Çocuk
hikâyeleri deyince ilk akla gelen ünlü yazarlarımızdan biri olan Kemalettin
TUĞCU eserlerinde; özellikle yalnızlığı, ıstırabı, kederi, hüznü, sevgiyi,
acıyı, öğüt verici tarzda yazarak karamsarlığa itmeden ve kötümser duygulara
sokmadan tüm insani duyguları küçük okuyucularına başarıyla aktarabilmiştir.
Kendi ifadesiyle “Yazdıklarım hep güzel biter, umut verir. Yazdıklarımda
kimseyi öldürmemişimdir. Çocuklar cinayetlerden hoşlanmazlar” demiştir.(1)
Mesleki eğitim konusunda yazdığım makalelerden oluşan ve adını “sanat altın
bileziktir” atasözünden esinlenerek “Altın Bilezik” koyduğum yayınlanmış
kitabımdan sonra bu isme odaklandım. Geçmişte bu isimle bir çocuk hikâyesi
bulunduğunu öğrenince yeni baskısı olmayan ancak sahaflarda bulunabilecek bu
kitabın konusunu araştırma yabaşladım. Tuğcu’nun 1971’ de yazdığı çocuk
hikâyesinin 1997 yılında Orçun Sonat tarafından TGRT Film adına çekildiğini ve
Youtube’de yayında olduğunu gördüğüm anda seyretmeye başladım.
Küçük
bir Anadolu kasabasında tamirci bir babanın ödeyemediği borçları için işyeri ve
evindeki eşyalarına haciz konulmuştur. Fakirlik ve geçim sıkıntısı başlayan
evde, anne-babasının kendi arasındaki konuşmalarından; yeni doğan küçük kardeşi
bebeğin yeterince beslenemediği ve hastalanıp ölebileceğini duyan ortaokul
öğrencisi Ferhat bir mektup bırakarak sabah evden ayrılıp şehre doğru yola
çıkmasıyla başlayan film bütününde senarist seyirciye bugün hasret kaldığımızı
birçok değeri de ön plana çıkarmaktadır.
Bir
sabahçı kahvesinde çocuk simsarı iki kişinin tuzağına düşmekten son anda
garsonların yardımıyla kurtulan Ferhat’ı konuşturup durumu öğrendiklerinde o
sırada kahvenin diğer ucunda oturan Ali Dayı’dan yardım isterler. Çocuğu yanına
alan Ali Dayı, doğruca demirciler çarşısındaki Mahmut Usta’ya gelerek durumu
anlatıp “itin uğursuzun tuzağına düşmesin, meslek sahibi olsun diye sana
getirdim” diyerek Ferhat’ı teslim eder. Çocuğa bir önlük verip işe başlatan ve
Hüseyin Kalfayla tanıştıran usta aynı zamanda bir hayat arkadaşına da kavuşur.
İş çıkışında evine getirip yatacak yerini gösterir. Kısa zamanda ustasına ve
işine alışan ve çok seven Ferhat, her geçen gün mesleği öğrenerek ustalaşmaya
başlar. Haftalık ücretini üçyüzbin lira belirleyerek kendisine söyler. Çarşıda
bir başka esnafa ihtiyacına karşılık bir miktarda fazla borç para gönderen
Mahmut Usta, esnaf arkadaşının fazla miktarı olan yedi milyonu çırakla geri
gönderdiğinde bunu ailesine göndermek üzere Ferhat’a verir. Ailesine mektup
yazarak merak etmemelerini yazmasını söyler. Babasının kendisini bularak geri
getirmesini istemediği için adresini yazmaz.
Ustası
bir yandan mesleği bir yandan da esnaflığı ve ahiliğin esaslarını da öğretir
çırağına. Esnaf komşularına selam vermeden, onların hal hatırını sormadan
geçmeyen ustası, işini teslim alan müşterinin uzattığı parayı saymadan “bereket
versin” diyerek cebine koyduğunda saymasını hatırlatan müşterisine “niye eksik
veresin ki” cevabına hiç şaşırmaz. Herkesi kendisi gibi dürüst ve güvenilir
kabul eder Mahmut Usta.
Ailesine
para göndermeye gittiği postanede yerde değerli bir elmas taş bulur ve gelip
ustasına danışır. Gazeteye ilan verip sahibini ararlar. Çok sayıda insan,
bulunan değerli taşa sahip çıkmak ister. İnsanların kendisine ait olmadığını
bildiği halde yalan söyleyerek sahip olmaya çalışmalarına çok şaşırır. Elmas taşın sahibi bulunur ve çocuğa yüz
milyon hediye verir. Ferhat bu parayı da ailesine gönderir.
Çarşıda
başka ustaların tamir edemediği motorları hiç yüksünmeden ustasına getirdiğini
ve ustasının her türlü işin üstesinden geldiğini gören Ferhat’ın ustasına olan
saygısı ve sevgisi her geçen gün daha da artar. Yalnız yaşayan ustasıyla aynı
evde yıllar geçer ve kendisi de ustalaşır. Bir müşterinin yeni inşaatına
kalfasıyla birlikte çalışmaya gönderir ustası. Müteahhidin iki kat maaşla iş
teklifini gözünü kırpmadan reddeder ama eski kalfası Hüseyin Usta kabul eder
ustasından izin almadan. Bu duruma bayağı içerlenir Mahmut Usta. Kalp hastası
olan usta, hastaneye kaldırılır ve ziyaretçi esnaf arkadaşları yanında Ferhat’a
vefat etmeden vasiyetini yazdırır ve imzalar. İşyerini çırak olarak alıp
yetiştirdiği manevi evladı Ferhat Ustaya bırakır. Son sözleri ise “mühim
sanattır demircilik, insanoğlu bu seviyeye demircilik sayesinde gelmiştir, sen
de bu mesleğe sahip çıkmalısın” der.
Ferhat’ın
kız kardeşi Sevim de artık büyümüştür ve annesine ağabeyini sorup durur. Anne
de artık dayanamaz oğlunun hasretine ve gelen mektup ve para havalesinden yola
çıkarak postaneye ulaşır. Postane memurları ve müdürü yıllardır düzenli olarak para
gönderen Ferhat’ı hemen tanırlar ve anneyle oğlunu buluştururlar. Ferhat,
annesini alarak bir yandan anlatır yaşananları ve işyerini gösterir. Annesinin
köye davetini kabul edemez çünkü söz vermiştir ustasına. Mahmut Ustanın eski
bir müşterisi dükkâna gelip iş getirir ve sorar ustasını. Öldüğü söylendiğinde
ise o yerine adam yetiştirmeden bırakmadan ölmez deyip dükkânın yeni ustası
Ferhat ile tanışır. Ona “sanat görünmeyen altın bileziktir. Emek ve bilgi ikisi
de kutsaldır. Bu ikisi sayesinde insanoğlu bu zamana gelmiştir. Daha güzel ve
mutlu bir hayat için sanatın paha biçilmez bir hazine olduğu unutulmamalıdır.
Bugün akıl almaz makinalar yapabiliyoruz. Altın bileziğe sahip olunca bir de
emeğe saygıyı esirgemedin mi hiçbir şeyden korkmayın artık.” Diyerek nasihatte
bulunur.
Filmi
çok beğenerek seyretmiş olmama rağmen ilk fırsatta sahaflardan Altın Bilezik
adlı hikâye kitabını temin edip eseri kaynağından okumayı düşünüyorum.(2)
Günümüzde
değerler eğitimi adıyla okullarda aktarmaya çalıştığımız insani, ahlaki, milli
ve manevi değerlerin birçoğunun çocuk hikâyesinden sinemaya uyarlanan bu eserde
yer aldığını görmekteyiz. Bu dünyada çoğunlukla iyi insanların olduğunu bunun
yanında kötülerinde olabileceğini, dürüst ve çalışkan olanların her zaman
sonunda kazançlı çıkacağını, bulunan eşyanın değeri ne kadar kıymetli de olsa
hiçbir karşılık beklenmeden sahibine teslim edilmesi gerektiği, bu dürüstlüğün
yine de karşılıksız kalmayacağı yaşanarak gösterilmektedir. Esnaflar arasından
dayanışmanın ve mesleki olarak üstün olana saygının güzel bir örneği
sergilenmektedir. Çırak olarak işe alıp
mesleği öğreten, ustalığa ulaştıran kişiye karşı saygı ve vefa gösterilmesi
halinde öz evladı gibi mirasçısı bile olunabilmektedir. Meslekler,
zanaatkârların bu şekilde usta-çırak ilişkisiyle bu güne kadar gelmiştir. Aynı
şekilde bir başka çocuğun meslek öğrenmek için başvurusunda kendi hayat
hikâyesi canlanır gözünde. Hiç tereddüt etmeden işe kabul ederek himayesine
alır ve ustasına layık olduğu gösterir.
“Kim
kazanmazsa bu dünyada bir ekmek parası, dostunun yüz karası, düşmanının
maskarası” diyerek ne güzel özetlemiş merhum şairimiz Mehmet Akif Ersoy. Kim
olursan ol ve nerede olursan ol mutlaka bir mesleğin olsun.(3) Hüzünlü başlamış
olsa da sonu mutlulukla biten bu filmin çocuğun çalışıp ailesine destek olmak
gibi ulvi bir gayeyle de olsa evden izinsiz ayrılması hariç hiçbir olumsuz yönü
bulunmadığı için ortaokul-lise çağındaki çocuklara seyredilmesi tavsiye
edilebilir.
Şimdinin
Ferhatları, meslek öğrenmek için oldukça şanslılar. Dijitalleşen dünyada,
mesleki eğitim konusunda en doğru ve derli-toplu bilgilere
https://meslegimhayatim.meb.gov.tr/ adresinden ulaşabilmektedirler. Geriye
gençlere sadece birkaç tuşu tıklamak kalıyor. Ülkemizde ücretsiz devam
edebilecekleri özel ve resmi Mesleki ve Teknik Anadolu Liseleri (meslek
liseleri) ve Mesleki Eğitim Merkezleri mevcuttur. Bugün Ferhatlar, metal
teknolojisi alanında dört yıl meslek lisesinde teorik ve atölyelerde
uygulamalı, son sınıfta firmalarda işbaşında staj yaparak yaşayarak meslek
sahibi olabilmektedir. Okuldan mezun olduklarında lise diploması, işyeri açma
belgesi, Europass eki transkript, modül sertifikaları ve teknisyen unvanına
sahip olmaktadırlar. Eğer eğitim gördükleri okul İstanbul’da ise İl Milli
Eğitim Müdürlüğü Mesleki ve Teknik Eğitim Bölümünce geliştirilen “Okul Sanayi
İşbirliği Hamilik Projesi”, “Üreten Okullar”, “Meet-Kap” ve “Atölye
Buluşmaları” sayesinde üniversite işbirliğiyle mesleki gelişim envanteri
uygulayarak doğru mesleği seçebilecek, farklı liselerdeki akranlarıyla atölyede
buluşarak ortak projeler geliştirebilecek, bir yandan meslek öğrenirken bir
yandan atölyede üretim yaparak döner sermaye çalışmasıyla gelir elde edebilecek
ve en önemlisi okulun hamisi olan firmalarda işletmede beceri eğitimini asgari ücretin
en az üçte biri kadar harçlık alarak yaparak karşılıklı memnuniyet olması
durumunda mezun olduğunda işi hazır olabilecektir.
Askerlik
Kanununda son yapılan düzenlemeyle; mesleğinde çalışmaya başlaması halinde,
altı yıla kadar askerlik yükümlülüğünü erteletebilmekte ve askerlik bitiminde
ücretle astçavuş olarak hizmete devam edebilme, askeri öğrenci, sözleşmeli
er/erbaş sınavında+25 ek puan verilmektedir. Eğitim sırasında yine ücretsiz
alabilecekleri girişimcilik eğitimi sonrası mesleğinde işyeri açma belgesi
sahibi bir usta olarak devletten hibe desteği alarak işyeri sahibi
olabileceklerdir. Ürettikleriyle evleri, okulları, işyerlerini ve parkları
güvenli hale getirip güzelleştirebileceklerdir.
Mahmut
Usta döneminde ülkemizde Mesleki Eğitim Merkezleri kurulmuş olsaydı inanıyorum
ki çırağı Ferhat’ı hemen kaydettirir, Merkez tarafından SGK devlet güvencesine
kavuşturulur ve dört yılın sonunda kalfalık-ustalık belgesi ve meslek lisesi
diploması sahibi olmasını sağlardı. Devlet de bugün olduğu gibi Mahmut Ustaya
çırağına verdiği harçlığa asgari ücretin üçte ikisi oranında stajyer desteği
verecekti. Ferhatlar, altın bilezik gibi kıymetini hiçbir zaman kaybetmeyecek
bir meslek sahibi, geleceğin güçlü Türkiye’sinde topluma nitelikli mal ve
hizmet sunan, rızkını alınteriyle kazanan insan olmanın onuruyla mutlu ve mesut
olarak yaşayabileceklerdir.
(1) https://www.biyografya.com/biyografi/6977,
E.T. 16/12/2019
(2) https://www.youtube.com/watch?v=6mUFpj3_tOk,
E.T. 16/12/2019
(3) https://egitimheryerde.net/altin-bilezik/
E.T. 18/12/2019
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder