16 Ocak 2020 Perşembe

ALTIN BİLEZİK


Her insanın bir mesleği olmalıdır. Mesleği olanın işi, işi olanın aşı, aşı olanın evinde huzuru ve mutluluğu olur derler. Mesleği mutlaka geçimi temin edecek gelirin kazanılması olarak da görmemek gerekir. Diyelim aileden kalan zenginlik var diye bir mesleğiniz olmasın mı? Allah’ın bir kula verebileceği en yüce makam ve görev olan Peygamberlerin bile birer mesleği olduğu ve mesleğini icra ederek hayatlarını sürdürdükleri bilinmektedir. Geçmişte en zengin insanlar ülkeleri yöneten bir nevi sahibi olarak görülen krallar ve padişahlardı. Bu güç ve zenginliğe rağmen Osmanlı padişahlarının da bir mesleği vardı. Bu meslek kendilerine şehzade adı verilen çocukluk ve gençlik döneminde eğitimle kazandırılmaktaydı. Şehzadelere özel hocalarla gerekli görülen her konuda eğitimler verilirmiş.
Altın, insanlık tarihi boyunca tartışılmaksızın değerli bir element ve metal maden olarak kabul görmüştür. Kâğıt paranın kullanılmaya başlamasından önce metal para olarak altın kullanılmaktaymış. Toprak altından çıkarılmasının zorluğu, toprak kütleleri içinde dağınık küçük parçacık taneleri halinde bulunması üretilmesinin maliyetini de artırmaktadır. Havadan ve sudan etkilenmeden korunabilmesi, parlak sarı rengi, diğer metallere göre az bulunur olması, mücevher olarak işlenmesinin kolay olması talebi ve değerini artırmaktadır. Düşük miktarlarda değişik amaçla kullanılıyor olsa da daha çok yatırım aracı olarak ülkelerin merkez bankalarının piyasaya para sürmesi karşılığı rezerv olarak karşılık tutulan ve ekonomik finans sisteminin vazgeçilmez aracıdır.
Kültürlere göre farklılık gösterse de takı ve mücevher olarak kullanılan altından milletimiz başta düğünlerde geline olmak üzere önemli günlerde hediye olarak da bilezik haline getirilmiş halde bileğine takılmaktadır. İhtiyaç halinde kolundan çıkarıp bozdurularak her an her yerde paraya çevrilebilmektedir.
Atasözlerimiz içinde; “Altın bilezik: Para getirir meslek. Altın yumurtlayan tavuk: Mesleği, sanatı, parası, pulu olan, geliri yerinde kimse. Altın yere düşmekle pul olmaz: Üstün yetenekli insanın değeri, mevkiini, makamını yitirmekle azalmaz.” (1) Şeklinde yaygın olarak kullanılmaktadır. Sanat bir kimsenin bir işi en iyi bir biçimde her yerde ve şartta yapmasıdır. Bir sanata sahip kimse, sanatını uygulama alanına sokarak ondan geçimi için kazanç sağlar, yararlanır. Dolayısıyla sanat, altın gibi değerini hiçbir zaman kaybetmez.(2) Aynı atasözü zanaat için de söylenmektedir. Her ikisinde de bir becerisi ve mahareti olanların her zaman değerli olduğu ve gelirini temin ederek kimseye muhtaç kalmadan geçimini sürdürebileceği kabul edilmektedir.
Atasözlerinden hareketle insanı da altın gibi kıymetli kılan diğer tüm özellikler yanında yegâne şeyin mesleği olduğu anlaşılmaktadır. Hayat denen zaman dilimini ölçerken bir günü esas alarak değerlendirmede bulunursak en çok vaktimizin geçtiği yer genellikle işimiz, mesleğimiz ve iş hayatımızdır. Öyleyse başta bizim kendi tercih ve gayretlerimizle belirlediğimiz mesleğimiz ve işimizin hayatımız için çok önemli olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Buradan hareketle “mesleğim hayatım” tam da yerini bulmuş bir kavramdır. Mesleğiniz sizin hayatınızdır. Polis, avukat, savcı gibi meslekleri seçerseniz çoğunlukla suç konuları ve suçlularla dolu olan bir ortamda çalışacaksınız demektir. Müzik, Beden Eğitimi ve Resim öğretmeni olursanız hem sanatsal yönünüzü hem de sevdiğiniz bir işi mutlu güzel ortamlarda güle oynaya icra edeceksiniz demektir.
Kimi meslekler polis, avukat, öğretmen ve doktor gibi hizmet sektörünü, aşçılık, ayakkabıcılık, mobilyacılık, tesisatçılık ve kuyumculuk gibi meslekler imalat sektörünü, seracılık, çiçekçilik, sebzecilik, meyvecilik, zeytincilik ve besicilik gibi meslekle ise tarım ve hayvancılık sektörünü oluşturan mesleklerdendir.
Gün geçmiyor ki medya araçlarından herkesin sahip olmak için imrendiği, çocuklarının sahip olması için çaba sarf ettiği ve yıllarca öğrenim gördüğü kariyer mesleklerinin sahiplerinden, şirket sahibi zengin insanlardan ve çeşitli alanlarda ünlü popüler meşhur insanlardan mevcut yaşamlarını terk ederek tarım ve hayvancılığa yöneldiği duyulmasın.
Ünlü lezzetlerin önemli marka haline gelmiş yiyecek zincirlerinin kendilerini ayırt edici özellik olarak organik tarım kurallarına uygun çalıştıklarını ön plana çıkarmaktadırlar. Geçmişte köylümüzün üreterek kendilerinin tükettiği kara undan ekşi mayalı ekmeği, tarlasında ektiği sebzeleri bugün şehirde özel marketlerde organik gıda ürünleri olarak zenginlerin satın aldığını görmekteyiz. Bu ürünleri üretmek için bile ciddi bir bilgi birikimi, tecrübe ve emek gerekmektedir.
Meslek sahibi olmanın bir insana geçim sağlama dışında başkaca faydaları da bulunmaktadır.  Bir meslekle uğraşan kişi boş vaktini en iyi şekilde değerlendirmiş olur. Bir işi başarma ve ortaya işe yarar bir ürün çıkarma duygusunu yaşar. Bir başka insanın bir ihtiyacını gidermesini temin etmiş olur. Bir uğraşla meşgul olurken vücudun, aklın ve duyguların harekete geçmesiyle oluşan sağlıklı duruma kavuşur. Mesleği olan bir kişi yaşamak için başkasına muhtaç olmaz. Meslek sahibi olanın kendine güveni artar. Toplumda saygın bir yeri ve itibarı olur. Sahip olduğu meslek grubunun bir üyesi olarak aidiyet duygusu oluşur. Bireysel ve toplumsal huzura katkı sağlamış olur. Faydalı bir vatandaş olarak devlete karşı sorumluluklarını yerine getirebilir.
Millet olarak bir meslekte usta olmuş, işini bulmuş ya da kurmuş bir kadın ya da erkeğin, kariyer mesleği kabul edilen avukat, doktor, hakim veya bir öğretmenle evlenmesini yadırgamadığımız zaman mesleki eğitim algısı adına büyük bir mesafe katetmiş olacağız.
Eğitim tartışılırken sürekli bilişim ve teknoloji örnek gösterilir ve gelişmiş ülkelere nasıl yetişilebileceği anlatılır. İnsanlık için temiz doğal gıdalara, havaya ve sağlık yanında hizmet sektöründe yer alan ihtiyaçların hayati önemi olduğu gözardı edilmektedir. İnsanların güzel görünmek ve mutlu olmak için nelere katlandığı unutulmamalıdır. Herkese göre bir meslek, her mesleğe de ihtiyaç ve iş imkânı bulunmaktadır.
Birey için okul hayatı bittiğinde hayat okulu başlamaktadır. Hayatın gerçekleriyle yüzleşecek olan geleceğin yetişkinleri, çocukluk ve gençlik döneminde hayata hazırlanmalıdır. Kişinin ilgi ve yeteneğine uygun bir meslek, atalarımızın tabiriyle altın bilezik sahibi yapmalıyız. Hayatta herkesin yapabileceği bir meslek vardır. Mesele bunu doğru, zamanında tespit etmek ve bu doğrultuda eğitim almaktır.
Mesleki eğitimin kişi, toplum ve ülke için önemini, en iyi ve doğru şekilde nasıl yapılması gerektiğini, mesleğin ve iyi okulun nasıl seçilebileceğini, mesleki eğitim sonrası istihdam ilişkisinin nasıl kurulabileceğini, meslek lisesi, üniversite, sektör ilişkilerini,  daha detaylı anlattığım kaynak sayılabilecek “ALTIN BİLEZİK” isimli kitaba tüm internet kitapçılarından temin edilerek başvurulabilir.
“Kim kazanmazsa bu dünyada bir ekmek parası, dostunun yüz karası, düşmanının maskarası” diyerek ne güzel özetlemiş merhum şairimiz Mehmet Akif Ersoy. Kim olursan ol ve nerede olursan ol mutlaka bir mesleğin olsun. Eğitim sisteminde özellikle tarih derslerinde öğrencilere örnek olabilecek meslek sahibi peygamber, padişah, önemli devlet adamı ve ünlü işadamlarının meslekleri iş yaşamlarının ve başarı hikâyelerinin aktarılmasının faydalı olacağı unutulmamalıdır.
Kaynaklar
(1) http://www.lafsozluk.com/2010/10/altn.html (A.T. 25/04/2019)
(2) https://www.dersimiz.com/atasozleri_sozlugu.asp?islem=bilgigoster&id=660 (A.T. 25/04/2019)


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

MESLEKİ EĞİTİM AFORİZMALARI

Hayaller kurulmadan hayatta beklenen değişiklikler ve güzel çalışmalar kendiliğinden gerçekleşmiyor. Bizim planımız kurgumuz dışında başkal...