dürüst olmanın her zaman gerekli olduğuna inandırmaktadır. Kötülerin suçluların cezasız kalmayacağını göstermesi adalete olan saygının sürmesini sağlamaktadır. Belki eğitimcilerin sadece eğitim-öğretim işleriyle meşgul olması ve ekonomik konulardan uzak durması gerektiği de söylenebilir. Okulların ekonomik, lojistik ve ikmal konularının profesyoneller tarafından yürütülmesi daha doğru olabilir.

Bu filmde yer alan tüm olumsuzlukların ülkemizde olmamış bile olsa en sonunda çoğu filmde olduğu gibi kötü bir rüya kabus olmasını çok isterdim. Ancak yaşananların gerçekte tarihin en büyük okul yolsuzluğu olarak bilindiği ve yaklaşık onbir milyon doların zimmete geçirildiğini ve sorumluların aldıkları cezaların açıklanmasıyla biten filmin sonunda gösterilmektedir. Gazetecilik kulübü üyesi cesur kız öğrenci mezun olup ünlü bir gazetede çalışmaya başlamıştır.

Filmler, kitap okumak kadar uzun zaman almaz yorucu da değildir. Buradan kitap okumayalım filmlerinin çekimini bekleyelim ve seyredelim anlamı çıkaramayız. Kısa zamanda kalın bir kitapta yazılanları senaryoyla seyredenlere aktarır. Keyifli bir zaman geçirmenizi sağlar. Eğitim filmleri, genel olarak herkesin iyi bildiğini düşündüğü konular olarak görülerek sıkıcı olacağı düşünülebilir. Ancak eğitim-öğretim içerikleri de ders anlatır tarz olmadan gizli/örtük bir müfredat gibi senaryo edilerek seyreden çocuk-yetişkin herkese mutlaka eğitici-öğretici olabilir. Belki de okullarda ödev olarak kaliteli eğitim filmleri öğrencilere gerekirse sansürle kontrollü olarak seyrettirilmelidir. Filmde yer alan konu ve olaylar üzerinde tartışılmalıdır. İnsanlık için eğitim gibi önemli bir konuda olumlu güzel içerikli filmlerin hazırlatılması, yayınlanması ve ücretsiz seyredilmesi daha çok teşvik edilmelidir.

Türk filmleri arasında komedi türünde hiç unutulmayacak Hababam Sınıfı yatılı okulda liseli öğrencilerin yaşamını Rıfat Ilgaz’ın Hababam Sınıfı adlı kitaplarından uyarlanarak yapılan bir film serisidir. Serinin ilk filmi 1975 yılında yapılmış olan Hababam Sınıfı’dır. Bunu daha sonra yine 1975 yapımı olan Hababam Sınıfı Sınıfta Kaldı, 1976 yapımı olan Hababam Sınıfı Uyanıyor ile Hababam Sınıfı Tatilde, 1978 yapımı olan Hababam Sınıfı Dokuz Doğuruyor ve 1981 yapımı olan Hababam Sınıfı Güle Güle filmleri izler. Serinin yeni nesil filmleri ise 2003 yapımı olan Hababam Sınıfı Merhaba, 2004 yapımı olan Hababam Sınıfı Askerde, 2005 yapımı olan Hababam Sınıfı Üç Buçuk, Hababam Sınıfı Yeniden 2019, Hababam Sınıfı Yaz Oyunları 2020 olmak üzere toplam onbir film çevrilmiştir.(2) Her yaştan seyircinin hala bıkmadan gülerek seyrettiği bu film serisinin eğitim açısından çok iddiası olmasa da dönemin sosyal-kültürel-ekonomik yapısını komedi tarzında yansıtmaktadır. Aşağıda  beş farklı kaynakta tavsiye edilen film listelerinde yer verilmemiş olması “Hababam Sınıfı” film serisinin pedagojik açıdan fazlaca değerli görülmediğine işaret sayılabilir.

Eğitimle ilgili dizi filmler ise TV kanallarında yayınlanmaya başladığı andan itibaren eleştirilerin de odağı olmaktadır. Yüzdeliklere girmeyecek nadir olumsuz olayların konu edilmesini kabul etmiyor olsam da eğitimin tartışılmasına doğruya ulaşılmasına sebep olacak olmasını da kazanç olarak görebiliriz. Filmlere göre haftalık olarak farklı sosyal mesajlara/kamu spotlarına yer verilmesi, bir sonraki hafta olumlu mesajlarla öncekilerin telafi edilebilmesi, güncel sosyal gelişmelerin yer alması ve ücretsiz TV kanallarında sınırsız sayıda seyirciyle buluşması dizi filmleri daha etkili kıldığı düşünülebilir.

Akademik alanda konuya iki fikirle katkı sunmak gerekirse; “Her gün seyrettiğimiz ve günlük hayatımızın bir parçası olan bilim, canlılar ve doğaya dair konular içeren dizi, belgesel ve sinema filmleri üzerine yapılan incelemelerin artması gerekmekte ve belli düzeylerdeki öğrencilere, nitelikli tartışma ortamları sağlanarak, öğretim materyali olarak bilinçli şekilde kullanılması eğitim-öğretim açısından faydalar sağlayabilir. Böylelikle, okulda verilen eğitimin dışarıda da desteklenmesi ve sinema filmleri gibi informal eğitim aracılarının öğretim materyali olarak, daha bilinçli bir şekilde hayatımıza dahil edilmesi söz konusu olabilir.(3) Türkiye’de sinema filmlerinin eğitim amacıyla kullanımı, bilimsel bir bakış acısı olmaksızın yapılan gösterimlerle sınırlıdır. Eğitime ayrılan bütçenin kısıtlılığı, okullardaki teknolojik alt yapı sıkıntısı, film arşivlerinin sınırlılığı, uygulamalı araştırmaların azlığı, öğretmen eğitimindeki eksiklikler gibi sorunlar filmle öğretim metodunun kullanılmasına engel teşkil etmiştir.”(4) Ancak FATİH Projesi ve EBA internet altyapısının hemen tüm okullarda kurulmuş olması olumsuz şartların rahatlıkla aşılabilmesine imkân sağlamaktadır. Buradan hareketle bahis, kumar ve farklı reklamlarla kontrolsüz olarak internetten seyredilmesi yerine, faydalı tavsiye edilebilecek film ve dizilerin resmi eğitim ortamlarından paylaşılması veli, öğretmen ve öğrencilerin güvenle seyretmelerine imkân sağlayacaktır.

Özellikle çocuklar tarafından elemeden geçirilmeden direkt olarak özümsenen filmler dikkat edilmediği takdirde çocukların hafızalarında derin izler bırakabiliyor. Çocukları filmler aracılığıyla doğruya yönlendirmek ve özendirmek için Milli Eğitim Bakanlığı öğretmenlere 2016 yılında bir liste hazırladı. İşte o filmler: “İki Dil Bir Bavul (yerli), Dans Etmenin Sırrı, Koro, Yerdeki Yıldızlar, Kara Tahta, Ölü Ozanlar Derneği, Sınıf, Tepetaklak Nelson, Canım Öğretmenim, Sevgili Öğretmenim, Aptal, Babam ve Ustam, Birinci Sınıf, Waiting For Superman, Olmak ve Sahip Olmak, Can Dostum, İmparatorlar Kulübü, Siyah, Özgürlük Yazarları, Patch Adams, Kör Nokta, Whiplash, Batıya Doğru Akan Nehir, Asyanın Kandilleri.” (5)

Her Öğretmene Mesleğini Sorgulatacak 12 Muhteşem Eğitim Filmi; “ Koro, Yerdeki Yıldızlar, Elveda Çocuklar, Kara Tahta, Ölü Ozanlar Derneği, Sınıf, Tepetaklak Nelson, Özgürlük Yazarları, İmparatorlar Kulübü, Sevgili Öğretmenim, Canım Öğretmenim, Mr. Holland’s Opus.” (6)

Tüm eğitimcilerin ve tüm öğrencilerin izlemesi gereken, izleyenlerin bakış açısını değiştiren bu filmleri sizler için derledik. İşte izleyenlerin ufkunu açacak eğitim konulu o filmler; “Ölü Ozanlar Derneği, Can Dostum, Üç Ahmak, Siyah, Özgürlük Yazarları, Sınıf, Kahvaltı Kulübü, Ders Tahtasının Ötesi, Sevgili Öğretmenim, Canım Öğretmenim, Zafer Benim, Sakıncalı Düşünceler, Cesur Kemancı.” (7)

Eğitimin önemi, öğretmenliklerin farklılıklara hoşgörüyle yaklaşabilmeleri ve öğrencilerin okulda maruz kaldıkları ayrımcılıklar gibi konularda günümüze kadar birçok film çekilmiş ve kitap yazılmış durumda. Biz de bu konuları içeren, aşağıda açıklamalarını Beyaz Perde’den aldığımız ve IMDb puanlarına göre sıraladığımız eğitimle ilgili 20 filmi paylaştık; “ 3 Aptal, Her Çocuk Özeldir, Can Dostum, Ölü Ozanlar Derneği, Kahvaltı Kulübü, Koro, Unutulmaz Titanlar, Detachment, Tehlikeli Oyun, Benim Dünyam, Masum Hamleler, Özgürlük Yazarları, Akeelah and the Bee, Babam ve Ustam, Kalk ve Diren, Fil, Kara Tahta, İmparatorlar Kulübü, 50 Cesur Kemancı, Sakıncalı Düşünceler.” (8)

Eğitime ve Eğitimcilere Dair 24 Güzide Film; “Ölü Ozanlar Derneği, Sınıf, Sevgili Öğretmenim, Özgürlük Yazarları, Karanlığın İçinden, Detachment, Can Dostum, Lean on Me, İmparatorlar Kulübü, Acı Bir Hayat Öyküsü, 3 Aptal, Kahvaltı Kulübü, Ders Tahtasının Ötesi, Yerdeki Yıldızlar, Tepetaklak Nelson, Forrester’ı Bulmak, Koro, Canım Öğretmenim, Kalk ve Diren, Sözcüklerin Gücü, The Ron Clark Story, Muhteşem Münazaracılar, Sakıncalı Düşünceler, 50 Cesur Kemancı, Olmak ve Sahip Olmak, İki Dil Bir Bavul.”(9)

Yukarıda beş farklı kaynaktan tavsiye edilen film listelerini özellikle derledim. Hepsinde tekrar eden filmler çoğunlukta farklı isimler az sayıda, yerli yapım sadece üç tane yer alıyor. Yine de bir araya getirildiğinde otuzun üzerinde filmin bulunduğu görülmektedir. Bu filmlerin internetteki film izleme sitelerinde neden türler başlığında eğitim adıyla toplu yer almadığını araştırmaya devam etmek gerektiğini düşünüyorum.

  • http://www.beyazperde.com/filmler/film-52306/elestiriler-beyazperde/
  • https://www.wikiwand.com/tr/Hababam_S%C4%B1n%C4%B1f%C4%B1_(film_serisi)
  • https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/617921
  • https://www.semanticscholar.org/paper/ sinema filmlerinin eğitim amaçlı kullanımı: tarihsel bir değerlendirme
  • https://www.yenisafak.com/hayat/meb-ogretmenlere-bu-filmleri-tavsiye-etti-2577619
  • https://listelist.com/muhtesem-egitim-filmleri/
  • https://www.haberturk.com/konusu-egitim-olan-13-muhtesem-film-2156056/13
  • https://www.campusonline.com/kariyer/egitim-filmleri-egitim-ile-ilgili-izlemeniz-gereken-20-film
  • https://onedio.com/haber/egitime-ve-egitimcilere-dair-25-guzide-film-468968

Meslek Liselerinde Bir Hafta

Meslek Liselerinde Bir Hafta

Türk Eğitim Sistemi ve ortaöğretim kurumları içinde Mesleki ve Teknik Anadolu Liseleri üzerine tartışmalar ve eleştiriler eskiden beri süregelmektedir. Anadolu Liseleri, Fen Liseleri, Sosyal Bilimler ve Güzel Sanatlar Liseleri hakkında meslek liseleri kadar tartışma olmamış ve kamuoyunda, iş hayatında ya da akademik alanda konu edilmemiştir. Nedeni ise bu okullar bitince edinilen diplomayla çoğunlukla iş hayatına başvurulmuyor veya diplomanın gerektirdiği bilgi, beceri veya seviye beklentisi içinde olunmuyor. Diploma, bir üst öğrenime başvurabilmek için gerek şart olarak görülüyor. Bu açıdan bu okullar da akademik yaklaşımla üniversiteye yerleştirme oranları üzerinden eleştirilebilir. Mesela; 2019 yılında lisans programlarına yerleştirme oranlarında; Anadolu lisesi % 28, fen liseleri % 49, sosyal bilimler lisesi % 58 oranıyla eleştirilerek başarı ve hedeflere ulaşma düzeyinin düşük olduğu söylenebilir.

Meslek lisesi mezunları, iş dünyasınca yeterli bilgi, beceri düzeyini sağlayamadıkları ve üretim teknikleriyle makineleri kullanarak beklentileri yeterince yerine getiremediği için eleştirilmektedir. Mezun öğrenciler, iş hayatının kendilerine tecrübe kazanma fırsatı tanımadığını, hepsinin yetişmiş tecrübeli eleman aradığını, çalışma şartlarının ve ekonomik imkânların en azından ilk başlangıçta yeterince iyi olmadığını söyler. Neredeyse tüm mezun öğrenciler, beyaz yakalı olabilmek, askerliği kısa dönem veya yedek subay yapabilmek, toplumdaki itibarını artırmak, hayat arkadaşını seçerken daha şanslı olmak ve daha iyi şartlarda iş bulabilmek için mutlaka üniversiteye yerleşmeyi denemektedir. Üniversitelerde lisans bölümlerine yerleşme oranı da % 5 -10 düzeyinde kalmaktadır. Mesleki eğitim öğretmen ve yönetim kadroları da ortaokuldan akademik düzeyi düşük öğrencilerin meslek lisesine geldiği için mezunların çoğunun alanında/mesleğinde işe giremediği ve yükseköğretimi kazanamadığını dert eder. Karşılıklı olarak bu beklenti ve eleştiriler son birkaç yıla kadar yıllardır sürüp giderdi. Son iki yılda yapılan sektörel işbirlikleri, üniversite bünyesinde açılan yeni nesil meslek liseleri ve virüs salgınında ihtiyaç duyulan sağlık gereçlerinin üretilmesinde gösterilen olağanüstü gayretler bu konuşmaları olumlu yönde değiştirmiştir.

İnsanların gözardı edilmeyecek bir kısmı eğitildiği alanların dışındaki işlerde çalışıyorsa orada eğitim-insan-iş dengesinin bozulduğu, verilen emeklerin, harcanan kaynakların ve zamanın boşa gittiği söylenebilir. Düşünün ki perakende satış elemanı eğitimi alan kişi, işini değil güvenlik elemanlığı veya kafede servis elemanı olmuş, servis elemanı olarak okuyan da mağazada size ürün satıyor bu doğru olur mu? Peki, bu nasıl engellenebilir veya azaltılabilir. En azından mesleki eğitimde mezunların alanında istihdamı nasıl sağlanabilir. Kısacası eğitim-istihdam ilişkisi nasıl sağlanabilir. Öncelikle öğrencilerin işletmede beceri eğitimi ve staj ile başlayan ilişkinin okul bitirilip mezun olunmadan iş görüşmeleri üzerinde durulmalıdır. Bunun büyük oranda tamamen gerçekleşme ihtimali olmayacağı düşünülerek mezun olmadan okulların son sınıflarındaki tüm öğrencilerin; eğitim-iş buluşmaları, kariyer günleri, başarılı öğrencilere iş teklif mektupları, kendine güvenen öğrencilerin cv başvuruları, iş ve meslek danışmanıyla görüşmeden diplomasının verilmemesi gibi bir dizi planlı-zorunlu eylemde bulunulabilir.

Mezunların iş talebini kabul edecek olan iş hayatı temsilcilerinin eleştiri ve beklentilerini ciddiye alarak, taleplerin dört yıllık meslek lisesi eğitim süreci içinde yerine getirilmesini nasıl sağlayabiliriz. İş hayatının bu talebi doğrultusunda yapılacak çalışmalar 2023 Eğitim Vizyonunun gerçekleşmesi anlamına gelmektedir. Vizyon, genel anlamda; “Çift kanatlı insani eğitim, aklı/kalbi/zevki selim sahibi bireyler, okul-mahalle spor kulüpleri, okullar çocukların hayat alanı, azaltılmış sınav baskısı, ilgi-yetenek-mizaçlara göre eğitim, akademik ders yoğunluğunun azaltılması, sektörün süreçte etkin rol alması ve işbirliği, okurken çalışma, 21. yy becerileri, mutlu çocuklar güçlü Türkiye.” içermektedir. Tüm bunlar, anaokulundan başlayarak toplam zorunlu oniki yıllık bir süreç sonunda başarılabilecektir. Ancak bizim oniki yıl beklemeden son sınıf öğrencilerine de pratik çözümler sunabilmemiz gerekmektedir.

Konumuz ortaöğretim ve meslek liseleri olunca dört yıllık bu sürece odaklanmak gerekiyor. Öğrenci dört yıl boyunca haftada kaç saat hangi dersleri görecek, hangi pratik eğitimlere katılacak, bunu belirleyen resmi bağlayıcı belge ise “Haftalık Ders Çizelgesi” dir. Anadolu Meslek ve Anadolu Teknik Programı haftalık ders çizelgesi Şubat-2018 ve Mayıs-2019 dan sonra son halini Nisan-2020 tarihlerinde yapılan düzenlemelerle almıştır.

Yeni öğretim yılında 9. Sınıflardan başlamak üzere kademeli olarak uygulanacak olan çizelgeye göre;

  • Daha önce 9. Sınıfta 40 olan haftalık ders saatinin diğer sınıflarda olduğu gibi 43 saatlik ders yüküne devam edilmesi yani günlük ise en az sekiz saatlik ders yapılması,
  • Daha önce 10. Sınıfta yapılan Meslek/Alan seçiminin 9. Sınıfta yapılması ve meslek derslerine başlanması,
  • sınıfta her iki programda ortak olmak üzere 9 ders saatini seçmeli genel kültür veya seçmeli meslek derslerinden seçilebilmesi, AMP da daha önce 6 saat seçmeli (ayırım olmadan) ders yerine 7 saat seçmeli meslek dersi seçebilmesi,
  • Daha önce 9. ve 12. Sınıflarda 1 (bir) saat olan Rehberlik ve Yönlendirme dersinin 10. – 11. ve 12. Sınıflarda 1 (bir) saat olarak yapılması,
  • Merkezi sistem puanıyla yerleşen Anadolu Teknik programında daha önce 25 saat olan ortak genel kültür/akademik derslerin 42 saate çıkarılarak tamamen akademik destek dersleriyle eğitim yapılması, son yıl istemeleri halinde bunun yerine seçmeli meslek dersleri ve işletmelerde meslek eğitimini tamamlamaları halinde Anadolu Meslek Programından mezun olabilmesi,

Şeklinde değişiklikler yapılmıştır.

Bu değişikliklere göre; öğrenci 9. sınıfa kayıt olup yerleşirken dört yıl boyunca eğitim alacağı meslek lisesinde var olan alan/mesleklerden birini tercih edecektir. Seçtiği mesleğin/alanın 11 saatlik seçmeli meslek derslerini okuyacaktır. Bu 11 saat içinde 2 saat “mesleki gelişim atölyesi” dersi bulunmaktadır. Bir önceki yıla göre genel kültür derslerinin sayısında ve saatlerinde bir değişiklik olmamıştır. Eskiden olduğu gibi 10. Sınıfın birinci döneminin sonuna kadar alan/meslek değişikliği yapabilecektir. Daha önceden dil ve anlatım, matematik ve fen bilimleri, sosyal bilimler, din, ahlak ve değerler, yabancı diller ve edebiyatı, spor ve sosyal etkinlik, güzel sanatlar, bilişim olmak üzere 8 alanda toplam 39 seçilebilecek dersler tablosu yayınlanmıştır.

Rehberlik ve Yönlendirme dersinin 9. Sınıftan kaldırılması henüz mesleğini/alanını seçmiş olmasına rağmen bu alanda devam edeceği kesinleşmemiş, bir buçuk yıl içinde değiştirme imkânı bulunan öğrenci için bir ihtiyaç olduğu söylenebilir. Öte yandan 10. ve 11. Sınıflara eklenmiş olması olumlu ve faydalı bir değişikliktir.

Sınav puanıyla merkezi olarak yerleşip kayıt olmuş veya 9. Sınıfta gerekli şartları taşıdığı için 10. Sınıfta ATP geçen öğrencilerin son yıl tekrar AMP geçişine imkan tanınmış olması da esneklik ve geçişkenlik açısından yerinde bir karar olmuştur..

Ancak; öğrencilerin ilgi, yetenek ve becerilerinin tespiti, tüm meslekler için gerekli temel becerilerin kazandırılması açısından 9. Sınıfta 2 (iki) saatlik mesleki gelişim atölyesi dersinin süre olarak çok yetersizdir. Yıllar önce olduğu gibi bir gün 8 (sekiz) saatlik içinde teorik teknoloji dersini içeren uygulamalı atölye dersi daha faydalı olacaktır. Bu iki saat, öğrenciye teori ve uygulamayla faydası dokunacak çalışmalar için yetersizdir. Bu sekiz saat zaman diliminde henüz bir mesleğe ısınmamış öğrencilerin tasarım beceri atölyelerindeki gibi değişik alanlarda sıkıcı olmayan üretim süreçleri içinde meslek sevgisi kazandırılması mümkündür. Bu sayede halen 9. Sınıfta var olan diğer liselere nakil geçişlerinin azalacağı ve meslek liselerinde öğrenci azalması olmayacaktır. Benzer şekilde AMP için işletmede beceri eğitimine 12. Sınıfta başlanması, bu son yılda neredeyse tüm öğrencilerin üniversiteye yerleşmeye çalışıldığının bilindiği gözönüne alınarak hedefin mesleğin pratiğini işbaşında öğrenmek yerine sınavlara çalışmaya ağırlık vererek üniversite kazanmak arasında bocaladıkları bilinmektedir. Bu sebeple işletmede beceri eğitimi 10. sınıfta 1 (bir), 11. Sınıfta 2 (iki) gün olarak değiştirilmesi mezunların iş hayatına geçişlerini ve kabullerini kolaylaştırıp hızlandırabilir.

Anadolu Teknik Programındaki öğrenciler, 12. Sınıfına kadar işletmede işbaşında uygulamalı mesleki beceri eğitimine gitmeyip okulun atölye imkânlarıyla uygulamalı meslek eğitimine katılarak, okulu bitirmeden zorunlu 40 iş günü (300) saatlik bir staj programıyla mezun olacaktır. Son yıl hiçbir meslek dersini teorik veya uygulamalı görmeden mezun olup teknisyen unvanı alacak olması ayrıca tartışılması gereken bir konudur. Bu öğrencilerin sektöre nitelikli eleman yerine 25 saat eklenen akademik destek dersleriyle birlikte doğrudan üniversiteye hazırlanması anlamına gelmektedir. İTÜ ve ASELSAN MTAL gibi okullar için doğru ve uygun olacağı düşünülmüş bir program olarak mantıklı görünmektedir.

Meslek Liselerinin haftalık ders çizelgelerinde yapılan kısıtlı düzenleme bu haliyle, dört yılın sonunda mezun öğrencilerin çoğunluğunun iş hayatına geçişinde sınırlı değişiklikler oluşturacaktır. Eğitim 2023 Vizyonunda dört yıl boyunca yapılacakları da belirlemiş bir yol haritasındaki hedeflere ulaşma süresini uzatacaktır.

Sebeplerine gelince; ortaokulu henüz bitirmiş bir genç, sabahtan akşama kadar okulda haftalık 43 saatlik bir akademik ders yükü altında, evden okula gidiş geliş sürelerini (özellikle büyükşehirlerde) düşünerek evine yorgun argın varacak, yeme-içme ve dinlenme gibi temel ihtiyaçlarını karşıladıktan sonra o günün ders tekrarı ve ödevleri ile ertesi günün derslerine ön hazırlık için az vakti kalacaktır.

Haftalık ders çizelgesindeki bu değişiklik, tüm resmi rapor ve toplantılara konu olmuş 9. Sınıflarda ağırlıkla sorun olarak karşımıza çıkan devamsızlık, başarısızlık, sınıf tekrarı, okul terk ve disiplin oranının azaltılmasında beklenen faydayı sağlamada etkisi az olacaktır. Okulda akademik ağırlıklı yapılandırılmış olan mesleki eğitim sistemine devam edileceği görülmektedir.

Mesleki Eğitim Merkezlerinin örgün eğitime dahil edilmiş olmasına ve tüm mevcut meslek liselerinde Mesleki Eğitim Merkezi Programı açılmasına imkan tanınmasına rağmen MTAL bünyesinde bu program beklendiği oranda yaygınlaşmamıştır.  Meslek lisesi çatısı altında var olan AMP ve ATP ilave MEP (Mesleki Eğitim Programı) olarak eklenerek 9. Sınıftaki performansı ile sekiz yıllık portfolyosuyla programlar arası tercih gerekmeden zorunlu yönlendirmeyle birlikte meslek seçiminde ise beceriye ve isteğe dayalı birbirini tamamlayan bir modele geçilmesi daha faydalı olacaktır. Böylelikle temel-orta ve üst düzey akademik/mesleki bilgi ve beceri kazandıran herkese hitap eden bir modele sahip olunabilecektir.

Gençlerin ihtiyacı çift kanatlı insani eğitim, aklı/kalbi/zevki selim sahibi bireyler olması için haftalık 2 saat beden eğitimi ve spor, görsel sanatlar veya müzik üçlüsünden sadece birini seçmek zorunda bırakılması gençleri mutlu etmeyecektir. Öğrenciler doğal bir talep olarak hem spor hem de müzik istiyor ve ilgi duyuyor olabilirler. Haftalık 43 saatlik ders yükü altındaki öğrenci, okulun sosyal-kültürel ve sportif alanlarından faydalanması için yeterli zaman kalmamaktadır. Bazı teorik genel kültür derslerinin uzaktan eğitim EBA platformuyla esnek zaman diliminde takip edilerek haftalık ders yükünün azaltılması sağlanabilir. Bu zaman dilimini okul-dışı sosyal-kültürel ve sportif ortamlarda geçirmelerine imkân sağlanabilir.

Vizyon kapsamında akademik ders sayısı ve süresi azaltılıp öğrenciler sınav baskısından kurtulacağı beklenmektedir. Bu yapılan düzenleme, sektörle işbirliğinin istenilen yeterli düzeyde artırılarak süreçte iş hayatının etkin rol almalarında yetersiz kalacaktır. Sektörle işbirliğinin öğrenciyle iş ortamının, işin ve işletmenin buluşturulmasına, öğrencinin doğrudan iş hayatı becerilerine katkı sağlaması önemlidir. En önemlisi de ilgi-yetenek-mizaçlara göre mesleğe yönlendirme ve iş hayatı desteğiyle iş ortamında mesleki bilgi, beceri ve yetkinliklerin kazandırılması gerekmektedir.

Nitelikli öğrenci ve kalifiye işgücünü yetiştirmede, öğrencilere sektörün beklediği oranda mesleki yeterlikleri kazandırılmasında, eğitim-istihdam ilişkisinin güçlenmesine katkı sağlanmasında, 2023 Vizyonu ile ulusal hedefler, sektörel talepler ve pedagojik ihtiyaçlar doğrultusunda mesleki eğitimin yeniden yapılandırılmasında daha önemli değişiklikler gerekmektedir. Mevcut istenmeyen sonuçların değişmesi ve beklenen sonuçların alınabilmesi için dört yıllık süreçte yapılanların önemli oranda değişikliğe uğraması beklenmektedir. Mesleki eğitimin tüm sorunlarının bu çizelgeyle değişmeyeceği bilinse de bir nevi yemek tarifi ve reçete olarak çizelgeyi kabul edebiliriz. Covid-19 Korona Virüs Salgınında sağlık alanındaki hayati ihtiyaçların karşılanmasında gösterilen olağanüstü çabanın ve ortaya çıkarılan ürünlerin medyada yoğun olarak yer almasıyla gündemde olan meslek liselerinin kamuoyunda algısı olumlu yönde artmıştır. Bu yazı hazırlanmadan önce meslek lisesi müdürlerinden yeni haftalık ders çizelgesinin getirdiği değişiklikler ve etkileri hakkında yukarıdaki bilgi ve fikirlere ulaşılmıştır. Meslek lisesi öğrenciliği, atölye ve meslek dersi öğretmenlik ve yöneticilikleri sonrasında otuz yıla yakın mesleki eğitim hayatındaki tecrübeleriyle bu uzmanların, yapılan bazı düzenlemelerin uygulanmadan da sonuçlarının öngörülmesinin mümkün olduğu kabul edilerek önerileri dikkate alınması faydalı olacaktır.

MESLEKİ EĞİTİM AFORİZMALARI

Hayaller kurulmadan hayatta beklenen değişiklikler ve güzel çalışmalar kendiliğinden gerçekleşmiyor. Bizim planımız kurgumuz dışında başkal...