Her
insanın bir mesleği olmalıdır. Mesleği olanın işi, işi olanın aşı, aşı olanın
evinde huzuru ve mutluluğu olur derler. Mesleği mutlaka geçimi temin edecek
gelirin kazanılması olarak da görmemek gerekir. Diyelim aileden kalan zenginlik
var diye bir mesleğiniz olmasın mı? Allah’ın bir kula verebileceği en yüce
makam ve görev olan Peygamberlerin bile birer mesleği olduğu ve mesleğini icra
ederek hayatlarını sürdürdükleri bilinmektedir. Geçmişte en zengin insanlar
ülkeleri yöneten bir nevi sahibi olarak görülen krallar ve padişahlardı. Bu güç
ve zenginliğe rağmen Osmanlı padişahlarının da bir mesleği vardı. Bu meslek
kendilerine şehzade adı verilen çocukluk ve gençlik döneminde eğitimle
kazandırılmaktaydı. Şehzadelere özel hocalarla gerekli görülen her konuda
eğitimler verilirmiş.
Altın,
insanlık tarihi boyunca tartışılmaksızın değerli bir element ve metal maden
olarak kabul görmüştür. Kâğıt paranın kullanılmaya başlamasından önce metal
para olarak altın kullanılmaktaymış. Toprak altından çıkarılmasının zorluğu, toprak
kütleleri içinde dağınık küçük parçacık taneleri halinde bulunması
üretilmesinin maliyetini de artırmaktadır. Havadan ve sudan etkilenmeden
korunabilmesi, parlak sarı rengi, diğer metallere göre az bulunur olması, mücevher
olarak işlenmesinin kolay olması talebi ve değerini artırmaktadır. Düşük
miktarlarda değişik amaçla kullanılıyor olsa da daha çok yatırım aracı olarak ülkelerin
merkez bankalarının piyasaya para sürmesi karşılığı rezerv olarak karşılık tutulan
ve ekonomik finans sisteminin vazgeçilmez aracıdır.
Kültürlere
göre farklılık gösterse de takı ve mücevher olarak kullanılan altından
milletimiz başta düğünlerde geline olmak üzere önemli günlerde hediye olarak da
bilezik haline getirilmiş halde bileğine takılmaktadır. İhtiyaç halinde
kolundan çıkarıp bozdurularak her an her yerde paraya çevrilebilmektedir.
Atasözlerimiz
içinde; “Altın bilezik: Para getirir meslek. Altın yumurtlayan tavuk: Mesleği,
sanatı, parası, pulu olan, geliri yerinde kimse. Altın yere düşmekle pul olmaz:
Üstün yetenekli insanın değeri, mevkiini, makamını yitirmekle azalmaz.” (1)
Şeklinde yaygın olarak kullanılmaktadır. Sanat bir kimsenin bir işi en iyi bir
biçimde her yerde ve şartta yapmasıdır. Bir sanata sahip kimse, sanatını
uygulama alanına sokarak ondan geçimi için kazanç sağlar, yararlanır.
Dolayısıyla sanat, altın gibi değerini hiçbir zaman kaybetmez.(2) Aynı atasözü
zanaat için de söylenmektedir. Her ikisinde de bir becerisi ve mahareti
olanların her zaman değerli olduğu ve gelirini temin ederek kimseye muhtaç
kalmadan geçimini sürdürebileceği kabul edilmektedir.
Atasözlerinden
hareketle insanı da altın gibi kıymetli kılan diğer tüm özellikler yanında yegâne
şeyin mesleği olduğu anlaşılmaktadır. Hayat denen zaman dilimini ölçerken bir
günü esas alarak değerlendirmede bulunursak en çok vaktimizin geçtiği yer
genellikle işimiz, mesleğimiz ve iş hayatımızdır. Öyleyse başta bizim kendi
tercih ve gayretlerimizle belirlediğimiz mesleğimiz ve işimizin hayatımız için
çok önemli olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Buradan hareketle “mesleğim
hayatım” tam da yerini bulmuş bir kavramdır. Mesleğiniz sizin hayatınızdır.
Polis, avukat, savcı gibi meslekleri seçerseniz çoğunlukla suç konuları ve
suçlularla dolu olan bir ortamda çalışacaksınız demektir. Müzik, Beden Eğitimi
ve Resim öğretmeni olursanız hem sanatsal yönünüzü hem de sevdiğiniz bir işi
mutlu güzel ortamlarda güle oynaya icra edeceksiniz demektir.
Kimi
meslekler polis, avukat, öğretmen ve doktor gibi hizmet sektörünü, aşçılık,
ayakkabıcılık, mobilyacılık, tesisatçılık ve kuyumculuk gibi meslekler imalat
sektörünü, seracılık, çiçekçilik, sebzecilik, meyvecilik, zeytincilik ve
besicilik gibi meslekle ise tarım ve hayvancılık sektörünü oluşturan
mesleklerdendir.
Gün
geçmiyor ki medya araçlarından herkesin sahip olmak için imrendiği,
çocuklarının sahip olması için çaba sarf ettiği ve yıllarca öğrenim gördüğü
kariyer mesleklerinin sahiplerinden, şirket sahibi zengin insanlardan ve
çeşitli alanlarda ünlü popüler meşhur insanlardan mevcut yaşamlarını terk
ederek tarım ve hayvancılığa yöneldiği duyulmasın.
Ünlü
lezzetlerin önemli marka haline gelmiş yiyecek zincirlerinin kendilerini ayırt
edici özellik olarak organik tarım kurallarına uygun çalıştıklarını ön plana
çıkarmaktadırlar. Geçmişte köylümüzün üreterek kendilerinin tükettiği kara
undan ekşi mayalı ekmeği, tarlasında ektiği sebzeleri bugün şehirde özel
marketlerde organik gıda ürünleri olarak zenginlerin satın aldığını
görmekteyiz. Bu ürünleri üretmek için bile ciddi bir bilgi birikimi, tecrübe ve
emek gerekmektedir.
Meslek
sahibi olmanın bir insana geçim sağlama dışında başkaca faydaları da
bulunmaktadır. Bir meslekle uğraşan kişi
boş vaktini en iyi şekilde değerlendirmiş olur. Bir işi başarma ve ortaya işe
yarar bir ürün çıkarma duygusunu yaşar. Bir başka insanın bir ihtiyacını
gidermesini temin etmiş olur. Bir uğraşla meşgul olurken vücudun, aklın ve
duyguların harekete geçmesiyle oluşan sağlıklı duruma kavuşur. Mesleği olan bir
kişi yaşamak için başkasına muhtaç olmaz. Meslek sahibi olanın kendine güveni
artar. Toplumda saygın bir yeri ve itibarı olur. Sahip olduğu meslek grubunun
bir üyesi olarak aidiyet duygusu oluşur. Bireysel ve toplumsal huzura katkı
sağlamış olur. Faydalı bir vatandaş olarak devlete karşı sorumluluklarını
yerine getirebilir.
Millet
olarak bir meslekte usta olmuş, işini bulmuş ya da kurmuş bir kadın ya da
erkeğin, kariyer mesleği kabul edilen avukat, doktor, hakim veya bir öğretmenle
evlenmesini yadırgamadığımız zaman mesleki eğitim algısı adına büyük bir mesafe
katetmiş olacağız.
Eğitim
tartışılırken sürekli bilişim ve teknoloji örnek gösterilir ve gelişmiş
ülkelere nasıl yetişilebileceği anlatılır. İnsanlık için temiz doğal gıdalara,
havaya ve sağlık yanında hizmet sektöründe yer alan ihtiyaçların hayati önemi
olduğu gözardı edilmektedir. İnsanların güzel görünmek ve mutlu olmak için
nelere katlandığı unutulmamalıdır. Herkese göre bir meslek, her mesleğe de
ihtiyaç ve iş imkânı bulunmaktadır.
Birey
için okul hayatı bittiğinde hayat okulu başlamaktadır. Hayatın gerçekleriyle
yüzleşecek olan geleceğin yetişkinleri, çocukluk ve gençlik döneminde hayata
hazırlanmalıdır. Kişinin ilgi ve yeteneğine uygun bir meslek, atalarımızın
tabiriyle altın bilezik sahibi yapmalıyız. Hayatta herkesin yapabileceği bir
meslek vardır. Mesele bunu doğru, zamanında tespit etmek ve bu doğrultuda
eğitim almaktır.
Mesleki
eğitimin kişi, toplum ve ülke için önemini, en iyi ve doğru şekilde nasıl
yapılması gerektiğini, mesleğin ve iyi okulun nasıl seçilebileceğini, mesleki
eğitim sonrası istihdam ilişkisinin nasıl kurulabileceğini, meslek lisesi,
üniversite, sektör ilişkilerini, daha
detaylı anlattığım kaynak sayılabilecek “ALTIN BİLEZİK” isimli kitaba tüm
internet kitapçılarından temin edilerek başvurulabilir.
“Kim
kazanmazsa bu dünyada bir ekmek parası, dostunun yüz karası, düşmanının
maskarası” diyerek ne güzel özetlemiş merhum şairimiz Mehmet Akif Ersoy. Kim
olursan ol ve nerede olursan ol mutlaka bir mesleğin olsun. Eğitim sisteminde
özellikle tarih derslerinde öğrencilere örnek olabilecek meslek sahibi
peygamber, padişah, önemli devlet adamı ve ünlü işadamlarının meslekleri iş
yaşamlarının ve başarı hikâyelerinin aktarılmasının faydalı olacağı
unutulmamalıdır.
Kaynaklar
(1)
http://www.lafsozluk.com/2010/10/altn.html (A.T. 25/04/2019)
(2) https://www.dersimiz.com/atasozleri_sozlugu.asp?islem=bilgigoster&id=660
(A.T. 25/04/2019)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder