Her
önemli ve büyük proje önce girişimci ruha sahip kişilerin zihninde uzun bir
fikri süreçten sonra hayata geçmeye hazırlanır. Bazı insanlar zamanın değil
geleceğin ihtiyaçlarını öngörerek kimilerine göre hayaller kurar ve projeler
tasarlar ama hepsinin hayata geçtiği ya da başarılı olduğu söylenemez.
Projelerde en zor süreç başlamaya kadar yapılan hazırlık dönemidir. Bu dönemde
sonuca nasıl ulaşılacağı detaylarıyla düşünülür ve yazılır. Yapılacak iş,
çalışacak insanlar, sermaye, mekan ve teknik bilgi ana konular olup bunların biraraya
getirilip başarıyla yönetilmesi sonuca ulaşmak için gereklidir. Öyleyse projelerin
başarıyla sonuçlanmasının iyi bir ekip çalışması gerektirdiği söylenebilir.
Bazı
projeler kişilerin, bazıları belli bir kesimin, bazıları da bir
milletin/ülkenin belki de insanlığın hayatını değiştirir. Ülkemiz yakın tarihine
baktığımızda az sayıda da olsa bu tür proje girişimlerinde bulunan cesur önemli
kişiler olduğu görebilir. Kimi insanlar çalışır, ticaret yapar para kazanır ama
kimileri de var ki bu serveti ülkesi ve insanlık için daha önemli faydalı
işlere yatırmayı tercih ederler. Bu çalışmaları herkesin desteklediği
zannedilse de çoğunlukla öyle olmaz. Kimi çıkar çevreleri ve sonuçtan olumsuz
etkileneceğini düşünler çeşitli engeller çıkarmaya çalışır.
Vecihi
Hürkuş, 6 Ocak 1896 yılında İstanbul’da doğmuştur. Hocası Hayrettin Beyle 25
sorti eğitim uçuşu sonrası 1916 yılında pilot olmuş ve kendi uçamaya
başlamıştır. Hayatının 53 yılını fiilen uçarak geçirmiştir. Uluslararası
Havacılık Federasyonunun ilk ve tek ödüllü Türk pilotudur356.Türkiye
Cumhuriyeti tarihinde ilk uçağı imal eden, imal ettiği uçağı ile yıllarca uçan
pilot ve Türk mühendisidir… Ömrünün sonuna kadar uçak üretmek, ürettiği uçağı
sörtifiye ettirmek ve kendi uçağı ile uçma mücadelesini sürdürecektir. Burada
pek çok idari ve bürokratik sıkıntılarla karşılaşmıştır… Birinci Dünya
Savaşı’nın Astsubay Pilotu Vecihi Hürkuş, havacılığa gönül vermiş idealist
girişimcilerdendir…şahsına ait bir uçağı olması ve uçuş yetkisi olması en büyük
kazancıdır. 21 Nisan 1932 tarihinde ilk “Türk Sivil Tayyare Mektebi”’ni kurmuştur.
Bu kuruluşta pek çok pilot kazasız olarak yetişmiş ve Türk havacılığında görev
almışlardır… İlk imal ettiği beş uçaktan biri de İşadamı ve 1936 yılında
Beşiktaş’ta uçak fabrikası kuracak demiryolcu Nuri Demirağ’ın siparişi üzerine
imal edilen hafif yolcu uçağıdır…1954 yılında “Hürkuş Havayolları”nı kurmuştur.(1)
Türkiye’nin
havacılık efsanesini başlatan kişilerden biri de Nuri Demirağ’dır. O yıllarda
küçük il merkezlerinde bile olmayan tam donanımlı (laboratuvar, kütüphane,
tiyatro salonu, spor sahaları, havuzlu park, açık hava dersanesi) ortaokulu 1937
yılında Sivas Divriği ilçesine yaptırarak okulun ve öğrencilerin tüm ihtiyaçlarını
da üstlenmiştir. Onları yazları yurt gezilerine çıkarıp uçuş dersleri
verdirmiştir. O yıllarda ülkenin en büyük şahsi servetine sahip olan Demirağ,
“Mademki bir millet tayyaresiz yaşayamaz, öyleyse bu yaşam vasıtasını
başkalarının lütfundan beklememeliyiz. Ben bu uçakların fabrikasını yapmaya
talibim” diyerek uçak fabrikası kuracağının ilk resmi beyanını vermiştir. 1936
yılında havacılık sanayiinin ilk temellerini atmaya başlamıştır. 10 yıllık
devreyi kapsayan bir plan-program hazırlatmıştır. Bu program gereği, Beşiktaş
Barbaros Hayrettin İskelesi’nin yanında Tayyare Etüt Atölyesini kurmuştur
Gazetecinin “gelecekteki tasavvurlarınız nelerdir?” sorusuna; “Evvela bu
müesseseyi fevkalade genişletmek, 1 milyon ikiyüzbin liraya mal olacak büyük
Yeşilköy Gök Lisesini kurmak.. Divriği’de binlerce genci sinesine alacak;
telsizciliği, motorculuğu, pilotluğu, mühendisliği, paraşütçülüğü vesaire 12
şubeyi ihtiva edecek şekilde Gök Üniversitesi tesis etmektir…”(2) İfadelerinden
de anlaşıldığı gibi böyle büyük bir projenin başarıya ulaşması ve sürdürebilir
olması için eğitilmiş nitelikli insan gücüne ihtiyacın hayati öneme sahip
olduğunu bilerek bir yandan mesleki teknik eğitime başlamayı baştan hayal etmiş
ve başarmıştır.
Sivil
havacılıkta yabancı lisansla uçak üretiminde kopya ve demode tipler için izin
verilmesine karşılık olarak yeni bir Türk tipi uçak tasarımı ve teknolojisini
oluşturmaya karar vermiştir. Mühendis Selahattin Alan’ı da ortak ederek bir
Alman profesörü ve beş mühendisini işe alır. Büyük Gök Okulu atölyeyi ve fabrika
inşaatını tamamlar. Başta Atatürk ve Mareşal Fevzi Çakmak’ın kişisel teşvikleri
ile Genelkurmay Hava Kuvvetleri ve Türk Hava Kurumu destek ve sipariş verir.
Beşiktaş’taki “etüt atölyesi” ne ek olarak, Bugün Atatürk Havalimanı olarak
kullanılan Yeşilköy’deki Elmas Paşa çiftliğini satın alarak 1500 dönümlük
arazide “Gök Stadyumu” adıyla ilk sivil hava meydanını kurar. Havaalanı yanına
hangarlar, atölyeler ve Gök Okulunu kurarak uçak üretimi ve havacılık
eğitimleri verilmeye başlanır. Divriği Gök Ortaokulu mezunları ile üniversite
öğrencileri öğlene kadar okullarında öğlenden sonra Gök Okulunda atölye ve uçuş
derslerine devam ederler. Öğrencilerin yüksek ahlak ve moralle donanmasına önem
vermiş kendince önemli gördüğü “işret, kumar, iffet, eğrilik, tembellik, zulüm”
olan altı prensibi hayat düsturu olarak öğretmeye çalışır ve törenlerde bu
doğrultuda yemin ettirir.
Eğitim,
askeri ve yolcu uçağı olarak tasarımları ve ilk üretimi gerçekleştirir. Motor
hariç bütün aksamı Türk işçisinin emeğiyle yapılan Nu D.38 ismini verdiği altı
kişilik ilk yolcu uçağı Ankara-İstanbul arası bir müddet seferlerine devam
etmiştir. Yabancı ülkelerin hibeleri ve daha ucuza uçak satmaları, THK uçakları
kabul aşamasında şartnameye uygun olmadığı gerekçesiyle ret etmiştir. Ordudan
mühendis olmak üzere seçilip yurtdışına gönderilip dönen subay mühendisler
atölye ve fabrikalar yerine bürokraside görevlendirilmiş, yerli uçak sanayi
kurmak mücadelesi yerine eğitim gördükleri ülkelerin fabrikalarının gönüllü
ithalatçısı olmuşlardır. İspanya, Irak, İran ve Mısır gibi ülkelerinde Nuri
beyin fabrikasına uçak siparişi vermesi başta Amerika, İngiltere ve Almanya gibi
devletlerin dikkatini çekmiştir.(3)
Nuri
Demirağ, THK aleyhine dava açmış ancak sonuç alamamıştır. Kurulduğu günden beri
16 bin saat uçuşun yapıldığı, 290 pilotun yetiştiği Gök Okulunda hiçbir kaza
meydana gelmemiş, ürettiği 12 eğitim tayyaresi alınmamış ancak 65 planörü
teslim etmiştir. Özetle Türk uçak sanayii yatırımı bir dizi engelle
karşılaştıktan sonra akamete uğramış ve sektörü terk etmek zorunda
bırakılmıştır. Dış güçlerin baskısı, İkinci Dünya Savaşı ortamı ve siyasi
mülahazalar yerli milli uçak sanayinin bitmesine sebep olmuştur. 1939 yılında
Demirağ’ın teşvikiyle, Yüksek Mühendis Mektebi Makine şubesi bünyesinde, uçak
mühendisi yetiştirilmek üzere tayyare şubesi kurulmuştur. İktisadi kalkınma
hamlesini gerçekleştirmek ve ağır sanayi kurulmasını temin edebilmek için 1945
yılında Milli Kalkınma Partisi’ni kurar ve gazete çıkarma girişimlerinde bulunur.
İşadamlığına o zamana kadar yabancı şirketler tekelinde olan demiryolu
ihalesini alarak Sivas-Erzurum hattını tamamlamasıyla başlamıştır. Kendi
ifadesiyle çok çalışmaktan maksadının memlekete hizmet olduğunu, servetini
kazandığı memleketine faydalı işlerde kullanması gerektiğine inandığını
söylemiştir. Soyadı Kanununa kadar Mühürdarzade ismiyle anılırken Atatürk’ün
isteğiyle “Demirağ” soyadını almıştır. Atatürk havacılığa çok büyük önem verdi.
“İstikbâlin göklerde olduğunu” söyledi ve yaşamı boyunca Türk havacılığını
geliştirilmesi için çaba gösterdi. 16 Şubat 1925’te Tayyare Cemiyeti’ni bu
günkü adıyla Türk Hava Kurumu’nu kurarak, sivil ve askeri havacılık kültürünün
ülkeye yayılmasını ve gençlerin havacılık mesleğini öğrenebilmesini sağladı.(4)
Vecihi
Hürkuş ve Nuri Demirağ gibi feraset sahibi, cesur ve girişimci insanlarımızın
bu gayretleri maalesef sürdürülebilir birikime dönüştürülememiş ve
bütünleştirilememiştir. Havacılıkta güzel şeyler ortaya koymaya çalışanlar her
defasında başarısız olmaya mecbur bırakılmıştır. Yaşanan gelişmeler ve akamete
uğratılan çabalara bakılınca bunların her defasında kötü bir tesadüf olmadığını
düşündürmektedir.
Günümüz
öğrenci ve gençlerine Nuri Demirağ gibi müteşebbis insanların başarı
efsanelerini okumalarını, azimle her türlü zorluğun üstesinden gelinebileceğini
ve Türk insanının hiçbir zaman kendisini küçümsememesi gerektiğini
anlatmalıyız. Bu arada meslek liselerinde “Gemi Yapımı Alanı” ve “Uçak Bakımı
Alanı” bulunmaktadır. Birinde yapım diğerinde bakım olmasını neden hala uçak
yapımı alanı mesleği açmadığımızı sorgulamalıyız. Son olarak üçbeş ilkel İHA’yı
rica minnet bir vilayetimiz kadar bile olmayan bir ülkeden aldığımızı
arızalandığında servisteyken ilişkilerin bozulması sebebiyle teslim
edilmediğini hatırlayalım. Buna karşılık olarak ülkemizde ilk insansız hava
aracı sistem ve alt sistem bileşenleri Ar-Ge çalışmalarına 2000 yılında
başlayan Baykar firması, Bayraktar TB2 model aracın ilk seri teslimatını Türk
Silahlı Kuvvetlerine ve Emniyet Genel Müdürlüğüne gerçekleştirmiştir.
Devamındaki yıllarda yurtiçinde ve sınırötesi askeri harekâtlarda teröristlere
karşı aktif olarak kullanılmıştır. Dünyanın dikkatini çeken bu araçlar kısa
süre sonra Katar, Ukrayna ve Kuveyt gibi ülkelere siparişle ihraç edilir hale
gelmiştir.(5) Yaklaşık seksen yıl önce yapılan girişimler engelleme yerine
desteklenmiş olsaydı bugün Boeing gibi bir başka markanın da ülkemizden çıktığı
rahatlıkla görülebilirdi. Eğitimin en stratejik alan olduğunu devletimiz de
kabul etmiş ve teşvik ederek destek kapsamına almıştır. Demek ki neymiş? Her
işin başı mesleki eğitim…
(1)
Osman Yalçın,
“TÜRK HAVA HARP SANAYİ TARİHİ” doktora tezi, Gazi Üni. SBE Tarih Bl. Ank.2008,
s.113-126
(2)
F. M. Dervişoğlu,
“Nuri Demirağ Türkiye’nin Havacılık Efsanesi”, Ötüken Neşriyat, 2007, İstanbul,
s.89-137
(3)
https://teknolojiprojeleri.com/teknik/nuri-demirag
(5)
https://baykarsavunma.com/tarihce.html
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder