16 Ocak 2020 Perşembe

DEMİRCİ USTASINDAN DERSLER



Çocuk hikâyeleri deyince ilk akla gelen ünlü yazarlarımızdan biri olan Kemalettin TUĞCU eserlerinde; özellikle yalnızlığı, ıstırabı, kederi, hüznü, sevgiyi, acıyı, öğüt verici tarzda yazarak karamsarlığa itmeden ve kötümser duygulara sokmadan tüm insani duyguları küçük okuyucularına başarıyla aktarabilmiştir. Kendi ifadesiyle “Yazdıklarım hep güzel biter, umut verir. Yazdıklarımda kimseyi öldürmemişimdir. Çocuklar cinayetlerden hoşlanmazlar” demiştir.(1) Mesleki eğitim konusunda yazdığım makalelerden oluşan ve adını “sanat altın bileziktir” atasözünden esinlenerek “Altın Bilezik” koyduğum yayınlanmış kitabımdan sonra bu isme odaklandım. Geçmişte bu isimle bir çocuk hikâyesi bulunduğunu öğrenince yeni baskısı olmayan ancak sahaflarda bulunabilecek bu kitabın konusunu araştırma yabaşladım. Tuğcu’nun 1971’ de yazdığı çocuk hikâyesinin 1997 yılında Orçun Sonat tarafından TGRT Film adına çekildiğini ve Youtube’de yayında olduğunu gördüğüm anda seyretmeye başladım.
Küçük bir Anadolu kasabasında tamirci bir babanın ödeyemediği borçları için işyeri ve evindeki eşyalarına haciz konulmuştur. Fakirlik ve geçim sıkıntısı başlayan evde, anne-babasının kendi arasındaki konuşmalarından; yeni doğan küçük kardeşi bebeğin yeterince beslenemediği ve hastalanıp ölebileceğini duyan ortaokul öğrencisi Ferhat bir mektup bırakarak sabah evden ayrılıp şehre doğru yola çıkmasıyla başlayan film bütününde senarist seyirciye bugün hasret kaldığımızı birçok değeri de ön plana çıkarmaktadır.
Bir sabahçı kahvesinde çocuk simsarı iki kişinin tuzağına düşmekten son anda garsonların yardımıyla kurtulan Ferhat’ı konuşturup durumu öğrendiklerinde o sırada kahvenin diğer ucunda oturan Ali Dayı’dan yardım isterler. Çocuğu yanına alan Ali Dayı, doğruca demirciler çarşısındaki Mahmut Usta’ya gelerek durumu anlatıp “itin uğursuzun tuzağına düşmesin, meslek sahibi olsun diye sana getirdim” diyerek Ferhat’ı teslim eder. Çocuğa bir önlük verip işe başlatan ve Hüseyin Kalfayla tanıştıran usta aynı zamanda bir hayat arkadaşına da kavuşur. İş çıkışında evine getirip yatacak yerini gösterir. Kısa zamanda ustasına ve işine alışan ve çok seven Ferhat, her geçen gün mesleği öğrenerek ustalaşmaya başlar. Haftalık ücretini üçyüzbin lira belirleyerek kendisine söyler. Çarşıda bir başka esnafa ihtiyacına karşılık bir miktarda fazla borç para gönderen Mahmut Usta, esnaf arkadaşının fazla miktarı olan yedi milyonu çırakla geri gönderdiğinde bunu ailesine göndermek üzere Ferhat’a verir. Ailesine mektup yazarak merak etmemelerini yazmasını söyler. Babasının kendisini bularak geri getirmesini istemediği için adresini yazmaz.
Ustası bir yandan mesleği bir yandan da esnaflığı ve ahiliğin esaslarını da öğretir çırağına. Esnaf komşularına selam vermeden, onların hal hatırını sormadan geçmeyen ustası, işini teslim alan müşterinin uzattığı parayı saymadan “bereket versin” diyerek cebine koyduğunda saymasını hatırlatan müşterisine “niye eksik veresin ki” cevabına hiç şaşırmaz. Herkesi kendisi gibi dürüst ve güvenilir kabul eder Mahmut Usta.
Ailesine para göndermeye gittiği postanede yerde değerli bir elmas taş bulur ve gelip ustasına danışır. Gazeteye ilan verip sahibini ararlar. Çok sayıda insan, bulunan değerli taşa sahip çıkmak ister. İnsanların kendisine ait olmadığını bildiği halde yalan söyleyerek sahip olmaya çalışmalarına çok şaşırır.  Elmas taşın sahibi bulunur ve çocuğa yüz milyon hediye verir. Ferhat bu parayı da ailesine gönderir.
Çarşıda başka ustaların tamir edemediği motorları hiç yüksünmeden ustasına getirdiğini ve ustasının her türlü işin üstesinden geldiğini gören Ferhat’ın ustasına olan saygısı ve sevgisi her geçen gün daha da artar. Yalnız yaşayan ustasıyla aynı evde yıllar geçer ve kendisi de ustalaşır. Bir müşterinin yeni inşaatına kalfasıyla birlikte çalışmaya gönderir ustası. Müteahhidin iki kat maaşla iş teklifini gözünü kırpmadan reddeder ama eski kalfası Hüseyin Usta kabul eder ustasından izin almadan. Bu duruma bayağı içerlenir Mahmut Usta. Kalp hastası olan usta, hastaneye kaldırılır ve ziyaretçi esnaf arkadaşları yanında Ferhat’a vefat etmeden vasiyetini yazdırır ve imzalar. İşyerini çırak olarak alıp yetiştirdiği manevi evladı Ferhat Ustaya bırakır. Son sözleri ise “mühim sanattır demircilik, insanoğlu bu seviyeye demircilik sayesinde gelmiştir, sen de bu mesleğe sahip çıkmalısın” der.
Ferhat’ın kız kardeşi Sevim de artık büyümüştür ve annesine ağabeyini sorup durur. Anne de artık dayanamaz oğlunun hasretine ve gelen mektup ve para havalesinden yola çıkarak postaneye ulaşır. Postane memurları ve müdürü yıllardır düzenli olarak para gönderen Ferhat’ı hemen tanırlar ve anneyle oğlunu buluştururlar. Ferhat, annesini alarak bir yandan anlatır yaşananları ve işyerini gösterir. Annesinin köye davetini kabul edemez çünkü söz vermiştir ustasına. Mahmut Ustanın eski bir müşterisi dükkâna gelip iş getirir ve sorar ustasını. Öldüğü söylendiğinde ise o yerine adam yetiştirmeden bırakmadan ölmez deyip dükkânın yeni ustası Ferhat ile tanışır. Ona “sanat görünmeyen altın bileziktir. Emek ve bilgi ikisi de kutsaldır. Bu ikisi sayesinde insanoğlu bu zamana gelmiştir. Daha güzel ve mutlu bir hayat için sanatın paha biçilmez bir hazine olduğu unutulmamalıdır. Bugün akıl almaz makinalar yapabiliyoruz. Altın bileziğe sahip olunca bir de emeğe saygıyı esirgemedin mi hiçbir şeyden korkmayın artık.” Diyerek nasihatte bulunur.
Filmi çok beğenerek seyretmiş olmama rağmen ilk fırsatta sahaflardan Altın Bilezik adlı hikâye kitabını temin edip eseri kaynağından okumayı düşünüyorum.(2)
Günümüzde değerler eğitimi adıyla okullarda aktarmaya çalıştığımız insani, ahlaki, milli ve manevi değerlerin birçoğunun çocuk hikâyesinden sinemaya uyarlanan bu eserde yer aldığını görmekteyiz. Bu dünyada çoğunlukla iyi insanların olduğunu bunun yanında kötülerinde olabileceğini, dürüst ve çalışkan olanların her zaman sonunda kazançlı çıkacağını, bulunan eşyanın değeri ne kadar kıymetli de olsa hiçbir karşılık beklenmeden sahibine teslim edilmesi gerektiği, bu dürüstlüğün yine de karşılıksız kalmayacağı yaşanarak gösterilmektedir. Esnaflar arasından dayanışmanın ve mesleki olarak üstün olana saygının güzel bir örneği sergilenmektedir.  Çırak olarak işe alıp mesleği öğreten, ustalığa ulaştıran kişiye karşı saygı ve vefa gösterilmesi halinde öz evladı gibi mirasçısı bile olunabilmektedir. Meslekler, zanaatkârların bu şekilde usta-çırak ilişkisiyle bu güne kadar gelmiştir. Aynı şekilde bir başka çocuğun meslek öğrenmek için başvurusunda kendi hayat hikâyesi canlanır gözünde. Hiç tereddüt etmeden işe kabul ederek himayesine alır ve ustasına layık olduğu gösterir.
“Kim kazanmazsa bu dünyada bir ekmek parası, dostunun yüz karası, düşmanının maskarası” diyerek ne güzel özetlemiş merhum şairimiz Mehmet Akif Ersoy. Kim olursan ol ve nerede olursan ol mutlaka bir mesleğin olsun.(3) Hüzünlü başlamış olsa da sonu mutlulukla biten bu filmin çocuğun çalışıp ailesine destek olmak gibi ulvi bir gayeyle de olsa evden izinsiz ayrılması hariç hiçbir olumsuz yönü bulunmadığı için ortaokul-lise çağındaki çocuklara seyredilmesi tavsiye edilebilir.
Şimdinin Ferhatları, meslek öğrenmek için oldukça şanslılar. Dijitalleşen dünyada, mesleki eğitim konusunda en doğru ve derli-toplu bilgilere https://meslegimhayatim.meb.gov.tr/ adresinden ulaşabilmektedirler. Geriye gençlere sadece birkaç tuşu tıklamak kalıyor. Ülkemizde ücretsiz devam edebilecekleri özel ve resmi Mesleki ve Teknik Anadolu Liseleri (meslek liseleri) ve Mesleki Eğitim Merkezleri mevcuttur. Bugün Ferhatlar, metal teknolojisi alanında dört yıl meslek lisesinde teorik ve atölyelerde uygulamalı, son sınıfta firmalarda işbaşında staj yaparak yaşayarak meslek sahibi olabilmektedir. Okuldan mezun olduklarında lise diploması, işyeri açma belgesi, Europass eki transkript, modül sertifikaları ve teknisyen unvanına sahip olmaktadırlar. Eğer eğitim gördükleri okul İstanbul’da ise İl Milli Eğitim Müdürlüğü Mesleki ve Teknik Eğitim Bölümünce geliştirilen “Okul Sanayi İşbirliği Hamilik Projesi”, “Üreten Okullar”, “Meet-Kap” ve “Atölye Buluşmaları” sayesinde üniversite işbirliğiyle mesleki gelişim envanteri uygulayarak doğru mesleği seçebilecek, farklı liselerdeki akranlarıyla atölyede buluşarak ortak projeler geliştirebilecek, bir yandan meslek öğrenirken bir yandan atölyede üretim yaparak döner sermaye çalışmasıyla gelir elde edebilecek ve en önemlisi okulun hamisi olan firmalarda işletmede beceri eğitimini asgari ücretin en az üçte biri kadar harçlık alarak yaparak karşılıklı memnuniyet olması durumunda mezun olduğunda işi hazır olabilecektir.
Askerlik Kanununda son yapılan düzenlemeyle; mesleğinde çalışmaya başlaması halinde, altı yıla kadar askerlik yükümlülüğünü erteletebilmekte ve askerlik bitiminde ücretle astçavuş olarak hizmete devam edebilme, askeri öğrenci, sözleşmeli er/erbaş sınavında+25 ek puan verilmektedir. Eğitim sırasında yine ücretsiz alabilecekleri girişimcilik eğitimi sonrası mesleğinde işyeri açma belgesi sahibi bir usta olarak devletten hibe desteği alarak işyeri sahibi olabileceklerdir. Ürettikleriyle evleri, okulları, işyerlerini ve parkları güvenli hale getirip güzelleştirebileceklerdir.
Mahmut Usta döneminde ülkemizde Mesleki Eğitim Merkezleri kurulmuş olsaydı inanıyorum ki çırağı Ferhat’ı hemen kaydettirir, Merkez tarafından SGK devlet güvencesine kavuşturulur ve dört yılın sonunda kalfalık-ustalık belgesi ve meslek lisesi diploması sahibi olmasını sağlardı. Devlet de bugün olduğu gibi Mahmut Ustaya çırağına verdiği harçlığa asgari ücretin üçte ikisi oranında stajyer desteği verecekti. Ferhatlar, altın bilezik gibi kıymetini hiçbir zaman kaybetmeyecek bir meslek sahibi, geleceğin güçlü Türkiye’sinde topluma nitelikli mal ve hizmet sunan, rızkını alınteriyle kazanan insan olmanın onuruyla mutlu ve mesut olarak yaşayabileceklerdir.
(1)  https://www.biyografya.com/biyografi/6977, E.T. 16/12/2019

(2)  https://www.youtube.com/watch?v=6mUFpj3_tOk, E.T. 16/12/2019

(3)  https://egitimheryerde.net/altin-bilezik/ E.T. 18/12/2019

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

MESLEKİ EĞİTİM AFORİZMALARI

Hayaller kurulmadan hayatta beklenen değişiklikler ve güzel çalışmalar kendiliğinden gerçekleşmiyor. Bizim planımız kurgumuz dışında başkal...