Bakın
ne güzel gençler üniversite okumak istiyor. Zaten biz onları ilkokuldan
itibaren oku çocuğum, oku da büyük adam ol. Derslerine iyi çalış, gayret et ve
iyi bir üniversite kazan, bir meslek sahibi ol. İyi bir diploman olsun ki işin
hazır olsun. Bu motivasyonla kim üniversite okumak istemez ki. Zaten her
ilimizde devlet üniversitesi, büyük şehirlerde de çok sayıda da özel vakıf üniversiteleri
de bunun için açılmadı mı? Bu zamanda üniversite okumayanı kimse adam yerine
koymaz mı ki? Gerçekten başta ülkemizde tüm dünyada üniversite bitirenlerin
çoğunluğu en kısa sürede, iyi şartlarda ve ortamlarda çalışabilecek iş bulup
başarılı ve mutlu oluyorlar mı acaba. Üniversitede kayıtlı olup okumakta olan
ve mezun öğrencilerin bile bir kısmının tekrar sınavlara giriyor olması,
mezunlardan alanları dışında çalışıyor olmaları bu tezi doğrulamıyor.
Şu
anda ülke genelinde liselerde okuyan öğrencilerin % 31,74’ ü meslek
liselerinde, % 10,72’ si Anadolu İmam Hatip Liselerinde % 57,5’ u ise Anadolu, fen, sosyal bilimler
liselerinde öğrenim görmektedir.(1) Geçen öğretim yılında 8. Sınıftan 1 milyon
200 öğrenci mezun olmuş, LGS’ ye giren 1 milyon 30 bin öğrencinin 135 bini
sınavla öğrenci alan liselere yerleşebilmişlerdir. Bu öğretim yılı sonunda ise
8. Sınıftan 1 milyon 900 bin öğrenci mezun olacak ve geçen yıla oranla tahmini
(% 86) olarak yaklaşık 1 milyon 600 bini sınava başvuracaktır. Sonuçta sınavlı
lise kontenjanları bu oranda artmayacağı için yarış ne kadar zorlu geçse de ilk
sıralardan yine aynı sayıda öğrenci sınavla öğrenci alan liselere tercihleri
doğrultusunda yerleşebilecektir. Özetle; 8. Sınıftan mezun olan veya sınava
başvuran öğrenci sayısı ne olursa olsun yaklaşık % 10’u ancak sınavlı liselerde
okuma hakkına sahip olabilecektir.
Bu
sebeple çocukların tamamını LGS stresine sokmamak için sekiz yıllık akademik
not başarı ortalaması % 80’ in altında kalanların sınava başvurusunun bile
alınmamasının ilan edilmesini öneriyorum. Yine bu yıl liseye fazla geçişte
gereken derslik ihtiyacının meslek liselerinde staj/işletmede beceri eğitimini
10. Sınıftan itibaren başlatılmasına geçilerek oluşacak ek boş derslik
kapasitesiyle karşılanması mümkün olabilecektir. Başta sektör olmak üzere tüm
taraflarda var olan mesleki eğitim aşkı sönmeden bu konuda önemli bir aşama
kazanılmış da olur. Öte yandan benzer durumun üniversitelere yerleştirme için
de geçerli olduğunu düşünüyorum. Ülkemizin istihdam yapısı, üniversiteli işsiz
oranı, KPSS başvuran oranları ve üniversiteli çalışanların başta ekonomik tüm
şartları gözönüne alındığında bu kadar üniversite mezunu insana ihtiyacımız var
mı diye düşünmek gerekiyor. Yok, biz sadece kültürlenmek için üniversite
okuyoruz diyorsak o zaman durum başka. Bu ifadelerden kesinlikle gençlerin
üniversite okumalarını istemiyor olduğum sonucu çıkarılmamalıdır.
Meslek
Lisesi öğrencilerine yönelik son yapılan araştırmaların birinden çıkan sonuçlar
oldukça çarpıcı bilgiler sunuyor.(1) Mesleki
ve Teknik Anadolu Lisesi 9. ve 10. sınıf öğrencilerine mesleki tanıtım,
rehberlik ve yönlendirmenin başarıyla yapılması durumunun araştırıldığı
araştırmada sorulan anket sorularıyla;
Meslek
lisesi öğrencilerinin okul ve meslek seçiminde etkili olan kişi ve faktörlerin
(ailesi, arkadaşları, çevresi, akrabaları, öğretmenleri, sosyal medya, TV
dizileri, ders notları, rehberlik hizmeti, rehberlik ve kariyer planlama dersi,
ailenin ekonomik imkânları) tespiti, bilinçli olarak okul ve meslek seçip
seçemediği, okul ve meslek türleri hakkında yeterli bilgi edinip edinmediği, tercihler
öncesi kişilik ve meslek envanteri testi uygulanıp uygulanmadığı, Mesleki
Eğitim Merkezleri hakkında bilgileri olup olmadığı, Okulu bitirince
üniversiteye devam edip etmeme isteği, LGS sistemi hakkında yeterli bilgisi
olup olmadığı, imkân olsa yakın bir Anadolu Lisesine veya özel okula kayıt olma
isteği, yeni askerlik sisteminde MTAL mezunlarına sağlanan hakları bilip
bilmediği, işe girişlerde meslek lisesi mezunlarına sağlanan devlet
desteklerinden haberdar olup olmadığı, mesleki eğitim ve meslek liselerini
başkalarına tavsiye edip etmeyeceği, mezun olduğu mesleğinde iyi bir iş bulup
çalışma ümidi, seçtiği ve eğitime başladığı mesleğinin kişilik özelliklerine,
ilgi ve yeteneklerine uygunluğu, mezun olmadan mesleğini değiştirmeye düşünüp
düşünmediğine yönelik sorularına cevaplar aranmıştır.
MTAL 9. Sınıf öğrencilerinin üç ay
önce meslek lisesine kayıt olup % 90 oranında “okulu bitirince üniversiteye
gideceğim” cevabını, bu orana yakın oranda % 82 ile takip eden ikinci soru olan
“Meslek sahibi olmak toplumda önemli-olumlu bir algıya sahiptir.” Cevabıyla
birlikte değerlendirildiğinde; bu öğrencilerin meslek sahibi olmanın önemine ve
toplumda olumlu algısına inanmakla beraber, ilk fırsatta üniversiteye daha iyi
hazırlanabilmek için Anadolu Liselerine nakil isteyebileceğini ya da okulu
bitireceklerini ancak mutlaka üniversite sınavlarına girip yerleşmeye
çalışacaklarını, meslek lisesinden mezun olduğunda hemen çalışma hayatına
atılmayı düşünmediklerini sonucu çıkarılabilir. Hem meslek lisesini hem de aynı
mesleğin yükseköğretimde devamını okuyarak ve beyaz yakalı olarak iş hayatına
daha iyi ücret ve çalışma şartlarıyla atılmayı, toplumda kabul görmeyi, bununla
birlikte evlilik yuvasını kuracağı kişinin de aynı şekilde eşdeğer olacağını
düşünüyor olabilirler. Diğer yandan ülkemizde tüm meslek lisesi öğrencilerinin
örgün lisans programlarına yerleşme oranının % 5 civarında olduğu, önlisans ve
MYO dahil en fazla % 20 düzeyinde yerleşmenin gerçekleştiği düşünüldüğünde
öğrencilerin henüz hedef ve hayalleriyle gerçeklerinin örtüşmediği
görülmektedir. Ancak Açıköğretim programlarıyla birlikte bu oranların bir
miktar daha arttığı görülmektedir.
Öğrencilerin bu düşüncelerinin
mesleki tanıtım, rehberlik ve yönlendirmenin gereği gibi etkili yapılmamış
olmasından kaynaklandığı söylenebilir. Ayrıca devletin son yıllarda mesleki
eğitim mezunlarının istihdamına sağladığı destek ve teşvikler (haberdar olanların
oranı % 9,00) ile özellikle öğrencilerin yarısını oluşturan erkeklerin askerlik
sistemindeki kolaylıklardan haberdar olmamasının da (% 7,82) bu sonuca etki
ettiği belirtilebilir. Meslek liselerinde bu iki konunun yeterince gündem
oluşturmadığını düşündürmektedir.
Okul ve meslek seçiminde
öğretmenlerin etkisinin ilkokul öğretmeni (% 4,5), genel olarak öğretmenlerin
etkisini (% 15,64), ortaokul öğretmeni (% 18,25), rehber öğretmen desteği
alanların ise (% 21,09) oranında gerçekleşmesini rehber öğretmenlerin bile genel
olarak bu konuda etkili olamadıkları ve ortalama olarak her dört öğrenciden
sadece birini etkileyebildikleri görülmektedir. Bu durum; okul ve meslek
seçiminde yardımcı olmak için okulda test uygulananların (% 9,00), tüm
meslekler hakkında bilgi edinenlerin (% 13,51), 8. Sınıfta rehberlik ve kariyer
planlama dersi yeterince faydalı oldu yargısına ise (% 25,12) birlikte
değerlendirildiğinde; mevcut eğitim sisteminin öğrencilere gerekli mesleki
tanıtım, rehberlik ve yönlendirme yapılmasını sağlayamadığı sonucuna
ulaştırmaktadır. Bunun yanında LGS hakkında yeterli bilgi edindim diyenlerin
oranının % 58,53 ve okulu seçerken tüm okul türleri hakkında yeterli bilgi
edindim sorusuna % 49,05 oranında cevap verilmesini öğrencilerin kendilerinin
ve ailelerinin çabasıyla okul dışında edinilmiş olduğunu düşündürmektedir.
İstisna olarak Güzel Sanatlar Lisesi
öğrencileri, “okulumu seçerken öğretmenlerim belirleyici etkisi olmuştur”
sorusuna x=2,14 ile genel ortalama olan x=1,51 oldukça üstünde anlamlı olarak
“katılıyorum” cevabı vermişlerdir. Bu durumu resim ve müzik gibi alanlara
yetenekle öğrenci alan bir okul olması bu yeteneğin keşfinde ve
geliştirilmesinde ilkokuldan başlayarak alan/branş öğretmenlerinin oldukça
etkili olduğuyla açıklanabilir. Bu durumu teyit eden 8. sorudaki “ortaokul
notlarımın belirleyici etkisi olmuştur” yargısına “katılıyorum” diyenlerin
genel ortalamasının x=2,02 iken bu okul türünde x=1,58 gerçekleşmesiyle ayrıca
“bu okulu bilinçli ve isteyerek kendim seçtim” diyenlerin genel ortalama cevabı
x=2,36 iken neredeyse anketin tümündeki en yüksek rekor puan olan x=2,95 ile
“katılıyorum” denilmesiyle açıklanabilir.
Ortaokul
son sınıf ve lise dönemindeki gençlerin hemen hepsinin birer akıllı cep
telefonu sahibi olduğu, olmayanların evde anne veya babasına ait cihazları
kullandığı ve evde/okulda bilgisayar/tablet ile interneti kullanabildiğini, bu
sayede Facebook, Twitter, İnstagram ve diğer sosyal medya ortamlarını da yoğun
olarak kullandıkları bilinmektedir. Ayrıca her evde TV olduğu ve yoğun şekilde
dizi seyredildiği gençlerinde bunlardan çok etkilendikleri hemen tüm
ebeveynlerin dilinden düşmemektedir. Ancak anket sonuçları bunun tam tersini
ortaya çıkarmıştır. Okul seçiminde TV dizilerinin etkisi (% 1,18), sosyal
medyanın ise (% 4,27) oranında çıkmıştır. Asıl etkinin ortaokul notları (%
35,31) ve ailenin (% 34,83) ve çevrenin (% 16) , arkadaşlarının (% 9,95) ve
akrabalarının (% 6,87) oranında etkili olduğu belirtilmektedir. Bu durumu bir
yandan olumlu değerlendirirken diğer yandan bu sosyal medya mecralarını
öğrencilerin hala kullanmaya devam ettiklerini varsayarak okul, meslek seçimi
ve kariyer rehberliği için kullanarak okul ve eğitim sisteminin eksik kaldığı
yönlerin tamamlanması sağlanabilir. Özellikle de ailelerin okul ve meslek
seçiminde daha etkili olduğu sonucundan hareketle MEB’ca başlatılan aile
akademileri ve rehberlik hizmetinin aileye/ebeveynlere/velilere yönelik daha
yoğun şekilde yapılmaya devam edilmesini gerektirmektedir.
Yine
tüm sorulara cevap verenlerden “kararsızım” diyenlerin oranının oldukça yüksek
olması öğrencilerin mesleki tanıtım, rehberlik ve yönlendirme hizmetlerinin
etkili ve verimli yapılamamış olduğunun ve öğrencilerde netleşmiş bilgilerin
oluşmadığı ayrı bir göstergesi sayılabilir.
Sonuçlar
arasında şaşırtıcı olan bir başka soru ise “evime yakın bir Anadolu lisesine
kayıt olmak isterdim” % 36,73 ve “Ailemin ekonomik imkânları olsaydı özel okula
gitmek isterdim” diyenlerin oranının % 23,22 çıkmasıdır. Bu sonucu ise mahalledeki
Anadolu liselerinin artık sınavsız adrese dayalı yerel tercih ve yerleştirmeyle
öğrenci almaya başlamış olmasıyla birlikte çok fazla öğrenci talebinin oluşması
sonucu kalabalık sınıf/okullar ile birçok ilçede ikili eğitime geçmek zorunda
kalınmasıyla öğrencilerdeki algısının bozulması olarak görülebilir. Özel
okulları tercih etme oranındaki düşüklüğü ise özel lise bitirenlerin de gelecek
adına net olarak bir kariyer garantisi olmamasına bağlanabilir. Diğer yandan
çocukluktan çıkıp artık yetişkin olmaya adım atan genç ergenler olarak
ailelerinin ekonomik durum gerçeklerini kabul etmiş, özel okul fiyatlarının da
oldukça yüksek oluşuna, dersanelerin kapatılmasıyla çok fazla özel okula
dönüşümde kalitenin korunamadığına ve gereksiz hayalci düşüncelere kapılmıyor
olmaları şeklinde yorumlanabilir.
Anketin
9. Sınıfa uygulanan soruları içinde en yüksek düzeyde “katılıyorum” oranı
x=3,00 ile 70. Yıl MTAL (Sağlık Meslek Lisesi) öğrencilerinin “meslek sahibi
olmak toplumda önemli-olumlu bir algıya sahiptir” sorusuna verdikleri
cevaplardır. Bu durumu meslekler içinde tatmin edici bir ücretle iş bulma oranı
en yüksek talep gören doktorluktan sonra sağlık alanında yaygın olarak kabul
gören sağlık çalışanlarının hemşireler, ebeler ve acil tıp teknisyenleri olduğu
için olabilir.
Meslek
liselerinin isimlerinin MTAL olarak tek isim altında birleştirilmesinden önce
Sağlık Meslek Liseleri, Otelcilik ve Turizm Meslek Liseleri akademik düzeyde
diğer okul türlerine göre oldukça başarılı ve sektörlerinde kabul gören okullar
olduğu bilinmektedir.
İlk
olarak veli ve öğrencilerin sınavlar ve okullar hakkında bilgilenme, LGS, okul
türleri, Mesleki Eğitim Merkezleri, meslekler, MTAL mezunlarına istihdamdaki
destekler ve askerlik sistemindeki şartlar hakkında yeterli bilgi edinmeleri
gerekmektedir. Bunu temin için rehberlik ve kariyer planlama dersinin konusunda
uzman öğretmenler veya İŞKUR iş ve meslek danışmanlarınca yürütülmesi halinde
daha faydalı olması, rehber öğretmen desteğinin zorunlu olarak daha fazla
verilmesi, okulda okul ve meslek seçimine destek için zorunlu test/anket
uygulanması, tüm bunların sonrasında ise öğrencinin bilinçli olarak okul ve
meslek seçimi yapabileceği öngörülmektedir.
Okul
ve meslek seçimi aşamasında ise öğrencinin başta en yakınından başlayarak
ailesi, çevresi, akrabaları, arkadaşları, sınıf ve rehber öğretmenleri
(ilkokul-ortaokul-lise) ile en çok vakit geçirdikleri ortam olan sosyal medya
ve TV dizilerinin belli oran ve düzeyde etkili olduğu öğrenciler tarafından
beyan edilmiştir. Bu sebeple öğrencilerin dışındaki kişilere yönelik de
bilgilendirme çalışması yapılmasının faydalı olacağı düşünülmelidir.
Tüm
bu süreç ve karar aşamalarında; meslek sahibi olmanın, meslek liselerinin
önemli ve olumlu bir algıya sahip olması halinde verilecek kararlarda daha etkili
olacağı varsayılabilir. Tabi ki sadece bilmek ve istemek yetmeyecektir bununla
birlikte okullar için gerekli olan okul başarısı ve sınav puanı ve kayıt
şartlarının yerine getirilmesi de gerekmektedir. Tüm bunların sonunda
öğrencinin eğitim öğretimin zirvesi olarak görülen, daha hızlı ve güzel iş
bulunabileceği, iş hayatında unvan/statü, toplumda saygınlık ve ekonomik olarak
yeterli-tatmin edici düzeyde gelir temin edeceğini garanti gözüyle bakılan bir
üniversite mezunu olma hayalinin bitmeyip devam edecektir.
(1) MEB
2018-2019 Örgün Eğitim İstatistikleri
(2) İstanbul
Bakırköy İlçesinde Kasım–2019’ da meslek lisesi öğrencileriyle yapılan anket
sonuçları
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder