(Birinci
Yılında 2023 Eğitim Vizyonu)
Milli
Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, göreve gelişinin üçüncü ayında 23 Ekim 2018’de
Beştepe Millet Kongre ve Kültür Merkezinde Cumhurbaşkanının katıldığı bir
toplantıyla “2023 Eğitim Vizyonunu” tanıttı. Sonrasında yüzkırk sayfalık bir
metinle basılan vizyonda onsekiz ana bölüm ve alt hedeflerin yeraldığı
bilgilerin sonunda dört yıllık bir çalışma takvimiyle ne zaman hangi
değişikliklerin yapılacağı planlanmıştır. Buna göre ilk yıl hazırlık, tasarım
ve geliştirme, ikinci yıl küçük ve orta ölçekçe pilot uygulama ve iyileştirme,
üçüncü yıl ülke uygulaması ve son yıl
uygulamaları izleme değerlendirme ile iyileştirme yapılacağı bir takvime
bağlanmıştır.
“Mutlu
çocuklar güçlü Türkiye” sloganıyla açıklanan vizyon tanıtım toplantısında Sn.
Cumhurbaşkanı, eğitim konusunda arzu ettiğimiz ilerlemeyi kaydedemediğimizi bir
özeleştiri olarak her fırsatta ifade ettiğini, çocuklarımızı diploma sahibi
yapmak peşinde koşarken gönül dünyalarını doyurmayı ihmal ettik. Eğitim
meselesi insan meselesidir. Bizim kültürümüzde öğretmenlerimizin üzerimizdeki
hakkı neredeyse anne ve babalarımızın seviyesindedir. Okul yöneticiliğinin
adanmışlık istediğini ve gönül işi olduğunu vurguladı. Sahışlarla kaim olmayan
kalıcı bir program olarak maziden atiye köprü kuran esnek ve geleceğe ilişkin
beklentileri en yüksek oranda karşılayan bir çalışmanın ortaya çıktığına
inandığını söylemiştir.
MEB
Bakanı Selçuk; temel amacın, her çocuğu ilgi, yetenek ve mizaçları
doğrultusunda çağın ve geleceğin becerileriyle donanmış ve bunu insanlık
hayrına sarf edebilen, bilime sevdalı, kültüre meraklı ve duyarlı, nitelikli
ahlaklı bireyler yetiştirmektir. Eğitim sistemleri yüz vagonlu tren gibidir bir
spor araba gibi döndüremeyiz. Yüksek ve ortak beklenti çıtası oluştu. Eğitim
bir millet ve ülke ödevidir. Belirsizlikler yaşatmadan sistem teorisiyle bütün
bileşenleri birlikte dönüştürüyoruz. Amacımız bizden ama bizden farklı olan
çocuklar yetiştirmektir. Tüm okullarda tasarım beceri atölyeleri kurulacak.
Yöneticilerimizin yetki ve sorumluluklarını kısmen artırıyoruz. Esnek, modüler,
daha az ders saati ve çeşidinin olduğu bir müfredatla veriye dayalı yönetimle,
yönlendirme sistematiği içinde sınava giren öğrenci sayısını ve imkân
farklılıklarını azaltarak, spora önem vererek alan seçimini dokuzuncu sınıfa
alıp en çok da mesleki eğitime destek vereceklerini belirtmiştir.
Vizyon
belgesi açıklandığının yıldönümünde Öncü Yöneticiler Derneğince İstanbul
Sabahattin Zaim Üniversitesi Altunizade yerleşkesinde konuya ilişkin bir panel
düzenlenmiştir. Panele sendika, dernek, üniversite, bürokrasi ve akademik
camiadan temsilciler katılmıştır. Hedefler ve gerçekler temasıyla yapılan panel
halka ve basına açık olarak yapılmıştır. Kalabalık öğretmen ve okul yöneticisi grubuyla
ve Anadolu Ajansı muhabirleri tarafından takip edilmiştir.
İki
oturumdan oluşan panelin ilk oturumu, “2023 Eğitim Vizyonu: Hedefler ve
Gerçekler” başlığıyla, Türk Eğitim Sendikası Başkanı Remzi Özmen, Eğitim İş
Sendikası Şube Başkanı İlhami Eren, Eğitim Bir Sendikası Şube Başkanı Talat
Yavuz, Uluslararası Öncü Eğitimciler Derneği Başkanı Gökhan Erenoğlu ve Eğitim
Reformu Girişimi araştırmacısı Özgenur Korlu konuşmacı panelistler olarak katılmıştır.
İlk oturum, Öncü Yöneticiler Derneğinin etik kurulu başkanı Erol Demir
moderatörlüğünde gerçekleştirilmiştir. Demir, bir yıl önce bugün açıklanan
vizyonun ana hatlarıyla neler vadettiğini ve o gün yetkililerin gelecek adına
neler söylediğini özetleyerek konuşmacılara sırayla söz vermiştir.
Özmen
konuşmasında; “beş yaş okul öncesi eğitim zorunlu ve ücretsiz olması gerekirdi.
Eğitimde ancak ortak akıl oluşturarak ilerleyebiliriz. Hala ilkokul ve ortaokul
aynı binada küçük okul bahçelerinde, sınıf mevcutlarının kırkbeşlerde olduğu
sınıflar liselere ikili eğitim geçilmekte olduğu durumlar bulunmaktadır. Sahadaki
gerçekleri görerek hedefler imkânlara göre belirlenmeliydi. İmkân yoksa tekli
eğitime geçeceğiz denilmemelidir. Kusuru kendimizde arayalım başkalarını
suçlamayalım. Aşçı önemlidir az malzemeyle de güzel yemek yapılabilir tersi
mümkün olduğu gibi. Yaşa, evet efendim diyenlere değil liyakat ehliyeti
öncelemeli işi ehline vermeliyiz. Eğitim, Türk Milletinin varlık meselesidir
çok önemlidir. Benim sendikam, vakfım, derneğim diyemeyiz. Bu durum devlete
güveni zayıflatır kaybederiz. Erdem kendi çıkarımızı değil toplumu üstün
tutmaktır. En iyi okul en yakın okuldur diyerek hala niye yerelde puanla
öğrenci kaydı yapılmaktadır. Bazı okul türlerinde kontenjan düşürerek doldu
diyerek kimseyi aldamazsınız. Hizmetli eksiği diğer ihtiyaçlar için okul
müdürleri kayıtta bağış topladı diye soruşturmalar açıldı.” Dedi.
İkinci
panelist Eren ise “vizyon belgesine göre beklentiler çok yüksek, Bakan bize
sinerji verdi. Eksikler çok, başarılı yönetim kadro meselesi, büyük bir camiada
okuyan cahillerde var altını doldurmadan sahayı dikkate almadan, yurtdışında
görüp model proje üreten yöneticilerin bir kısmı sahada gördüklerini kendileri yapıyormuş
gibi davranmaktadır. Hedeflerin bence yüzde kırkına ancak ulaşılabilir çünkü bu
hedeflere ulaşmak zor. Vizyonda süslü cümleler var pratik çözüm göremedim. Ben
eğitim fakültesi mezunu değilim. Ama gördüm ki adı çocuksa oyun oynayarak
eğitimle akademik bilgi aktarılabiliyor. Sokak arası küçük okullardan
vazgeçelim. Semt çapında kompleks okullarda atölyelerinde müzik, resim, beden
eğitimi yapılabilen okullara ihtiyacımız var. Fiziki koşullar iyi değil küçük
onarımlarla sürekli uğraşılmamalıdır. Vizyonun felsefesi ve temel politikaları
iyi umarım yerine getirilebilir. İçerik uygulamaya dönüşünce çok değişiyor. Her
şey kağıt üzerinde varmış yapılmış gibi gösteriliyor. Özellikle ölçme ve
değerlendirme konusunda sınıfta kaldık. Teftiş ve rehberlik sistemi çok eksik
kaldı.” Dedi.
Üçüncü
panelist Yavuz; “eğitim üzerinde sürekli kavgalar yapılan bir alandır. Yakın
dönem eğitimi fetö organizeli sınavlı dersaneli dönem, 2014 sonrası yeni
arayışların olduğu TEOG sistemli dönem ve yeni hükümet modeliyle yeni Bakanlı
Vizyon dönemi olmak üzere üç dönemde inceleyebiliriz. Neden vizyon belgesine
ihtiyaç duyuldu bakmak gerekiyor. Duygusuz, değerleri olmayan, becerileri
yetersiz, en temel ihtiyaçlarını karşılayamayan bir nesil neden ortaya çıkmaya
başladı. Sınav sisteminde başarılı olsun, iyi okula gitsin, bilgileri
depolamaya çalışan bir durum. Anadolu liseleri adrese dayalı ama kalabalık
sınıflar hala sınav baskısı kırılabilmiş değil. Eğitim-hayat ile bilgi-beceri
bağını kurmalıyız. Geleceği okuyacak, değerlerini benimsemiş insan kaynağının
oluşturulması ve geliştirilmesine ihtiyaç var. Kısaca pansuman tedbirlere değil
gerçekte bir eğitim devrimine ihtiyacımız var. Meslek edindirmeyi ve geçim
sağlamayı değil, gerçekten mizaç ve yetenek temelli veriye dayalı yönetilen ve
toplumun beklediği sistemi ana omurgayı değiştirebilmeliyiz. Lise tasarımında
İmam Hatip Liseleri ve Meslek Liseleri yok gibi. Öğretmenlik meslek kanunu
ertelendi. Eğitim sistemini rahatlatacak uygulamaların çok uzağında kalındı.
Tasarım beceri atölyelerinin uygulanması bütçe imkanlarıyla zor görünüyor.
Vizyon çok uzun zamana yayılmış bazı bilinen konularda zaman kaybı gözüküyor.
Eğitimde sadece vizyon konuşulmamalıdır.” Dedi.
Dördüncü
konuşmacı Erenoğlu; “ vizyon adına neyi değerlendirmeliyiz. Bir yılda neler
yapıldı hiçbir şey. Zaten vizyonun bir yılda bir şey yapma vaadi yoktu. Şu an
için bu açıdan sorgulamaya hakkımız yok gibi. İyi felsefe politika yapan yazan
akıllar yetiştirmişiz. Bu bile beni umutlandırdı. Asıl vizyon belgesi neye
sebep oldu neyi tetikledi en başta olumlu bir algı oluşturdu. Akıllı tahta
fatih projesine birçok masraf yapıldı metinde yok. Önce öğretmen eğitimiyle
felsefeyi atölyelerde ders yapacak hale getirmeliyiz. Tarım ve sanayi eğitimi kendi
ortamında olmalı laboratuvarda değil. Ziya hoca bizi heyecanlandırıyor. Uzayan
işler bozulabiliyor. Ama her şeye rağmen vizyon belgesi biraz daha müsamahayı
hak ediyor. Veriye dayalı yönetim diyerek çalışanlara ek angaryalar
yüklenmemelidir. En basiti öğrenci sosyal etkinliklerinin sisteme girilmesi
bile oldukça zaman alıcı bir konudur. Öğretmenlerin kendilerini
değiştirebildiği ve buna açık olduğu ölçüde sonucun da olumlu olacağını
düşünüyorum.” Dedi.
Beşinci
konuşmacı Korlu da; “Bakan görev geldikten sonra her zaman yapıldığı gibi arama
değil bulma konferansını yaptı. Vizyon belgesi incelendiğinde en çok mesleki eğitim
alanında hedefler konulmuştur. Aslında tüm hedefler tanıdık, birçok belgede ve
ortamda dile getirilen konular burada raporlaştırılmıştır. Aradaki fark
vizyonda zaman planıyla birlikte derli toplu hepsi birlikte ifade edilmiştir. Geçen
bir yılda hazırlık, tasarım ve geliştirme çalışmaları yapılmıştır. Özellikle
mesleki teknik eğitim alanında protokoller yapılmış ve kamuoyuyla
paylaşılmıştır. Bize göre eksiği, bu kadar bütçeyle şunları yapacağım detayı
bulunmamaktadır. Yine okul öncesi erken çocukluk dönemi önemli ve öyle bir alan
ki bir lira yatırsanız yedi lira faydasını görürsünüz. Tablolar halinde
istatistikleri okullaşma oranlarını incelendiğimizde onbeş yaşın önemi
anlaşılıyor. Çalışma yaşı, en önemli düşüşlerin yaşandığı, devamsızlık, okul
terklerin yoğunlaştığı dönemdir. Okul finansmanında resmi özel okul
karşılaştırmasında özelde dört kat fazla harcama göze çarpmaktadır. Başarı ve
sosyo ekonomik durum arasındaki ilişki burada belli olmaktadır. Özel eğitim
alanında kız erkek cinsiyetin takibi de gerekiyor.” Dedi.
Panelin
ikinci oturumu “2023 Eğitim Vizyonu: Ütopya mı? Çıkış Yolu mu?” başlığında
konuşmacılar; eğitim yazarı Abbas Güçlü, Prof. Dr. Ahmet Aypay, Prof. Dr. İrfan
Erdoğan, Doç. Dr. Mustafa Sever katılımıyla Öncü Yöneticiler Derneği Başkanı
Doç. Dr. İbrahim Hakan Karataş moderatörlüğünde gerçekleştirilmiştir.
Birinci
panelist Güçlü; “vizyon eğitimin tüm başlıklarını kapsadığı için gerçekten
çözüm bulabilmek için konu konu ay boyunca tartışılmayı gerektirir aksi halde
kendimizi kandırmış oluruz. Daha önce köşe yazılarımda da değindiğim üzere
birilerinin Ziya Hocaya Bakan olduğunu hatırlatması gerekiyor. Milli Eğitim cek
cak Bakanlığı değildir. Masal anlatmakla olmuyor. Söylenilenlerin de hiçbiri
yeni şeyler değildir. Fatih projesine milyarlarca para harcandı ama vizyonda
ismi geçmiyor. Son depremde otuz okul eğitime kapandı, YÖK yetenekle öğrenci
alımında değişikliğe gitti Bakan beyden ses çıkmadı. Mesleki teknik eğitimin
başına doktor genel müdür atayınca benim gözümde bitmiştir. Sorun tamamen yönetimde
yani Bakandadır. Müsteşarlarınızı dışarıdan alırsanız bitersiniz. Birbirimizi
kandırma dönemi bitmelidir. Bakanımızın yıllardır eğitimin içinde birisi olarak
birçok sorunu çözmüş ve çözmeye başlamış olması gerekirdi. Öğretmen itibarı,
atama bekleyen parçalanmış öğretmen aileleri var hala. Bu ülkede sözleşmeli
hakim olmuyorsa sözleşmeli öğretmen de olmamalıdır. Öğretmenlere hakettiği
değer verilmelidir. Okulları sınavlı-sınavsız ama halk nezdinde
nitelikli-niteliksiz diye ayırıp bölge sistemiyle ve hala bir milyona yakın
öğrencinin girdiği sınav sistemiyle daha da bağımlı hale getirildi. Bu sistem
baştan aşağı yanlıştır. İsteyen istediği okula gidemiyor ve istediği mesleği
seçemiyor. Bugünkü okullar geçmişten iyi mi? Sorgulamak lazım. Bu ülkede hala
okuryazarlık kampanyası yapılmamalıydı. Çocuklarımıza yabancı dil öğretebiliyor
muyuz? Açık öğretime yönlendirmek iyi bir çözüm değildir. Sürekli özel okullara
kolejlere zorunlu yönlendirme var. Eğitimde her çocuk başarılı olur gerçeğiyle
sınava giren yüz çocuktan on tanesi başarılı ya gerisi. Katsayı problemi vardı
kalktı imam hatip liseleri ve meslek liseleri uçtu mu? Hayır. Hala dersane
sistemi besleniyor hala akademik eğitime fazla yönlendirme yapılıyor.
Almanların parası mı yok ki herkese üniversite açmıyor. Siyasetin elini
eğitimden çekmesi gerekiyor. Ülkeye sadakat ehliyetli ve kariyerli yöneticiler
gerekiyor. Bir yanda tek kayıt yapmayan imam hatip liseleri varken diğer yanda
ikili eğitim yapan kalabalık sınıflı liseler bulunuyor. Eğitim sisteminde
normal liseler ve meslek liseleri olmalıdır. İmkânlarımız kısıtlı iken hızlı ve
acil değişiklikler gelecekte istenmeyen sonuçları ortaya çıkarıyor. Önüne gelen
herkes bilgiye dayanmadan eleştiri yapmamalıdır. Devlet okullarına da yeterli
maddi kaynak sağlanmalıdır. Umutlu olalım. Toplumda değerler erozyona uğradıysa
çocuk okulda gördüğünü yapıyor. Ders sayısını azaltalım çocukların
başarısızlığıyla etiketlemeyelim. Lise bittiğinde üniversiteye girilemediğinde
sonuç, meslek yok işsiz kalınıyor.” Dedi.
İkinci
konuşmacı Aypay; “Eğitimde sorunlar vardı ve olmaya da devam edecek. Mesele
ileri doğru mesafe katedebiliyor muyuz? Olumlu yönde bakalım. Politika
belgesinin özelliği nedir? Çeşitli belgelerde sorunlar belirtiliyordu. Eğitim,
bir açıdan herkesin fikir birliği oluşturacağı alan değildir. Toplumsal
özelliklerimiz var. 2023 eğitim vizyonu emredici bir belge değil yönlendirici
iletişim belgesidir. Eğitimde hedefleri % 100 gerçekleştiren ülke yoktur.
Veriye dayalı yönetim yapacağız dersek internet üzerinden birileri sürekli veri
girmesi gerekiyor. Öğretmenlerin sürekli şikâyet ettiği Alo 147 kaldırıldı.
İşleyen bir düzeniniz yoksa eğitim zor verilir. Değişim için önce insan
zihinleri değişmelidir. Okul gelişimi sistemi dışardan zorlamayla yapılmıştır.
Katı bir eğitim sistemimiz var dünya esnek gidiyor. Başta mesleki eğitim buna
göre düzenlenmelidir. Eskiden de eğitim mükemmel değildi. Eskiden çağ nüfusunun
çok az bir kısmı üniversiteye gidebilirdi. Sorunlarımız çok büyük ama
çözülebilir. Vizyon belgesi Bakandan hesap sorulabilecek bir metindir.”
Üçüncü
konuşmacı Erdoğan; “eskiden âşıklar atışmasında B.M. harfini demeden yapıyordu.
Belagatin çok hakim olması da iyi değil. Doğu kültüründe maalesef oldukça
yaygındır. Roma niye yıkıldı diye sormuşlar herkes çok konuşuyordu demiş. Söz
her şey değil bazen gerçeği saklayabiliyor. Aforizmatik olmayalım, yapmak
önemlidir. Geçmişte hiç konuşmayan Bakanlarımız oldu Ziya Bey iyi bir etki
oluşturdu. Dünyada da eğitimde buhranlar var. Kurs eğitimi temelli bir yaklaşım
yaygınlaştı. Eğitime hala soyut yaklaşarak eğitim şart diyerek çok beklenti yüklenirse
sahte rol yapmalara dönüşür. Bence eğitimi biraz gündemden düşürmeli geri
çekmeliyiz. Bütçeden çok pay ayırmak yerine harcamalar yerine gitmelidir. Bir
toplum neyse eğitimi de odur. ABD ve AB bize sizin eğitiminiz geri deyip bize
sürekli proje dayattılar bu çalışmalar dikkatle izlenmelidir. Türkiye’de eğitim
politikasının ekonomisinin bizle ilgisi yok milli olmalı şu an en sıkıntılı
dönemi yaşıyoruz. Değerler sadece okulda bir ders üzerinden olmaz tüm dersler
içinde verilmelidir. Eğitim çok teknik ve biçimsel hale geldi. Liderler sürekli
bir şeyler yapmak damgalarını vurmak kısa sürede hemen yapıp meyvelerini
toplayamazsınız gelecek kuşaklar için çalışıyoruz.
Son
konuşmacı Sever; “ Bir eğitim sosyoloğu olarak mikro süreçlerle bir arkeolog
hassasiyetiyle çalışıyoruz. Eğitimin kendine has karmaşıklığı var. Şu an bu
konularda çok ciddi bir ekip çalışıyor. İngilizceyi niye öğrenemiyoruz ile
başlayıp öğrenci okulda neden küfür ediyor bununla neler söylüyor, niçin dövme
yaptırıyorlar saç şekilleri neden böyle hepsi bizim çalışma konularımıza
giriyor. Şu anda görev yapan okul müdürlerinin tipolojilerini bile çıkarttık. Değişim
mi yapılmalı yoksa dönüşüm mü asıl olan inancı değiştirip davranış
değişikliğine ulaşmaktır. Hizmetiçi eğitimde artık sunum ve tek taraflı
bilgilendirme değil doğrudan öğretmen katılımlı uygulamalı yapılmaktadır.”
Dedi.
Bu
panelle eğitim camiasında ortak akıl oluşturulmasına imkan bulunduğu, devletin
milletin menfaatine olan eğitim gibi önemli konularda farklı fikirlerde hatta
zıt kutuplardaki kişilerin, sendika temsilcilerinin, STK’ların ve
akademisyenlerin aynı masada buluşup çareler aradığına şahit olunmuştur. Üç yıl
önce okul müdürleri ve akademisyenler tarafından kurulan Öncü Yöneticiler
Derneği gibi mütevazı bir çatının bile üniversitelerle işbirliği yaparak eğitime
fikir, destek, eleştiri, algı ve çözüm noktasında faydalı çalışmalar
yapabilmektedir. Panelistlerin paylaştığı fikirlerin ülkemizin eğitim
yolculuğunu başarıyla sürdürebilmesi için önemli olmakla beraber bir yıl içinde
görünen-bilinen görünmeyen-bilinmeyen önemli çabalara bakarak ümitvar olmak ve
yönetime zaman tanımak gerektiğini göstermektedir. Bununla birlikte üst
yönetime, her yaptığınız halk tarafından yakından takip ediliyor ve
değerlendiriliyor ve başarılı olmak için doğru ve yanlış yapılanlar
paylaşılıyor olması demokrasi adına da ayrı bir mesafedir. Zaten vizyon
belgesinde, 2023 eğitim vizyonunun sorgulanması ve eleştirisi kendi içimizde
hiç sonlanmayacağı belirtilmektedir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder