Eğitim adına ülkemizde
yapılan tartışmaların neredeyse tümü akademik başarı temelinde gerçekleşiyor. Haftaya
birinci dönem bitiyor öğrenciler karnelerini alacaklar ve inanın neredeyse
velilerin tamamı karneyi ilk ellerine aldıklarında önce sol tarafındaki notlara
bakacaklar belki bir kısmı sonradan sağında yer alan davranışların
değerlendirildiği kısmı inceleyecekler. Anne-babalar karneyi
alınca önce sağ tarafına bakarak öğrencinin yanında davranış başlığındaki
yazılanları bir bir okumalıdır. Buradaki durumu birlikte değerlendirmelidir.
Buradaki başarısını da derslerdeki kadar belki de daha fazla ciddiye alıp
çocuğa geribildirimde bulunmalıdır. Oğlum aferin bak öğretmenin senin için çok
güzel bir cümle yazmış ayrıca davranışlarınla örnek bir öğrenci olduğun için
seni tebrik ederim, seninle gurur duyuyorum demelidir.(1)
Tıpkı bu konuda olduğu
gibi uluslararası alandaki eğitim sonuçlarımızın değerlendirilmesinde yine
notlar ve sıralamamız ön plana çıkarılmaktadır. En son yakın zamanda PISA 2018
sonuçları açıklandı. Hatta burada sosyoekonomik düzeyi yüksek ülkelerin ve
ailelerin çocuklarının daha başarılı olduğu da belirtildi. Bu gerçekten doğru
mu? Bu sonuçları etkileyen faktörler nelerdir? Bu sonuçları değiştirmek için
başka ülkeler ne gibi çalışmalar yürütüyor. Bu konularda yürütülen
tartışmaların çok azında Matematik, Fen Bilimleri ve Okuma dışındaki konular
gündeme gelebildi ve çok da dikkat çekmedi.
Milli Eğitim Bakan
Yardımcısı Mahmut Özer, PISA 2018 sonuçları hakkında değerlendirmesinde; “79
ülke arasında her üç alanda da puanlarını istatistiksel olarak anlamlı artıran
üç ülkeden birisi olduk. PISA araştırmalarında her üç alanda da Türkiye olarak
puanlarımız anlamlı bir seviyede yükseldi. Benzer şekilde sıralamamız da
yükseldi. Türkiye’nin ortalama matematik puanı 2003’ten bu yana en yüksek
düzeyine ulaştı.” Dedi. (2) Türkiye’nin her ne kadar 2015 yılındaki test
sonucuna göre puanı artsa da diğer OECD ülkelerinin ortalamasının altında
kaldı. Bu ortalamayı belirleyenler: Okuma, fen bilimi, matematik. Okumada OECD
ortalaması (seviye 2 ve üzeri için) yüzde 77 iken Türkiye yüzde 74, matematikte
OECD ortalaması yüzde 76 iken Türkiye yüzde 63, fen bilimlerinde OECD
ortalaması yüzde 78 iken Türkiye yüzde 75 ortalamalarında bulunuyor.(3) Bu
sonuçları PISA Eğitim Direktörü Schleicher bazı haber kanallarında oldukça
farklı ve çarpıcı biçimde yorumladı. Ama söylediklerinin ülkemizin sıralamadaki
yeri dışındakiler ya dikkat çekmedi ya da unutuldu.
PISA Eğitim Direktörü
Andreas Schleicher tarafından kaleme alınan Dünya Okulu adlı kitapta bu sınavla
birlikte elde edilen verilerin ülkelerdeki eğitim sistemleriyle ve şartlarıyla detaylı
karşılaştırması yapılarak aşağıdaki farklı sonuçların ortaya çıktığı
gösterilmektedir. (4) Bu tür
değerlendirme sonuçlarından sonra kesin olan bir şey var ki toplumun eğitimden
beklentisi ve daha iyi eğitim yapılması isteği artıyor. Eğitimin kalitesiyle
ülkelerin ekonomik başarıları arasında güçlü bir bağ bulunuyor ve bu tür
araştırmalarla bu artık ölçülebiliyor. Dünyanın hemen her yerinde eğitim
ağırlıkla okullarda yapıldığı için gözler tümüyle okullara çevrilmektedir.
Veliler okullardan yönetiminden ve öğretmeninden çok şey bekliyor. Belki de
kendilerinin evde yapamadıklarını da. Bir şekilde okulda hizmet verenlerin
kalitesi eğitimin çıktılarını belirliyor. Kaliteli eğitim kadrosu bir şekilde
eğitim sisteminin olumsuz ve aksayan yönlerini özerk davranarak telafi
edebilmektedir.
PISA sonuçlarına göre;
tüm öğrencilerine eşitlikçi fırsatlar sunan sistemler en yüksek performansı
gösteriyor. Yüksek performans gösteren okul sistemlerini farklı kılan her
öğrencinin öğrenebileceğine olan inanç, insan yeteneğini sıralamadan ve
sınıflandırmadan geliştirmeye terfi edenlerdir. Standartlardan ödün vermeden öğrenci
farklılıklarına ve ihtiyaçlarına pedagojik uygulamalarla cevap verenlerdir.
Eğitim kalitesinin, öğretmenlerinin kalitesini aştığı tek bir yer yoktur.
Öğretmenini titizlikle seçen, performansını yükseltme ve kariyerini geliştirme
fırsatı sunan, maaşına profesyonel standartları yansıtan ve iyi uygulamalar
için ortam sağlayan ülkeler başarılı oluyorlar. Ülkelerin eğitimin birincil
öncelik olup olmadığını, öğretmenlik mesleğinin statüsüyle anlayabilirsiniz.
Yüksek performans gösteren ülkelerin birçoğunda öğretmenler daha iyi kazanıyor
ve eğitim unvanlarına daha fazla değer veriliyor. Yetenek, tutku ve deneyimi
olmayan yanlış kişileri öğretmenliğe alma kararları kırk yıl sürecek bir
yetersiz öğretmen deneyimi demektir.
Öğretmenlik mesleği,
uluslararası düzeyde takdir görmesi ve ödüllendirilmesi gereken bir meslek
olması gerekirken sinema dalında OSCAR 91. kez ödül verilmesine rağmen küresel
öğretmen ödülleri daha yeni verilmeye başlanmasını anlamak zor. 21. yy başında
öğretmenliğin profesyonelliğine odaklanmak eğitim reformlarının anahtarı oldu.
Artık hiçbir öğretmenin sınıfı özel alanı değil. Singapur’da öğretmenler bir
kurulca onüç yetkinlikte yıllık olarak değerlendirilirler. Öne çıkan işler
yapanlar ikramiye havuzundan prim alabilirler. Okul özerkliği ile performansları
arasından pozitif ilişki olduğu ve daha güçlü yenilikçi girişimleri artırmakta
olduğu görülmüştür.
Şanghay’da iyi bir
okulun müdür yardımcısı iseniz ve okul müdürü olmak istiyorsanız düşük
performanslı bir okulu adam edeceğinizi ispatlarsınız. İngiltere’de üst düzey
bir okul olabilmek için kendi duvarlarının ötesinde eğitimin iyileştirilmesine alabildiğiniz
katkınıza bakılmaktadır. Eğitim sistemlerine para akıtmak gelişmesi için
yeterli olmuyor. Asgari harcama eşiği sonrası birbirine yakın harcama yapanlar
farklı sonuçlar alabiliyor. Japonya birçok ülkeye göre gösterişli okul
binalarına, okul hizmetlerine, parlak ders kitaplarına ve pahalı spor
programlarına daha az para harcayarak kaynakların büyük bölümünü temel öğretim
hizmetlerine ayırır. Tasarrufun bir kısmıyla öğretmenlere daha iyi maaşlar
ödeniyor. Liyakat temelli bir süreçle, adalet duygusuna olan güvenle öğretmene
olan saygı sonucunda okullar arası öğrenci performans farkı azaltılabiliyor.
Yüksek performans
gösteren ülkelerin coğrafi konumu, refah seviyesi, kültür özellikleri değil
farklı kılan; farkındalık, kaynak, yenilik, iradeyi seferber edebilmeleridir.
Çocuklarda çalışarak başarılı olabileceklerine dair inanç ve kaliteli öğretmen
eğitim çıktılarını yükseltebiliyor. Şanghay’daki fakir aile çocukları, ABD orta
düzey aile çocuklarından daha iyi performans gösterdiler. En iyi öğretmenler,
en çok desteğe ihtiyacı olan okullara yönlendirilmektedir. Finlandiya’da daha
az ev ödevi ve daha az rekabet varken burada yoğun ev ödevi ve rekabete dayalı
sistemle başarılı olunmuştur. Hong Kong’da kamu bütçesinden eğitime % 23 pay
ayrılmaktadır. Eğitim, devletin neredeyse diğer her kurumunun gündeminin ilk
sıralarındadır. PISA verilerinde velilerin çocukları için okul seçerken okulun
niteliği, mali durumu, felsefesi, misyonu, eve mesafesi, güvenliği, tanınmış
olması ve keyifli ortamı sunmasana önem verme eğilimini tespit etmiştir. Hatta
bunlar okuldaki öğrencilerin akademik başarısından bile önemli görülmektedir.
Toplumların değişim
hızı, mevcut eğitim sistemlerinin yapısal kapasitesinin yanıt verebileceğinin
çok ötesine geçmiştir. Bu sebeple eğitimi bir yaşam biçimine dönüştürmemiz
gerektiğini öğrenmenin ömür boyu hiç bitmeyecek bir alışkanlık olmasını
gerektiğini kavramalıyız. Eğitim politikalarına karar verenler hesap verme
zorunluluğu olmaksızın önceki reform katmanı üzerine yenisini koyuyorlar. Bu sınavla
veriler anonimleşti. Eğitim politikalarının toplumları büyüleyici şekilde
değiştirme gücü farkedildi. Her yıl mümkün olan en iyi eğitimi alabilmek için uluslararası
sınırları aşan beş milyon öğrenci bulunuyor. Tüm ülkelerde eğitimden toplam
beklentilerin eğitim kurumlarının sundukları arasındaki uçurumun büyüdüğü ve bu
açığı kapatmak için ortak uluslararası çaba gerektiğinin farkına varmışlardır.
Bununla birlikte diğer ülkelerden hazır çözümler kopyalanmamalıdır. Önemli olan
yanında acil olana öncelik verilmesi gerektiği gözden kaçırılmamalıdır. PISA
sonuçları; eğitim için dijital teknolojiye büyük yatırım yapmış ülkelerde
öğrenci başarılarında kayda değer bir ilerleme ortaya koymuyor. Okulda
bilgisayarı ölçülü kullanan öğrenciler, bilgisayarı nadiren kullanan
öğrencilerden bir şekilde dahi iyi öğrenme çıktıları verme eğilimi gösteriyor.
Çok sık kullananlar ise çok daha kötü durumdalar. Özetle; teknolojiler iyi
öğretmenliğin etkisini genişletebilirken gelecek, teknolojinin potansiyelini
dizginleyebilen ve öğrencilerin içerik bilgisi edinmenin ötesinde öğrenmenin
değerini anlayabilmesine yardımcı olan, hayali problem temelli ortamların
tasarımcıları olan ve eleştirel değerlendirmeyi ve üst bilişi besleyen
öğretmenlerin olacaktır.
Her zaman olduğu gibi
sonuç odaklı yaklaşıp kaçıncı sırada olduğumuza bakmak yerine süreçlere
odaklanıp başarılı olanların bu aşamalarda neler yaptığını ve bizim neler
yapmamız ve yapabileceğimize karar vererek değişen her şey gibi farklı şeyler
yapmalıyız. Bu konuda Milli Eğitim Bakanlığınca başlatılan 2023 Eğitim Vizyonu,
bugüne kadar yapılanların dışında farklı şeyler ve umut verici gelişmeler
gösteriyor. Bilhassa öğretmen faktörüne odaklanıp öğretmenlerimizi daha çok
inandırmalı ve desteklemeliyiz. Değişen rollerinin farkına varmalarına yardımcı
olmalıyız. Danışan velilerimize hep söylüyorum lütfen okul peşinde koşmayın.
Okul binaları hep aynı betonarme, donatım-donanım birbirine çok yakın, kitap ve
müfredat aynı geriye insan yani öğrenci, öğretmen, okul lideri yöneticiler ve
aile desteği kalıyor. Kaybedilen herşey telafi edilebilir ama güven asla. Ülke
olarak çok çalışırsak başarılı olacağımıza ve bunun yegâne yolunun iyi eğitimle
olacağını olan güveni asla kaybetmemeliyiz. Bu sınavlarda iyi sonuçlar alan
ülkeler, vatandaşlarını hemen getirisi olan harcamalar yerine eğitim
vasıtasıyla geleceğe yatırım yapmaya ikna etmişti. Harcanan paranın büyük kısmı
sınıf içinde olan bitene harcanmış. İdari yapıda yukarıdan geleceklere değil
ilerideki okullara bakan, güçlü işbirliği kültürüyle yenilik ağlarını
genişletenler başarılı olmuşlar. Eğitimin ülke meselesi olup olmadığına medyada
sporun mu eğitimin mi daha çok yer aldığına bakarak öğrenebiliriz.
(1) https://egitimheryerde.net/karnemin-sagina-bak/
(2) https://egitimheryerde.net/pisa-sonuclari-egitimde-kaliteli-buyumeye-isaret-ediyor/
(3) https://egitimheryerde.net/pisa-sonuclari-yine-sasirtmadi/
(4) Andreas
Schleicher, Çev.Şirin Karadeniz, Dünya Okulu, Bahçeşehir Üniversitesi,
Temmuz-2019, Özlem Matbaacılık, İstanbul
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder