DEPREMLER
VE AFETLERE HAZIRLIK EĞİTİMLERİ
İnsanlık
tarihi boyunca çok çeşitli felaketlere maruz kalmıştır. Bu felaketlerin cinsine
ve boyutuna göre insanlar hayatlarını kaybetmiş ve birçoğu da sakat kalmıştır.
Ömür boyu çalışıp oluşturulan mal varlıklarının yok olmasını saymıyoruz bile.
Yirmi birinci yüzyılda teknolojinin ulaştığı seviyeye rağmen en zengin,
gelişmiş ülkeler bile, tabii afetlere maruz kaldıklarındaki halini televizyonda
izlerken insanoğlunun ne kadar çaresiz kalabileceğini somut olarak görmekteyiz.
Felaketler önlenemeyeceğine göre insanoğluna düşen görev afetlere hazırlanarak
en az zararla, kayıpla atlatmaktır. Bu arada tabiatın dengesini bozmanın bu
felaketlere davetiye çıkarmak olacağını ve maruz kalınacak felaketin şiddetinin
artacağını ve kayıpların fazlasıyla olacağını bilmek için biraz düşünmek
yeterli olacaktır.
17
Ağustos 1999’da saat 03:02'de merkez üssü Kocaeli'nin Gölcük ilçesi olan
Marmara Depremi'nde, Ankara'dan İzmir'e kadar geniş bir alanda hissedilen 7,4
şiddetinde 45 saniye süren deprem sonrası resmi raporlara göre 17 bin 480 kişi
öldü, 23 bin 781 kişi yaralandı ve 505 kişi de sakat kaldı. 17 Ağustos 1999’da
yaşadığımız deprem felaketi ülke olarak bize çok acı bir tecrübe oldu. Gölcük
Depremini yaşamış birisi olarak bu acı tecrübeden ders çıkardığımızı ancak
bunun unutulmamasını ve duyarlılığın süreklilik göstermesini temenni ediyorum.
Belki bizim kuşak veya çocuklarımız böyle bir depremi tekrar yaşama olasılığı
düşük olduğunu düşünebilirdiniz. Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve
Deprem Araştırma Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Haluk Özener, 03/03/2019 tarihinde
Anadolu Ajansına yaptığı açıklamadı “Ortalama her 50 günde bir 5 ile 5.9
arasında bir deprem, Ortalama 18 ayda bir 6 ile 6.9 arasında deprem mevcut.
Ortalama 6.5 yılda bir 7'nin üstünde bir depremle karşılaşıyoruz. Bu çok önemli
bir istatistiktir. Bunu bilip buna göre yaşayalım” dedi. Kesin olmamasına rağmen bunun dışında birçok
afete maruz kalmamak için bir garantimiz yok. Sel, kasırga, yangın, toplumsal
hareketler, savaş ve çığ düşmesi tehdidi aklımıza ilk gelenlerdir.
“Biz
hazırlanıyoruz, ya siz” ve “çaresiz değilsiniz, çare sizsiniz” anlamlı iki
slogan. Gölcük Depremi sonrası Kocaeli genelinde gönüllülerden oluşturulan ve
adına kısaca MAG (mahalle afet gönüllüleri) bir organizasyon kurulmuştu. Bu
oluşuma katılanlar arama-kurtama-yardım-hazırlanma konularında dokuz haftalık
bir eğitimden geçti. Mahalle Afet Gönüllülerinin ihtiyaç duyacağı malzemelerin
konduğu konteynerler yerleştirildi. Belli aralıklarla eğitimler tekrarlandı.
Sosyal etkinlikler gerçekleştirildi. Çeşitli kurumlarla işbirliği ve destekler
sağlandı. Sonrasında dernekleşme çalışmaları, kendi içinde yaşanan yönetim
sorunları sonrasında belediyelere devir gündeme geldi. Başladığı ve istenildiği
gibi sürdürülebilirliği maalesef sağlanamadı. Boğaziçi üniversitesi Deprem
Araştırma Enstitüsü Temel Afet Bilinci seminerlerine Gölcük’ten ben dahil otuza
yakın insan eğitici eğitimine katıldı. Bu arkadaşlardan gönüllü olarak yaklaşık
on kişi okulları, yurtları dolaşarak öğrencilere bir afet öncesinde, sırasında
ve sonrasında nasıl davranmaları gerektiğini anlattılar. Acil durum alarmı
vererek bina boşaltma provası yaptılar. Bu esnada emniyet, sağlık ve itfaiye
birimleri de hazır bulunduruldu. O dönemde yaklaşık beşbin kişi eğitimden
geçti. Yeterli mi? Kesinlikle hayır.
Mahalle
afet gönüllüğünün gerekliliğinin temelinde, büyük bir afet sonrasında ilk
yetmişiki saatten sonra profesyonel ekipler olaya ancak tam müdahale
edebiliyorlar. Tabii ki eğer kendileri de sağ kalmışlarsa. Demek ki ilk
yetmişiki saat ki, bu insan hayatı için çok önemli yalnız başınayız. Bundan otuz yıl önce Almanya’daki bir akrabam
gönüllü itfaiyeci olduğunu anlatmıştı da ne olduğunu o zaman tam
kavrayamamıştım. O dönemde Kocaeli çapında önce il çapında bir tatbikat
düzenlendi ve habersiz bir alarm verildi. Gönüllüler kendilerinin görevli
olduğunu belirten yelek-şapka ve kartları takarak çok kısa sürede toplanma yeri
olan konteynerlere ulaştılar ve kapıda bekleyen müfettişlerden afet senaryosunun
bulunduğu zarfı alarak harekete geçtiler. Telsizlerden hayali olarak bilgiler
verildi, ambulans, itfaiye ve profesyonel ekipler istendi. Benimde koordinatör
yardımcısı olarak yer aldığım MAG ekibi bu sınavdan başarı ile geçmişti.
Yaptıklarımız yeterli değildi, bugünde böyle güzel projelere ve yeni gönüllülere
ihtiyacımız var. Hepimiz bu tür eğitimlerden geçmekle inanın önce kendimize,
ailemize, çevremize ve insanlığa önemli katkıda bulunabiliriz. Ayrıca bunu
yapabileceğini bilmek bile insana özgüven ve mutluluk hissi vermektedir.
Temel
ilkyardım bilgileri, yangın söndürme, hafif arama-kurtarma eğitimi almak
bilgilere sahip olmak hepimize her an lazım olabilir. Üstelik tüm bunlar
ücretsiz. Yapamayacağımız çok büyük projelerden bahsetmiyorum. Üstelik
gerçekleşmiş somut güzel ikinci bir örnek varken, bundan bahsetmemek haksızlık
olurdu. Gölcük Esnaf ve Sanatkarlar Odasınca deprem sonrası yirmi yıl önce gönüllülerden
oluşan bir ekip kuruldu ve bu ekip tamamen sivil bir inisiyatifle hareket
ederek o günden bugüne birçok olaya müdahale etmek için çok hızlı bir şekilde
olay yerine ulaştı. Ünü il ve bölge sınırlarını aşarak tüm ülkeye yayıldı. Yurtdışında
komşu ülkelerdeki depremlere yardıma koştular. Hiçbir ücret almadan ve karşılık
beklemeden, hiç yılmadan çalışmaya devam ettiler. Bazıları kahve köşelerinde ve
evde sıcak odalarında TV başında vakit öldürürken onlar geceleri nöbet tutuyor
ve her an harekete hazır halde bekliyorlar. İtfaiyeye de normalde kimsenin
ihtiyacı yokmuş gibi düşünebilirsiniz. Günlerce aylarca hiçbir iş yapmadan
oturup duruyorlar. Ama birde yangın çıktığında, birkaç dakika içinde olay
yerinde olmasını isteriz. Bu ekipler bunu sağlayabilmek için sürekli eğitim
yapmakta ve aralıksız nöbet tutarak araç-gereç ve ekipmanlarını faal durumda
tutmaktadır.
Bugün
bu hizmetleri devlet adına İçişleri
Bakanlığı, Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD) yürütmektedir.
“Afetlerde Türkiye’nin Ortak Gücü” anlayışıyla afet yönetimi faaliyetlerini
planlar, gerçekleştirir, yönlendirir ve koordine eder. Dünya genelinde arama
kurtarma, insani yardım, tahliye ile transfer çalışmaları yürütür ve insani
altyapılar kurar. Afet ve acil durumlar konusunda verilen eğitimlerle; toplumda
farkındalık oluşturmak, afetleri başa çıkılabilir bir olguya dönüştürmek ve
yeterlilik bilincinin toplumun tüm kesimine yerleştirilmesini sağlamak amacıyla
‘Afete Hazır Türkiye Bilinçlendirme ve Eğitim Projesi’ başlatılmıştı. 2018
itibariyle proje kapsamında 10 milyondan fazla kişiye ulaşıldı.
Afete
Hazır Türkiye Projesi ile; Bireyden başlayarak toplumun tüm kesimine, afetlerin
ilk 72 saatine hazırlıklı olmaları için afete hazırlık kültürünü kazandırmak,
bireylerde farkındalık yaratmak,
bireylerle yaşadıkları mekânlarda alabilecekleri temel önlemleri
paylaşmak, bireylerin afetlerde doğru davranış şekillerini öğrenmelerini ve uygulamalarını
sağlamak, afet ve acil durum planlarının yapılmasına yönelik bilgilendirme
yaparak, alınabilecek temel önlemleri paylaşmak, bireylerin afet eğitimi
alabileceği mekânları yaygınlaştırmak ve kolay ulaşabilecekleri altyapıları
kurmak, ülke genelinde çeşitli kanallarla verilen afet eğitimlerini standart
hale getirmek, uluslararası organizasyonlar tarafından gerçekleştirilen
çalışmalardan da yararlanmak ve yeterli bilgi, tecrübeye sahip akredite olmuş
eğitim yollarının oluşturulması amaçlanmaktadır.
Dünya
genelindeki doğal afetler ele alınınca, 31 çeşit doğal afetin 28 tanesini
meteorolojik afetlerin oluşturduğu görülür. Doğal afetlerin çeşitleri ve önem
sıraları ülkeden ülkeye de değişmektedir. Örneğin, Akdeniz Bölgesinde doğal
afetler kuraklık, seller, orman yangınları, heyelan, dolu fırtınaları, çığlar,
donlardır. Ülkemizde ise en sık görülen meteorolojik karakterli doğal afetler
dolu, sel, taşkın, don, orman yangınları, kuraklık, şiddetli yağış, şiddetli
rüzgâr, yıldırım, çığ, kar ve fırtınalardır. Dünya Meteoroloji Örgütüne (WMO)
göre sadece 1980'li yıllarda dünyada 700,000 kişi meteorolojik afetlerden
dolayı hayatını kaybetmiştir (MMO, 1999) İnsan kaynaklı afetler; nükleer,
biyolojik, kimyasal kazalar, taşımacılık kazaları, endüstriyel kazalar, aşırı
kalabalıktan meydana gelen kazalar, göçmenler ve yerlerinden edilenler vb.
Van
ve Edremit Depremleri 2011 yılında yaşanmış yüzlerce insanımızın ölümüne ve
yaralanmasına (644 ölü, 1944 yaralı) yol açmıştı. Son bir yılda yakın
tarihlerde Silivri, Elazığ, Manisa ve İran (Başkale) depremleri
gerçekleşmiştir. Deprem gerçeği kendisini sürekli olarak hatırlatmakta bizi
adeta uyarmaktadır.
Türkiye
Afet Müdahale Planının (TAMP) amacı;
afet ve acil durumlara ilişkin müdahale çalışmalarında görev alacak
hizmet grupları ve koordinasyon birimlerine ait rolleri ve sorumlulukları
tanımlamak, afet öncesi, sırası ve sonrasındaki müdahale planlamasının temel
prensiplerini belirlemektir. TAMP, ülkemizde yaşanabilecek her tür ve ölçekte,
afet ve acil durumlara müdahalede görev alacak, bakanlık, kurum ve kuruluşlar,
özel kuruluşlar, STK’lar ve gerçek kişileri kapsar.
TAMP’
ının hedefleri; Hayat kurtarmak, Kesintiye uğrayan hayatı ve faaliyetleri en
kısa sürede normale döndürmek, Müdahale çalışmalarını hızlı ve planlı bir şekilde
gerçekleştirmek, Halk sağlığını korumak ve sürdürmek, Mülkiyet, çevre ve
kültürel mirası korumak, Ekonomik ve sosyal kayıpları azaltmak, İkincil
afetleri önlemek ya da etkilerini azaltmak, Kaynakların etkin kullanımını
sağlamaktır.
Boğaziçi
Üniversitesi, Kandilli Rasathanesi Deprem Araştırma Enstitüsü, Afete Hazırlık
Eğitim Birimince “Temel Afet Bilinci, Toplum Afet Gönüllüleri, Yapısal Olmayan
Tehlikelerin Azaltılması, Depreme Karşı Yapısal Bilinç, gezici deprem
simülasyon eğitim tırı (gedset) eğitimleri” verilmektedir.
Halk
arasında deprem çantası diye bilinin “Afet Acil Durum Çantası” hazırlayalım ve
herkesin bildiği kolay bir yerde bulunduralım. Evimize en yakın “Toplanma
Alanlarını” öğrenelim, ailemizle ve çevremizle paylaşalım. Afetler öncesinde
evimizde ve işyerinde afet anında nasıl davranacağımızı öğrenelim, planlarımız
olsun, provalar yapalım. Toplanma merkezine geldiğimizde görevlilerin uyarı ve
Barınma alanlarına doğru yönlendirmelerine uyalım. Afete müdahalenin daha
etkili, hızlı ve kolay yapılabilmesi gerekiyorsa kentin boşaltılması için yakın
illere tahliye yapılması planlanan noktalara yapılan yönlendirmelere uyalım.
Vatandaşlar
olarak gelin duyarlı olalım. Bizi birilerinin kurtarmasını beklemeden ve
afetlere yakalanmadan önce eğitimlere katılalım ve bilinçlenelim. Binalarımızı
güvenli inşa edelim. Güvenli değillerse güçlendirilebiliyorsa güvenli hale
getirelim veya kentsel dönüşümle yeni güvenli binalara geçelim. Doğal Afet
Sigortası yaptırmayı ihmal etmeyelim. Hiçbir maliyet hayatlarımızdan daha
önemli değildir. Bu çalışmalarda yine ülkemizin en yaygın örgütlü kurumu olan
Milli Eğitim Bakanlığı teşkilatı ve okullara önemli görevler düşmektedir. Bu
işin hiç şakası yok. Tabikî tüm dersler konular önemlidir. Ancak afetlere hazır
olmak ve deprem konusu ülke ve millet olarak bizim birinci ödevimiz olmalıdır.
Herşeyi devletten bekleyemeyiz. Zaten devlet dediğimizi biz vatandaşlar
oluşturuyoruz. Sağlıklı olan herkes özel bir davet beklemeden muhtarlıklara,
kaymakamlıklara ve belediyelere başvurup gönüllü olmak istediğimizi beyan
edelim. Biz eğitimciler önce kendimiz eğitimlere katılalım, tüm çalışanlarımızı
eğitelim, çocuklarımıza, öğrencilerimize, gençlere ve çevremizdeki
komşularımıza bilinç kazandıralım. El ele vermeden başaramayız. El ele verirsek
her yükün altından kalkabiliriz. Depremle afetlerle ilgili sürekli konuşalım,
yazalım ve okuyalım. Bu bizim hayat gerçeğimiz olsun. Hiçbir şey için geç
değildir bir yerden başlayalım.
(*)
https://www.afad.gov.tr/tabb-turkiye-afet-bilgi-bankasi (İçişleri Bakanlığı,
Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı)