https://egitimheryerde.net/dunden-bugune-bir-bakista-mesleki-egitim/
Ülkelerin hemen hepsinde eğitimin daha kaliteli sürdürülebilmesi için gereken sistem üzerine tartışmalar yapılmaktadır. Ülkemizde de halkın tümünü ilgilendiren genel eğitim yanında özellikle iş hayatını, sanayiyi ve sektörleri ilgilendiren mesleki eğitim ve meslek liseleri sürekli tartışmaların odağındadır. Aslında bu tartışma bile mesleki eğitimin toplum ve ülke kalkınması için çok önemli olduğunun bir kanıtı sayılabilir. Bu itibarla mesleki eğitim sadece, toplumun bir kesiminin, sektörün veya bakanlığın sorunu değildir. Meslek lisesi gerçekten de memleket meselesidir.
Ancak genellikle tartışmalarda, somut bilgiye dayanmadan sadece bulunduğu noktadan gördükleriyle ve duyduklarıyla fikir beyan edildiği görülmektedir. İş hayatı ve akademik camianın geleceğin işleri ve meslekleri konusundaki açıklamalarına bakıldığında; bilgi toplumuna geçmiş gelişmiş ülkelerin ekonomik şartlarına göre eğitim tasarımı önerileriyle henüz ülkemizde olmayan meslekler, iş pozisyonları, problemlerin çözülmesi ve ürünlerin üretilmesi için gerekli olan tam donanımlı becerilerin mesleki eğitimde kazandırılması beklenmektedir. Son on yılın istihdam verilerinden alt eğitim düzeyinde mezunların istihdam olanaklarının artmış olduğuna bakarak ülkemizde eğitim-istihdam uyumsuzluğu ve yeterlilik fazlası oluştuğu söylenebilir.
Ülkemizdeki mesleki eğitim adına sorun olarak kabul edilen konularda tek sorumlu ve çözüm mercii meslek liseleri ve eğitim tarafı değildir. Mesleki eğitim sorunlarına çözüm yaklaşımında; sistematik ve bütünsel bir bakışla, çok boyutlu, dünya ülkelerinin uygulamalarını da gözardı etmeden veriye-bilgiye ve tecrübelere dayalı bakmak gerekiyor. Bu tartışmalar, özellikle devletin üretim ve istihdamdan çekilmeye ve özel sektörün iş hayatında ve istihdamda gelişmeye ve payının artmaya başladığı doksanlı yıllardan sonra daha yoğunlaşmıştır. O yıllara kadar “meslek lisesi mezunu aç ve işsiz kalmaz” cümlesi halkın dilindeydi. Meslek liselerine talep okul kapasitelerinden fazla olduğu için okul bazında sınavla seçerek öğrenci alınmaktaydı. Bugün de ASELSAN ve İTÜ MTAL gibi özel program uygulayan meslek liselerine % 1 lik dilimden öğrenciler başvurmaya başlamıştır.
Meslek lisesi mezunlarına yükseköğretime giriş sınavlarında katsayı uygulaması, 1998 yılında başlayıp mezunların alan dışı tercihlerinde doğru netlerin çarpıldığı katsayının düşürülmesi ve okulların başarı puanlarının kişilerin toplam puanı hesaplanmasında kullanılmasıyla akademik başarısı yüksek öğrenciler artık meslek liselerini tercih etmez olmuşlardı. Halk arasında kariyer mesleği kabul edilen bölüm ve fakültelere girme şansları çok azaldı. Bu uygulamaya 2013 yılında son verilene kadar geçen onbeş yıllık süreçte meslek liselerinde akademik başarısı düşük öğrenciler çoğunluğu oluşturdu. Öğrencilerin halen fakültelere yerleşme oranı yaklaşık yüzde beş, önlisans, meslek yüksekokulu, açıköğretim ve özel üniversitelerle beraber bu oran yüzde kırkları bulmaktadır. Halen öğrencilerin çoğu istihdamda, ücrette, çalışma şartlarında ve ekonomik krizlerde daha avantajlı olan yükseköğrenim mezunu olmaya çalışmaktadır. Özel üniversitelerin sayı ve kapasitelerinin artması, her ilde devlet üniversitesi açılması meslek lisesi öğrencilerinin de üniversite mezunu olma hayallerini ve eğilimlerini daha da güçlendirmiştir.
Katsayı sorunu çözülüp artık başarılı öğrenciler meslek liselerine tekrar akın etmeye başlar diye düşünülürken 2013-14 öğretim yılında Seviye Belirleme Sınavı (SBS) yerine Temel Eğitimden Ortaöğretime Geçiş Sistemi (TEOG) uygulanmaya başladı. Bu sistemde çocuklar mahallesindeki meslek lisesine bile sınav puanıyla yerleşmek zorunda bırakıldı. Yine Fen, Sosyal ve Anadolu Liselerine giremeyen düşük puanlı öğrencilerin zorunlu gittiği okullar hali devam etti. Hem üniversiteye yerleşememek hem liselere giriş sınavlarında düşük puanlı öğrencilerin yığılması meslek liselerinin topluma ve iş hayatına olumsuz sinyaller vermesine, toplumsal algının negatife dönüşüp azalmasına, öğrencilerin moral ve özgüvenlerini yitirmelerine yol açmıştır. Halen Liselere Giriş Sistemi (LGS) ile meslek liselerinin sadece tematik/proje ve seçili bir kısmına sınavla öğrenci yerleştirilmektedir.
Dezavantajlı öğrencilerin meslek liselerinde kümelenmesi etiketlenme, ayrıştırma, kalitesizlik algısı, sınıf/okul içi akran etkileşimi ve rekabetin etkisini azalttı. Bu şartlar yükseköğretim, iş hayatı ve toplum ilişkilerinin bağını da zayıflatmıştır. Bu durum, aslında yapısal bir sistem sorunu olmasına rağmen meslek liselerinin ve öğrencilerin bireysel sorunlu/sorumlu olduğu algısına dönüşmüştür. Mesleki eğitim sorunlarının kaynağı ve çözümünü öğrencilerin kişisel özellik ve davranışlarında aramak haksızlık ve sorunu görmezden gelmektir.
Liselerin 2007 yılında dört yıla çıkarılmasıyla meslek liselerinin 9. Sınıfı genel lise müfredatıyla başlayıp 10. Sınıfta meslek alan seçimine geçildi. Diğer lise türlerine göre özellikle 9. Sınıfta öğrencilerin bir kısmı başarısızlık, devamsızlık, sınıf tekrarı, disiplin sorunları ve okul terkleri birbirini tetikleyerek oranlarda artışlar ortaya çıktı. Aslında bu meslek liselerinin başarısızlığı değil ortaya çıkardığı bir sonuçtu. Bu öğrencilerin tamamı meslek lisesi yerine mahallesindeki Anadolu liselerine gitseydi sorunlar orada ortaya çıkacaktı veya homojen bir dağılım içinde belki de fark edilmeyecekti. Öyleyse akademik başarı düşüklüğü aslında bir ilköğretim problemiydi. Bu durumu ortadan kaldırmak için bugün İYEP (İlkokul yetiştirme eğitim programı) ve DYK (destekleme ve yetiştirme kursları) düzenlenmektedir. Uluslararası düzeyde uygulanan PISA-TIMMS gibi sınavlarda bu durumlara yönelik veriler ortaya çıkmaktadır. 2019 TIMMS raporunda; ülke olarak ilk defa başarı düzeyi yükselmesine rağmen 8. Sınıflarda matematikte öğrencilerin % 44’ü, fen bilimlerinde ise % 34’ünün yeterlilik düzeyleri; alt düzey ve alt düzeyin de altında puan alabilmesi bu sonucu biraz açıklamaktadır.
Özellikle sektör temsilcileri bir yandan nitelikli eleman bulamıyoruz derken meslek lisesi mezunlarının bilgi, beceri ve yetkinliklerinden memnun olmadıklarını, iş tecrübelerinin bulunmadığını da söylemeye başladılar. Ancak bu kanaatleri somut kritere ve bilimsel bir bilgiye dayanmamaktadır. Hâlbuki şu anda her yıl yaklaşık 55 alan 203 dalda ( Alan sayısı 47 dal sayısı 109 a indirilerek birleştirme ve sadeleştirme yapılmıştır. ) dört yüz bine yakın mezun verilmektedir. Bu mezunların yaklaşık yüzde onu eğitim alıp mezun olduğu mesleğinde ve alanında yüzde elliye yakını da alan dışındaki iş ve mesleklerde çalışmaktadır. Bunun nedeni olarak; alanında ve yerelde açık iş bulunamaması, mesleğinde çalışma koşulları ve ücretlerinin alan dışında çalışmayla fark etmemesi hatta daha aşağıda kalmasıydı. Sektörün kendi işinde tecrübeli elemanlara sahip olabilmesi için meslek lisesi daha çok öğrenciyi staja kabul ederek beceri uyumuyla yetiştirilmesine ortak olması ve mezuniyetinde de istihdam etmesi gerekiyor. Öte yandan sanatçı ve sporcuların yetişmesi dikkate alınarak ne kadar uygulama o kadar beceri prensibiyle akademik gelecek ve kariyer hedefi olmayan öğrencilerin AMP programında işletmede beceri eğitimine lise ikinci sınıftan itibaren başlanması beceri düzeyindeki memnuniyeti artıracaktır. Ortaöğretim içinde meslek liselerinin oranı yaklaşık % 35’e ulaşmıştır. Bu oranın kimilerine göre % 65 lerde olması gerektiği söylenmektedir. Ancak mevcut mezunların durumları ortada iken sayıları artırmak sorunu da büyütmek anlamına gelecektir.
Bu aşamada sorun; oran, sayı, mezun ve öğrenci bulunamaması değildir. Eğitim istihdam ilişkisinin istenilen düzeyde sağlanamıyor ve sistemin birbiriyle uyumlu işlemiyor olmasıdır. Hizmet sektörü dışında sanayinin bazı alanlarında eleman sıkıntısı olduğu raporlara yansımıştır. Ancak okulların ve alanların, iş piyasası ve sektör varlığı/yakınlığı/talebi dikkate alınmadan okul-işletme eşleştirmesi uyumu yapılmadan açıldığı bazı yerlerde sıkıntılar yaşanmaktadır. Yakın zamana kadar meslek eğitimine katkıları ve mezunların istihdamına sadece başarılı örnek birkaç sektör hariç sınırlı bağış ve destekler dışında eleştirme noktasından taşın altına elini koyma noktasına ulaşmıştır. Artık müfredat oluşturma, öğretmenlerin işbaşında eğitimi, okulların atölye ve donanımı, başarılı ihtiyaç sahibi öğrencilere burs, başarılı istekli öğrencilere istihdam, kalite güvence sistemini dış denetimi ve proje-tematik okulların yönetiminde yer alarak öğretmen ve yöneticilerinin seçilmesinde aktif rol almaya başlanmıştır.
Mesleki eğitimin diğer ülke uygulamaları incelendiğinde sistemlerinin; eğitim mantığıyla ağırlıkla okulda meslek ve beceri kazandırmaya dayalı, istihdam mantığıyla iş yerinde uygulamalı meslek ve beceri kazandırmaya dayalı yapılandırıldığı görülmektedir. Müfredat bazında ise sadece dar alanda/dalda beceri ve yeterlilik kazandıran yaklaşım ile geniş alanda birden çok meslekte geçerli genel becerileri de kazandırmaya dönük yaklaşımla hazırlanmaktadır. İstihdamda ise bireye sorumluluk yükleyen mesleki eğitim sistemi yaklaşımı ve istihdamda yapısal düzenlemeyle kurumlara sorumluluk yükleyen mesleki eğitim yaklaşımlarına rastlanmaktadır.
Ülkemizde ise son dönemde eğitim ve istihdam yaklaşımının güçlü yönlerine dayalı, geniş tabanlı meslek alanları üzerinden aktarılabilir temel meslek becerilerinin kazandırılmasına yönelik mesleki eğitim sistemi inşa edilmektedir. Alan-dal ve modüler mesleki eğitime geçiş öncesinde meslek liselerinde zaten geniş alan (elektrik, makine, tesviye gibi…) Endüstri Meslek Lisesi programında uygulamaya istihdama dönük ve Teknik lise programında akademik eğitime yönelik bir sistemimiz vardı. Mesleki eğitimde sistem kurgusu istihdam ve akademik gibi birden çok yaklaşımla yapılandırılabilir ancak öğrencilerin geçmişten getirdikleri birikimleri, ilgileri, yetenek ve tercihleri sadece bir hedefe yönelik olmalıdır.
Mesleki eğitim sisteminin başarılı bir şekilde işlemesi; ilköğretimden başarılı öğrencilerin katılımı, iş piyasası ilişkileri ve eğitimden istihdama geçiş, yükseköğretime geçiş yanında toplumdaki sınıflarla ilişkiler, öğrencilerin sosyo-ekonomik durumları, genel ve mesleki eğitimdeki fırsat eşitliğinin sağlanabilmesine de bağlıdır. Mesleki eğitimde kalite; sektörle birlikte güncel tutulan müfredat, işbaşında belli aralıklarla eğitilmiş öğretmen, fiziki olarak güncel teknolojik donanımlı atölye ve laboratuvarlar ile işletmede uzman usta öğreticiler gözetiminde yapılan işbaşında uygulamalı eğitime bağlıdır. En önemlisi de; bilerek, isteyerek ve bilinçli mesleki tanıtım ve rehberlik sonrası meslek seçmiş, mesleğini benimseyen ve seven gençlerin yönlendirilmesine dayanmaktadır.
Mesleki lisesi mezunlarının alanlarında yükseköğretime geçiş sınavlarında mesleki sorularına da yer verilip daha fazla desteklenmesi, istihdamla iş hayatına geçiş mekanizmasının sağlam kurulup işletilmesiyle daha cazip hale gelecektir. Mezunların işyeri açma belgesine dayalı mesleğinde işyeri açması; tecrübe ve özgüven eksikliği, girişimcilik kültürünün gelişmemiş olması, ailelerinin sosyo-ekonomik şartlarının elvermemesi, piyasa risklerinin göze alınamaması gibi sebeplerle bireysel ticaret çabaları yok denecek kadardır.
Mesleki ortaöğretim okullaşmada özel sektörün; sağlık, denizcilik, havacılık ve turizm gibi birkaç alan dışında maalesef uzun süre % 1 oranındayken özellikle 2013 yılında OSB içi 2016 yılında OSB dışında belirli alanlarda devlet desteğinin başlaması oranı % 6 düzeyine çıkarmıştır. Şirketlerin Özel Mesleki Eğitim Merkezleri açabilmesi için yasal düzenleme de yapılmıştır.
Covid-19 Pandemi döneminde mesleki eğitimde özel bir sayfa açılmıştır. Korona virüs salgınının ilk günlerinde en çok ihtiyaç duyulan tek kullanımlık cerrahi maske, siperlik, önlük, temassız ateş ölçer, mesafe ölçer, kolonya, dezenfektan, numune alma kabini, video laringoskop, maske üreten makine gibi hayati ürünleri öğrenci ve öğretmenler el ele vererek üretip öncelikle sağlık ve eğitim kurumlarının ihtiyaçlarını karşılayıp yurtdışına bile ihraç edilmiştir. Meslek liseleri, ihtiyaç duyulduğunda, fırsat ve imkân verildiğinde neler yapabileceklerini gösterdiler. Covid-19 Korona Virüs Salgınında sağlık alanındaki hayati ihtiyaçların karşılanmasında gösterilen olağanüstü çabanın ve ortaya çıkarılan ürünlerin medyada yoğun olarak yer almasıyla gündemde olan meslek liselerinin kamuoyunda algısı olumlu yönde artmıştır. BBC televizyonu yaptığı haberde ülkemiz meslek liselerinin yaptığı çalışmaları detaylı gösterip anlatarak kendi ülkesinde neden yapılamadığını sorgulamıştır.
Ülkemizde mesleki eğitim MEB’nın diğer bakanlıklarla, sektörle ve tüm paydaşlarla el ele vererek yaptığı çalışmalar ve yeniliklerle her geçen gün güçlenmekte, kalitesi ve başarılı öğrenci talebi artmaktadır. Sorunların çözümüne yönelik ciddi bir toplumsal mutabakat oluşmuştur. Sistematik yol haritasıyla atılan her bir adımla ciddi iyileştirmeler gerçekleşmektedir. Son iki yılda meslek liselerinde öğrenci doluluk oranı % 74 ten % 98 e çıkmıştır. Tematik ve proje okulları sınavla öğrenci alan okul/alan kontenjanları tamamen dolmuştur.
Mesleki Eğitim Merkezlerine devam etmekte olan öğrencilerin açık öğretim seçeneği dışında lise mezunu olabilmesi için örgün eğitime dahil edilerek dört yıl süreli program açılmıştır. Kalfalık belgesini 11. Sınıf sonunda, ustalık belgesini 12. Sınıf sonunda başarılı olanlar alabileceklerdir. Ülkemizde 181 OSB’de 32 merkez yaklaşık 10 bin öğrenciye hizmet vermektedir. Usta Öğretici belgesi almak için gerekli iş pedagojisi kursları ve belge sınavları iki ayda bir teorik derslerin sınavları e-sınav sistemiyle sürekli yapılmaya başlandı. Mesleki Eğitim Merkezi mezunlarının % 88 i alanında çalışmaya devam ederken bunların % 75 i eğitim görmekte oldukları iş yerlerinde istihdam olundular. Bu durum dual sistemin daha iyi işlediğine bir göstergedir.
MEB, özellikle dezavantajlı okul ve bölgeler olmak üzere 1000 okula projeyle pozitif ayırımcılık yaparak yatırım ve kaynak ayırmasıyla imkânları iyileştirilerek okullar arası farklılıkların azalmasında, öğrencilerin kültür, sanat ve spor faaliyetlerine yönlendirilmesiyle devamsızlık ve terklerin önlenmesinde önemli etkide bulunacaktır. Ar-ge çalışmaları için 30 okul merkez olarak yapılandırılmıştır. Tasarım çalışmaları, patent, marka, faydalı ürün başvurularında ciddi artışlar sağlandı. Döner sermaye çalışmaları ciddi oranda artarak öğrencilerin üretimde uygulamalı mesleki eğitim yaparak beceri ve cep harçlığı olabilecek ücret kazanmaktadırlar. DPYB uygulamasında meslek liselerine kontenjan açılmalı, tüm öğrencilere öğlen yemeği verilmeli ve atölye uygulaması başlandığı anda SGK emeklilik hakkı başlatılmalıdır.
Meslek liselerinde eğitim verilen tüm alan ve dallarda müfredat, sektörün de desteğiyle Ulusal Mesleki Standartlar ve yeterlilikler doğrultusunda güncellenmiştir. Anadolu Meslek ve Anadolu Teknik programları ilk üç yılları arasındaki dersleri eşitlenmiş olup 12. Sınıf ATP programına 31 saat akademik ders ilave edilerek yükseköğretime geçişe destek amaçlanmıştır. Ders kitaplarının yazımına başlanmış dokuzuncu sınıf kitapları yeni bir anlayışla kaliteli olarak hazırlanarak internetten paylaşılmıştır. Mikro Mekanik, savunma teknolojileri, siber güvenlik, lazer teknolojisi, konularında eğitimler başladı. Tematik meslek liselerinde alan sayısı üçe çıkarılmıştır. Meslek lisesi okul müdürlerinin yine mesleki ve teknik eğitim mezunları arasından görevlendirilmesine başlanmıştır. Geçen yıl 15 bin öğretmen sektörde işbaşında uygulamalı eğitime katılmıştır. Katılan öğretmen oranı altı kat artıp toplam öğretmenlerin % 70 i eğitimden geçmiştir. Dijital dönüşüm, otomasyon, yapay zeka ve teknolojik gelişmelere başta mesleki eğitim olmak üzere tüm öğrencilere eğitim içinde seviyelerine uygun düzeyde bilgi ve beceri kazandırmak iş hayatına geçiş ve uyumda daha kolaylık sağlayacaktır.
Ülkemizde genel işsizlik yanında genç işsizliğinin azaltılması için de mesleki eğitime özel önem verilmesi gerekmektedir. Meslek lisesi mezunları diğer okul türlerine göre istihdam açısından yüzde on oranında avantajlı görünse de buna bakıp sorun olmadığı söylenemez zira istihdam oranı % 58,6 ile düşük seviyededir. Okuldan işe geçiş sürelerinin azaltılabilmesi için iş hayatıyla okullar arasında güçlü, kalıcı ve sürdürülebilir bağlar kurulmalıdır. Mesleki eğitimde yapılan düzenlemelerin, projelerin, çalışmaların faydalarının kalıcı olabilmesi için sisteme dahil edilmesi yapısal hale getirilmesi gerekmektedir.
Bu yazıda amaç; bir tarafı aklayıp diğerini suçlamak değildir. Tüm bu çalışmaları, son birkaç yılda başarmış olan meslek lisesi öğretmen ve yöneticilerinden, il/ilçe ve bakanlık yetkililerine emeği geçenleri kutluyorum.
(*) Bu yazı, “Mahmut ÖZER, Türkiye’nin Mesleki Eğitim İle İmtihanı-Mesleki Eğitimde Paradigma Değişimi, Maltepe Üniversitesi Yayınları, Eylül-2020, İstanbul” kitabından yararlanılarak hazırlanmıştır.